Saim Tokaçoğlu / Bizhaberiz – Çocuk İstismar ve İhmalini Önleme Derneği, 2014/6813 karar sayılı Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul öğrencilerinin kılık kıyafetlerine dair yönetmelikte değişiklik yapılmasına yönelik yönetmelik hükmünün Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle iptaline, iptal kararı verilinceye kadar ilerde telafisi imkânsız zarara neden olacağından yürütülmesinin durdurulması için Danıştay’a başvurdu.
Başvuruda dava konusu yönetmeliği Bakanlar Kurulu’nun çıkardığı, oysa Anayasa’nın 124. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu’nun yönetmelik çıkarma görevi olmadığı, bu nedenle Anayasa’nın ihlal edildiği vurgulandı.
Başvuru dilekçesinde, “Yönetmeliğin başı açık hükmü yerine yüzü açık deyimine yer verilerek öğrencinin başını kapaması suretiyle derslere girmesinin laiklik kuralını ihlal edeceği açık seçik ortadadır. Bu nedenle bu hüküm Millî Eğitim Temel Yasasının ana ilkelerine ve Anayasamızın 2. maddesine aykırıdır.” görüşlerine yer verilerek, “27.01.1995 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi Anayasamızın 90. maddesine uygun bir biçimde usulüne uygun onanmış ve Anayasaya aykırılığı bile tartışılmadan uygulanması zorunlu bir iç hukuk kuralı haline dönüşmüştür. Dolayısıyla Anayasanın 124. maddesi uyarınca kanuna aykırı olması yasaklanmış bu yönetmeliğin bu sözleşme hükümlerine aykırı olamayacağı açıktır.” deniliyor.
0-18 yaş arasındaki tüm bireyleri çocuk olarak kabul eden Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre, hiçbir çocuk ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal etnik ve sosyal haklar vs. statüler nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulamaz.
Çocuk İstismar ve İhmalini Önleme Derneği adına Bahar Gökler tarafından yapılan başvuruda, yönetmeliğin uygulanması halinde sadece kız çocuklarının başlarını bağlayacakları, erkek çocukların bağlamayacakları, bu durumda kız çocuklarının ciddi bir biçimde cinsel yönden ayrımcılığa tabi olacakları ifade ediliyor. Başını bağlayan kız çocuklarına neden bağladığı sorulduğunda erkeklerin saçını görmelerinin cinsel yönden doğru olmadığı bilgisi verileceği, bu durumda da kızların henüz çocuk yaşta kendisini bir cinsel öğe olarak görmeye başlayacaklarına dikkat çekiliyor. Dikkat çekilen bir husus da sözleşmenin temel haklarından biri olan çocuğun gelişim ve korunma haklarının ihlal edilmiş olacağı. Oysa sözleşmenin 19. maddesinin çocuğun bedensel, zihinsel ve cinsel yönden ihmal ve istismarını önlemesi için her tür koruyucu önlemleri alma görevini devlete veriyor.
Başvuru dilekçesinde, Başı bağlandığında çocuğun kendisini farklı göreceği, başını bağlamasının nedenlerini yaşı gereği henüz anlayamayacağından dinsel ve sosyal gereklilik nedeniyle bir çocuk olarak kendini yeterince sergileyemeyeceği vurgulanıyor.
“Doğal bir biçimde oyun oynayamayacak, öz benliğini güçlendiremeyecek”
Başı bağlı bir çocuğun doğal bir biçimde oyun oynamayacağı, özgürce durumunu tartışamayacağı, merakını bilimsel bir şekilde gideremeyeceği ve öz benliğini güçlendiremeyeceği de Çocuk İstismar ve İhmalini Önleme Derneği’nin gerekçeleri arasında.
“Kız çocuğuna cinsel bir nesne gibi bakmak çocuk istismarıdır”
Başvuru dilekçesinde “Başının bağlanması nedeniyle ‘cinsel kimliğin, yani kız kimliğinin’ tehlike içeren tehdit oluşturarak saklı gizli tutulması gereken bir kimlik olgusu, algısı ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla kız çocuğu kendi cinsel kimliğini onaylayamaz. Güvenilmez bir kimlik olarak üzerinde taşımaya başlayacaktır. Bu durum çocukluk, ergenlik ve erişkinlikte cinsel kimlikle ilgili sorunları beraberinde getirecektir. Kız çocuğuna cinsel bir nesne gibi bakmak, bu nedenle çocuğu kapatmaya ve örtmeye çalışmak tartışmasız bir çocuk istismarı ve aynı zamanda bir çocuk olarak onun gelişimsel gereksinimlerini görmezden gelme de açık bir çocuk ihmalidir.
Bu durum Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 2.7.10.19. maddelerine açıkça aykırı olduğu gibi 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 1.2.3.4.maddelerine de açıkça aykırıdır. Kız çocuklarının başlarının kapatılması doğal olarak onların vücutlarının görünen tüm bölgelerinin de kapatılması gerçeğine bizi götürecektir. Oysa gelişme çağındaki çocuklarımızın güneşe ve güneşin verdiği D vitamine gereksinimleri vardır. Bilimsel veriler hiçbir vitaminin güneş kadar insan gelişimine katkı sağlamadığını ve D vitamini gereksinimin güneş dışında başka hiçbir şeyle elde edilemeyeceğini bize göstermektedir. Küçük yaşta başını ve vücudunu kapayan kız çocuğunun başında saçlarının hava ile temasa geçmemesi nedeniyle dökülmeler ve mantarlar oluşacak, kemik gelişimi D vitamin eksikliği nedeniyle tamamlanamayacak, kemiklerde kırılmalar, eğilmeler ve erken yaşta kemik erimesi problemleri ile yaşamak zorunda bırakılacaklardır. Oysa Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi gerek Anayasamız gerekse tüm ulusal yasalarımız çocukları sağlıklı yetiştirme koruma görevini devletimize vermiştir.” deniliyor ve çocukların özgürlük adı altında onların yararına olmayan ihmal ve istismarlarına neden olan düzenlemenin iptaline karar verilmesi isteniyor.
Yönetmelik değişikliği davasının uzun sürmesi halinde ayrımcılık, cinsel obje olma, oyun haklarının ihlali, fiziksel, cinsel, duygusal istismar, gelişim ve korunma haklarının ihlali gerçekleşeceği için, çocukların uğradıkları ve uğrayacakları zararların telafisi mümkün olmayacağı nedeniyle Çocuk İstismar ve İhmalini Önleme Derneği, dava sonuna kadar yönetmelik değişikliğinin yürütülmesinin durdurulmasını talep ediyor.