Seyfi Çelikkaya / Ajans Bizim – Bir zamanlar, Türk Mutfağının vazgeçilmezi olan bakır kapların yerini gelişen teknoloji ile alüminyum, çelik, plastik gibi farklı mutfak eşyalarının atılmasıyla, bakırdan ekmek yiyenlerin de pabucu dama atıldı. Bakır işlemeciliğinin yanında yok olmaya yüz tutan Kalaycılık Mesleğinin son temsilcileri, şehirleri, kasabaları, köyleri dolaşıp, sokak aralarına, köy meydanlarına kurdukları ocaklarda mesleklerini icra etmeye çalışıyor.
Bunlardan biri de Bursa’da ikamet edip, 45 yıldır baba mesleğini sürdüren 60 yaşındaki Süleyman Tokgöz. yıllar önce babasıyla birlikte Bursa’dan yola çıkıp, yol üzerindeki diğer şehirlere de uğrayarak, Yozgat’a geldiklerini belirten Süleyman Tokgöz, Ajans Bizim muhabirinin sorularını yanıtlarken, zaman zaman anılarıyla duygulandı, eli yüzü is içinde, kalay dumanının arasından ağlamaklı gözlerini gizlemeye çalıştı.
Yozgat’ın İnceçayır köyünde kendisine gösterilen alanda açtığı tezgahında köydeki bakır eşyalara kalaylayıp, yenilemeye çalışan Süleyman Tokgöz, ‘’Yozgat’a 40 yıldır gelmiyordum. 40 yıl önce babamla birlikte gelip, buradaki köyleri gezerek, kalay yapardık. O zamanlar Yozgat’ta 100’ün üzerinde kalaycı vardı. Pek iş olmazdı ama herkes kendi kısmetini yemekten de öteye gidemezdi’’ dedi.
Harman veresiyesi
40 yıl önce bakırlara kalay yaptıklarında alacaklarını ‘harman veresiyesi’ olarak deftere kaydettiklerini aktaran Süleyman Tokgöz, ‘’O yıl köylerde yaptığımız bakır kalayının bedeli köylüye ağır gelirdi. O nedenle alacak deftere kaydedilir, bir yıl sonra harman kaldırıldıktan sonra da tahsil edilirdi. O zamanlar senet yoktu, sepet yoktu. Herkesin birbirine olan güveni vardı, kul hakkı nedir herkes bilirdi. Kimsenin kimsede alacağı kalmazdı. Bir yere kayıt yapmayı unutmuş olsan bile borcu olan bunu unutmaz, eline para geçtiği gün ilk o borcunu ödeyip, helalleşirdi’’ diye konuştu.
Efsane geri döndü
Eşi Hatice Tokgöz ve torunlarıyla birlikte otomobiliyle Anadolu bozkırını gezerek, bakır kaplara kalay yapan Süleyman Tokgöz, daha çok Bursa ve çevresindeki köyleri gezerek mesleğini yapmaya çalıştığını anlattı. ‘’Bu yıl yeniden geldim, efsane geri döndü’’ diyen Tokgöz, ‘’Köylerde bakır var, büyük kazanlar çıkıyor. Eskiden kalaycı çoktu iş az düşüyordu. Her köyün bir kalaycısı vardı. Hele Yozgat’ta 100’den fazla kalaycı vardı. Hepsi vefat etti. İsmailler Ali Ağalar, Selahattinler, Abdullahlar hepsi vefat etti, Allah rahmet eylesin. Onlar bizden önceki nesildi. Biz de onlardan sonra gelen nesiliz. Bu benim baba mesleğim. Bir köyde 1 hafta 10 gün kalıyoruz. Köylüler her konuda bizlere yardımcı oluyorlar. Yozgat’ın hemen hemen her köyüne gidiyor, bütün köylerde en az bir hafta kalıyoruz’’ ifadelerini kullandı.
Mesleğimi seviyorum
Ekmeğini bu meslekten kazandığını, işini severek yaptığını bildiren Tokgöz, ailesiyle şehir şehir dolaşarak kalaycılık yaptığını, yeni insanlarla tanışıp, farklı şehirleri ailesiyle birlikte görme imkanı da bulduklarının altını çizerek, ‘’Tatil gibi düşünün, hem para kazanıyorsunuz, hem de seyahat ediyorsunuz. Bizim meslek dışında böylesine farklı bölgeleri görebilme imkânı olan var mı?’’ diye konuştu.
Kalaycılık mesleğinin özellikle yeni yetişen gençlerin büyük ilgisini çektiğini de belirten Tokgöz, ‘’Geliyorlar saatlerce bizi izleyip, çekimler yapıyorlar, sorular sorup, yanıtlarını alıyorlar. Bu şekilde de eski günlerin, mesleklerin gelecek nesillere aktarılması noktasında da bir görev üstlenmiş durumdayız. Benim gibi Türkiye’nin farklı bölgelerinde çok insan var. Çok dedimse bugüne bakarak çok. Toplasan belki 50, bilemedin 100 kişi bu işi yapıyor’’ diyerek, sözünü tamamlayıp, elindeki kazanın kalayını yapmaya devam ederken, karısı Hatice Tokgöz de ateşi el marifeti ile közlemeye devam ederek, eşine yardım ediyor.