2002 sonrası Türkiye’nin İMF’ye olan borçların kuruşu kuruşuna ödenmesinden sonra caka satan Cumhurbaşkanı (dönemin başbakanı) sayın Erdoğan “Türkiye İMF’ye borç verecek kadar ekonomisini güçlendirdi” demişti.
Tabii eski kadro ile çalışırken ve ekonominin direksiyonunda Ali Babacan varken.
Bana göre, şu anki tablo, Cumhuriyet döneminde yaşanılan hiçbirine benzemiyor.
Üstelik hiç iç açıcı değil.
Aksine çok acıtıcı.
Allah Türkiye’yi tekrar İMF kapısına düşürmesin.
Tabii, “nevzuhur” Çin Modelinin uygulanmasına da muhtaç etmesin…
Çin ekonomisinin bugünkü tablosuna imrenerek, bu modeli seçmek tam bir simülasyon gibi.
Çin nerde, Türkiye nerde duruyor?
Rejim farklı… Coğrafya farklı… Nüfus farklı… Yaşan tarzı farklı…
Nüfusu 2 milyara dayanan, kapalı rejim ile “açık ekonomi” rejimini deneyen Çin’de yaşayan nüfus ile “yaşadığını sanan” nüfus arasındaki uçurum bile bizim bu modeli taklit etmekten vazgeçmemize nedendir.
Dünyanın en ucuz işçiliği yüzünden açlık sınırın altında yaşamaya çalışan bir milyarın üstündeki Çin halkı ile Türk halkı yan yana nasıl getirilir anlamak mümkün değil.
Siz Çin’de, refah içinde yaşayan insan nüfusunun 80 milyondan fazla olduğunu mu sanıyorsunuz?
Nerdeyse 2 milyarlık ülkede herhalde 20-25 milyon Çin’li kendisini refah içinde hissediyordur.
Bu rakam bile kuşkulu…
Çin modeli bir aldatmaca ve bence zaman kazanma yolu…
Yutturmaya çalışıyorlar.
Nedeni açık ve net.
Seçime kadar geçecek zamanın kısaltılması riski kapıya dayandı.
Ya erken seçime boyun eğecekler.
Ya da yok Çin modeli, yok dış güçlerin oyunu denilip zaman kazanacaklar.
Bu ülkedeki ekonomik sistemde var olan faizi bile 20 yıl sonra “nas” ilan eden bir yönetimden her şey beklenir.
Faiz madem ki haramdı, neden vergi cenneti adalara dolarlarınızı kaçırdınız?
Adama bunu sorarlar…
Koltuk sallanmaya görsün…
İktidar erki, koltuğun altından kaydığının farkında…
Bir yandan sanal yeni ekonomik modeller peşine düşüp zaman kazanmaya çalışıyor.
Bir yandan muhalefete saldırıyor.
En önemli ve çekindiği ise bir zamanlar kader birliği yaptığı kadroların ayrılıp yeni partiler kurması ve AKP’nin karşısına dikilmesi…
Babacan ve Davutoğlu’ndan bahsediyorum…
Ve yeni ayrılacak olanlardan…
Sayın Erdoğan’ın esas korkusu, CHP’den çok, eski yol arkadaşlarının yani Davutoğlu ve Babacan’ın, seçim öncesi kullanabilecekleri silahların ne olabileceği…
Çok yönlü bir ateş salvosu altında kalabilecek olan AKP ve patronu sayın Erdoğan’ın işi çok ama çooooookkkkk zor.
Ne demiş eskiler?
“Körün gözü açıldığında, ilk kırdığı şey bastonudur”