CHP’de büyük hesaplaşma bitti mi, yoksa “şaibeli kurultay” davasının ertelendiği 8 Eylül’e kadar donduruldu mu belli değil.
Ortalık şimdilik sakin görünüyorsa da alttan alta kulis faaliyetleri, tarafların kendi durumlarıyla ilgili hamle planları sürüyor sanırım.
Bir siyasi partinin genel başkanının, kurultayda kaybeden tarafın iddialarıyla parti dışı ortamlarda tartışılması pek hayra alamet değil.
Şimdilik kaydıyla eteklerdeki taşların dökülmeye başlaması uzak olasılık olarak görünse de, içten içe kaynayan parti kamuoyunda her şey yanlışlıkla söylenmiş süsü verilen bir söze, bir gafa, bir “hadsizliğe” bakar.
Örneğin, X hesabından birisi, son bir ayın parti içinde en çok tepki gösterilen eski genel başkanı Kılıçdaroğlu’nu bir haftalık tatile çağırır!
Bu çağrıya, Datça belediyesinin sosyal medya biriminden yanıt verilir!
“Doluyuz!”
Sonra belediye adına o yanıtı veren kişi, eski genel başkana saygısızlık ettiği düşünülmüş olacak ki, işinden çıkarılır.
Buraya kadar olağan işler gibi görünüyor, lakin kazın ayağı hiç de öyle değil!
Eski genel başkan, bu gelişmeyi duyunca, ortaya çıkar ve tüm babacanlığını, hoş görüsünü takınarak “yapmayın” der, “benim yüzümden insanların ekmeğiyle oynamayın. Ben kendisine hakkımı hayal ediyorum.”
Kemal bey, o kadar güzel duygularla doludur ki, “yalan yanlış bilgilerle yönlendirilerek kendisine hakaret eden “gençlere” de hakkını helal etmektedir.
Konu, bu noktaya kadar da olağan bir gidişat içinde görünüyor.
Ancak, açıklamanın son cümlesindeki bir ifade hakların helal değil düpedüz haram edildiği “birilerine” yöneliktir.
Öncelikle, gençleri yalan yanlış bilgilerle “yönlendirenler” helal etme eyleminin dışındadır.
Sonra asıl hedeftekiler gelir.
“Fonlarla beslenen gazetecileri, trolleri ve gözü dönmüş siyasetçileri ise Allah’ın adaletine ve milletin vicdanına havale ediyorum.”
Burada yönlendirenler, fonlarla beslenen gazeteciler, troller ve gözü dönmüş siyasetçilerin kimliği hakkında bilgi verilmemektedir.
Ancak, bunların Kemal Bey’in son zamanlarda kendisine şefkatle kucak açan tarafta birbirini anlamaya başlayan yeni dostlar olmayacağı açıktır.
Galiba Kemal Bey’in “eski mahallesindeki” yol arkadaşları olarak gördüğü ve sonradan kendisine sırt çevirdiklerine inandığı kişiler kastedilmektedir.
Lakin sorun şu ki, bu durumda suçlananların hangi yalan yanlış bilgilerle gençleri kandırdığı belli değildir.
Trol, sosyal medyayı manipülasyon için kullanan “yandaşlara” verilen yaygın isimdir.
Gözü dönmüş siyasetçiler tanımı, muhtemelen CHP içinde kendisini tasfiye etmeye yönelik faaliyettekiler için söylenmiştir.
Ama bir mesele var.
CHP’lilerin Kılıçdaroğlu’na tepki patlamasının nedeni, kendisini ziyaret eden ve ona yakın oldukları söylenen dört CHP’li siyasetçiye söylediği birkaç cümleden ibarettir.
“Bu partiye kayyum atanmasına izin vermem. Gerekirse genel başkanlık görevini üstlenirim.”
Aynı ifadeleri, bir yandaş kanalın programcısına, o programı çok beğendiğini de ekleyerek tekrarlaması kimsenin ön göremediği bir tepki patlaması yaratmıştır.
Sosyal medyadan gelen tepkileri “trol saldırılarından” ayırdetme aslında çok kolaydır.
Trol saldırılarının karakteristik özelliği, tümünün aynı yalan yanlış bilgileri, fotoğrafları, haberleri kullanarak manipülasyon yapılmasıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik tepkileri gösterenler yalnızca CHP’nin üyeleri değil, aynı zamanda geçmişte kendisinden bir şeyler umarak destekleyenlerdir.
İnsanlar, kendilerini aldatılmış hissetmektedir.
Ayrıca, Kemal Bey’in “partiyi kayyuma bırakmaktansa genel başkanlığı üstlenirim” şeklindeki açıklaması da sorunludur.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık görevi, genel başkan seçimiyle değil, usulüne uygun şekilde toplandığına kimsenin itirazı olmayan kurultayda, divan heyeti oluşur oluşmaz son bulmuştur.
Dahası, geçmiş dönem çalışmaları görüşülüp tartışılmış, oylamayla ibra edilmiştir,
Yani, kurultay nezdinde yönetsel ve mali olarak aklanınca, üzerlerindeki bütün sorumluluklardan sıyrılmışlardır.
Bundan sonra seçim sonuna kadar partiyi yönetme görevi divanındır.
Eğer şu ya da bu şekilde genel başkan seçimi yapılamamış ya da ertelenmiş olsaydı, divan başkanı yönetim görevine devam edecekti.
Kemal bey, helalleşmeyi seven bir insan.
Haksızlığa uğradığını düşünüyorsa ve hakkını helal etmek istediği birileri varsa, büyük kurultayda iki tur katıldığı seçimlerde kendisini seçmeyen, bu yüzden gelecekte genel başkan olmakla hiçbir ilgisini bırakmayan delegelerdir.
Aslında “hakkımı helal ediyorum” sözü, Kılıçdaroğlu’nun kullandığı tek taraflı biçimi ve ardından gelen “birilerine” yönelik ağır suçlamaları nedeniyle kesin bir haklılık ve mağduriyet vurgusu içermektedir.
Oysa, kendisinin yanlış politikaları yüzünden mağdur edildiklerine inanan geniş halk yığınları vardır.
Kendilerine “hakkınızı helal edin” denmesini beklemektedirler.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün bir soru üzerine, “kendisinin Kılıçdaroğlu’na kırgınlığı olmadığını, ancak partililerin kırgınlık duyduğunu” açıkladı.
Kendisinin gerçekten kırgın olup olmadığını bilmem de, daha önce CHP tabanında dile getirilen tepkiler, bu kırgınlığı ifade ediyordu.
Bakalım kırgınların haklarını helal eden olacak mı?