Kişi başı millî gelir son 10 senedir yerinde sayıyordu, bu sene de düşme eğiliminde. Hesaplanması çok kolay. Dükkâna giren parayı masanın üzerine yığıyoruz ve aile içindeki fertlere eşit olarak bölüyoruz. Dolar olarak kişilere pay edeceksek ise cari döviz kuru üzerinden dolar karşılığını buluyoruz. Kâğıt üzerindeki hesap şekli bu.
Örneğin 2016 yılında toplam millî gelirimiz 857 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Toplam nüfus olan 79,8 milyona bölününce de kişi başına 10.743 dolar gelir düştüğünü görmüşüz.
Bir sene önce, 2015 yılında ise hem toplam millî gelir (859 milyar dolar), hem de kişi başı millî gelir (10.910 dolar) daha yüksek çıkmıştı.
2017 yılı tahminlerine göre ise toplam millî gelirimizin 794 milyar dolara, kişi başı millî gelirimizin ise 9.826 dolara düşeceği öngörülüyor.
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) açıklamasına göre; 2017 yılının ilk çeyreğinde Gayri Safi Millî Hasıla (Millî Gelir) 173 milyar 780 milyon dolar olmuş. Bu rakam 2016 yılının aynı döneminde 190 milyar 478 milyon dolarmış.
Peki “yüzde 5 büyüdük” ne demek?
Bunu da aynı Kurum açıklıyor ama işin içine “cari dolar kuru” girince hesap ters işliyor.
Sonuçta; TÜİK verilerine göre 2017 yılının ilk çeyreğinde ekonomi TL bazında yüzde 5 büyümüş ama dolar bazında yüzde 9 küçülmüştür.
Dolayısıyla yıllar sonra tekrar 10 bin doların altına düşen kişi başı millî gelirin telaffuz edilmesinde zorluk çıkıyor. Siyasetçi de bizim kadar kolay söyleyemiyor.
O zaman yetkili ağızların neye sarılması gerekiyor?
Satın alma gücü paritesine göre (SAGP) yapılmış millî gelir hesabına…
IMF’nin döviz kurları ile mal ve hizmet fiyat seviyeleri farklı olan ülkelerin millî gelirlerini reel olarak karşılaştırabilmek için ortak bir fiyat seviyesi ve döviz kuru oluşturması amaçlanmış.
Hesaplamalar Amerikan doları üzerinden yapıldığı için referans alınan ülke ABD olup, bu sebeple SAGP ile kişi başı millî geliri eşit olan tek ülke ABD’dir.
Bu yönteme göre, bir ABD vatandaşı ile diğer ülke vatandaşının aynı parayla satın alabildiği mal ve hizmetler karşılaştırılıyor.
Bu hesap şeklinin vatandaş olarak bizi ne kadar ilgilendirdiğine gelince, önce ne anlama geldiğine bakmamız gerekiyor. Türkiye’de kazanılan 10.743 dolarlık gelirle, ülkemizden satın alınacak mal ve hizmetlerin dünya fiyat ortalamasında ederi 24.912 dolar olmuş. Bunun nedeni de, ülkeler arası döviz kuru ve fiyat seviyelerindeki farklılıklar. Bizde daha yüksek çıkmasının sebebi ise diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi yaşamın daha ucuz olmasındandır.
Gelişmiş ülkelerde ise SAGP daha düşük çıkmaktadır.
Örneğin ABD’linin 2500 dolar ile satın alabildiklerini, Türkiye’de yaşayan birisi 1000 dolar ile elde edebiliyorsa, bu Türkiye’nin SAGP’ye göre kişi başı millî gelirini 2,5 katına çıkarıyor.
Pardon çıkartmıyor, sadece gönlümüzü ferahlatmaya yetiyor!
Evet, ülkeler arası kıyaslamadan çıkan bu rakamı tartışmıyoruz ama vatandaşı ilgilendiren tarafı nedir?
Bu yüksek satın alma gücü paritesine göre bile küresel ligde kişi başı millî gelirdeki yerimiz 57. sıradır (IMF).
Ancak daha doğrusu, kişi başı millî gelirdeki yerimiz olan 68. sıradır.
Dünyanın ilk 20 ekonomisi içinde olmamızın (17.sıra) ortak sevinç yaratabilmesi için öncelikle kişi başı gelirin artması gerekmektedir.
Şimdi gelelim, ‘bir ülkenin zenginliğini ölçerken kişi başına düşen nominal gelir mi, yoksa SAGP bazlı millî gelir mi “doğru” bir göstergedir?’ sorusuna.
Bu soru halen tartışmalı bir konu olduğundan, SAGP bazlı millî gelirden tek başına söz edilmemelidir. Zira kabul edilebilir tarafı; ülkeler arasında daha sağlıklı bir karşılaştırma yapmak amacıyla bu yöntemin IMF, Dünya Bankası ve OECD tarafından benimsenmiş olmasıdır.
Kabul edilemeyen tarafı da; bunun tek başına anlaşılabilir olmamasıdır. Zira cebe girmeyen bir para gelir sayılabilir mi?
Örneğin, Amerika ile Bulgaristan arasında yaşam kalitesi aynı mı?
Kalite artınca doğal olarak hayat daha pahalı hale gelmez mi?
Peki Amerikalı ile kıyaslayıp, Bulgar vatandaşına, “esasında senin kişi başı gelirin 7.369 dolar değil, 20.327 dolardır. Çünkü aynı alışverişi Amerikalıya göre daha ucuza yapıyorsun” demek ne kadar gerçekçidir?
En azından iki rakam yan yana kullanılmalıdır. Yoksa “bizim kişi başı millî gelirimiz 25.000 dolardır” demek, o söylemi masal sınıfına sokar.