Süfyan Kızılarslan / Ajans Bizim – CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Eğer ekonomik olarak birilerine bağımlıysanız, kapı kapı dolaşıyorsanız, Türkiye’yi tefecilere teslim etmişseniz bir beka sorunumuz var demektir” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 6 Şubat depreminin üzerinden beş aç geçtiğini, mağdurlara elektrik ve doğalgaz faturaları gelmeye başlandığını belirterek, bunun doğru olmadığını söyledi.
Medyanın toplumun sesi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, Tatvan’da gazeteciyi Sinan Aygül’e yönelik saldırıya değinerek, basının susturulamayacağını kaydetti.
Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tutukluluk halinin sürmesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirterek, “Meclis Başkanı’na çağrı yaptım, bu Meclis’in itibarını, saygınlığını koruyacak olan sizsiniz. Eğer tutuklu bir milletvekili seçildiği halde ve yargı kararı olduğu halde, mazbatasını aldığı halde Meclis’e gelip yemin edemiyorsa asıl sorumlu sensin. Bir daha söylüyorum: Sayın Numan Kurtulmuş, asıl sorumlu sensin. Onu oradan çıkaracaksın, gelecek ve yeminini edecek” diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, Yeni Şafak gazetesinin kendisinin seçilmemesi için Facebook hesaplarından 3 milyon liraya yakın bir para harcadığını öne sürerek, bunun araştırılmasını istedi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından bazı satırbaşları şöyle:
“-Gazeteci gazeteciliğini yapacak, siyasetçi de siyasetçiliğini yapacak. Elbette gazeteci eleştirebilir, beni beğenmek zorunda da değildir. Ama bir kan davasına dönüştürüp hakaretler ve yalanlar üzerinden Facebook hesaplarına özel olarak belli paralar ödeyerek bu çalışmaları yapmayı gazetecilikle bağdaştırmıyorum. Bunu herkesin bilmesini isterim.”
İstanbul’un önemi
“-Erdoğan boşuna söylemiyordu; ‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’ diye. Evet, oylarını 2002’deki rakamlara indirdik; yüzde 35’lere, 34’lere indi. Ne olursa olsun hâlâ ben İstanbul’u nasıl alabilirim, İstanbul’un rantından nasıl faydalanabilirim arayışı içinde.”
“-Belki unuttuk, telefon edip İstanbul’un kupon arazilerini benim bilgim dışında satamazsın diyen oydu. İstanbul’un kupon arazilerinin sarayla ne ilgisi var diyeceksiniz. İstanbul’un kupon arazilerinin Erdoğan’la ne ilgisi var diyeceksiniz. Haramzadelerin bir özelliği vardır; doymazlar, çünkü onlar sürekli yolsuzluk yaparlar.”
“-Daha düne kadar biz İstanbul’a ihanet ettik diye kendi itirafı var. İstanbul’a ihanet eden demek ki ihanete doymamış olacak ki, ihanete devam etmek istiyorum diyor.”
“-Sultanahmet Camii’nin o görkemli yapısını bile ranta teslim ettiler. Gökdelenler, milyarlık daireler, köşeyi dönmeler, beşli çeteler, uyuşturucu baronları… Bütün bunların tamamının İstanbul’da yaşandığını gayet iyi biliyoruz. Şimdi İstanbul’a kâbus gibi çöken o beşli çetelerden, baronlardan İstanbul’u temizlemeye çalışıyoruz, ahlakı egemen kılmaya çalışıyoruz.”
Asgari ücret artışı
“-Bugün asgari ücret açıklandı, net 11 bin 402 lira oldu. Bu rakam makul bir rakam mı? Beni şaşırtan Türk-İş Başkanı’nın buna hiç itiraz etmemesi. Makuldür diyor bu rakam, öyle anlıyorum ben.”
“-Oysa aynı Türk-İş’in yaptığı bir açıklama var: Bekar bir çalışanın yaşama maliyeti 13 bin 439 lira. Asgari ücretli 11 bin 402 lira alacak evli, 2 çocuklu diyelim. 11 bin 402 lirayla ve kiralardaki bu artışlar da varken bununla geçinmeye çalışacak. Ama bir işçinin, bir kişinin çalışma yaşam maliyeti 13 bin 439 lira olacak ve siz buna itiraz etmeyeceksiniz. Bu doğru değil.
“-İşçinin hakkını ve hukukunu korumak her şeyden önce sendikanın görevidir. Eğer sendika iradesini saraya ipotek etmişse, sendikacı olmaktan çıkar. Onun adı hukukta sarı sendikacılıktır, işin Türkçesi budur.”
“-Biz söyledik, öyle olağanüstü bir artış yapmayın. Ama makul nedir? 15 bin lira civarında bir şey verirsiniz. Yani bir işçinin, bekar bir çalışanın yaşam maliyetinin en azından bir parça üstünde olsun. Bu da kabul görmedi. Dolayısıyla işçinin hakkını ve hukukunu savunmak yine bize düştü.”
“Türkiye’de bir beka sorunu var”
“-Evet, Türkiye’de bir beka sorunu var. Çok açık ve çok net söylüyorum. Özelikle son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a oy veren vatandaşlarıma seslenmek istiyorum: Türkiye’nin gerçek anlamda bir beka sorunu vardır.”
“-Eğer devleti yöneten bir kişi mal varlığı dolayısı ile teslim alınmışsa, mal varlığı dolayısıyla kendisine yönelik eleştirilere tek cümle dahi kuramıyorsa, o kişi teslim alınmış kişidir ve o kişi eğer devletin en tepesindeyse Türkiye için bir beka sorunudur.”
“-Eğer ekonomik olarak birilerine bağımlıysanız, kapı kapı dolaşıyorsanız, Türkiye’yi tefecilere teslim etmişseniz bir beka sorunumuz var demektir.”
“-Geçen hafta Duyun-u Umumiye hükümeti demiştim, Duyun-u Umumiye kabinesi demiştim; yani devleti uluslararası tefecilere teslim eden bir kabine demiştim. Eğer bir devleti siz uluslararası tefecilere ve onların yandaşlarına, onların siyasi aktörlerine Türkiye’yi teslim etmişseniz bir beka sorunumuz var demektir.”
“-İstanbul’da bir cinayet işlendi, Kaşıkçı cinayeti. Suudi Arabistan kökenli birisi ya da vatandaşı İstanbul’da Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürüldü, cinayet işlendi. Eğer bu ülke bağımsızsa ve bu ülke gerçekten saygın bir ülkeyse ve bu ülkenin uluslararası bir itibarı varsa, cinayet burada işlendiyse davanın burada görülmesi ve sanığın burada yargılanması gerekirdi. Ama bu yapılmadı. Para için Türkiye’nin iradesi satıldı, yargının iradesi satıldı.”
“Ülkenin ihanet edenlerden kurtulması lazım”
“-Demografik yapımız değişiyor. Diyorlar ya biz milliyetçiyiz; bunların milliyetçiliği kâğıt üstünde, hepsi palavra. Bunların milliyetçilikle falan hiçbir ilgisi yok. Zaten söylüyordu Erdoğan, “bütün milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım” diye aslında itiraf ediyordu da. Şimdi plağı değiştirdi ama bir beka sorunudur.”
“-Benzer bir olay, Türkçe dahi bilmeyen kişiye vatandaşlık veriyorsun sen; para için ya, para için ve bu gelip oy kullanıyor. Ya bir ülkenin itibarı bu kadar mı ayaklar altına alınır ya? Bu kadar mı rezil rüsva yapılır ya? Bütün dünya bize gülüyor ve bütün dünyada saygın insanlar da kaygı duyuyorlar Türkiye’nin geleceği açısından.”
“-Artık bu ülkenin ülkeye ihanet edenlerden kurtulması lazım.”
“-Türkiye ciddi bir beka sorunu yaşıyor. Nasıl Milli Kurtuluş Savaşı sonrası Kuvayı Milliyeciler bu partiyi kurduysa aynı noktadayız. Bu Duyun-u Umumiye hükümetini ne yapıp yapıp göndereceğiz.”
“-Faizi indirmeyeceğim diyordun değil mi? Uluslararası tefeciler bastırdılar ve kabul ettirdiler; yükselteceğiz, yerel seçimlerden sonra da 40’a çıkaracaksın.”
“-Bir devletin bu şekliyle borçlanmasının nasıl bir beka sorunu yarattığını tarih bilenlerin tamamı bilir, erdemli insanların tamamı bilir. Bunlar Türkiye’yi bu batağı içine soktular. Hiçbirisinde toplu iğne ucu kadar vatan sevgisi yoktur. Türkiye’yi bu hale getirip uluslararası tefecilere teslim edenlerde vatan sevgisi toplu iğne ucu kadar yoktur. Onlar kişisel ikballerini düşünürler.”
“Gerekirse 16’lı masa kuracağım”
“-Yaptıkları şu: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni uluslararası sermayenin sömürüsüne açmaktır. Bir daha ifade edeyim: Türkiye Cumhuriyeti devletini, onların adamlarıyla, yani yabancıların adamlarıyla, uluslararası sermaye güçlerinin sömürüsüne açmaktır ve bunu yapıyorlar. Görevleri bu çünkü. Bunlar vatandaştan oy ama talimatı dışardan alırlar.”
“-Cumhuriyet Halk Partili’nin umutsuzluğa kapılma hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. Hiç birimiz umutsuzluğa kapılmayacağız. En zor koşullarda Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak bizim görevimizdir, tarihin bize yüklediği bir görevdir bu.”
“-Açık ve net söylüyorum; değil altılı masa, Türkiye’nin aydınlığa çıkması için gerekirse 16’lı masa kuracağım. Yeter ki Türkiye’yi aydınlığa çıkaralım. Bu Duyun-u Umumiye kabinesini mutlaka ama mutlaka göndereceğiz ve bunun onuru 25 milyon kişiye ait olacak.”