Yarım asrı aşan meslek yaşamımda, yargı – mahkeme – savcı – hâkim – duruşma – mübaşir – tanık – sanık gibi kelimelerin telaffuz edildiği alanlarda fazla görünmedim.
“Suçlu” olmaktan, bu duyguyu yaşamaktan hep korkmuşumdur.
Habercilik gereği suçlanmak suretiyle yargılanmadım mı?
Tabii ki yargılandım.
Üstelik “halkın doğru haber alma hakkı” nedeniyle yargılandığımda gururlandım bile.
Kıbrıs çıkarması sırasında, Hürriyet Haber Ajansı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olarak devletin askerî sırlarını “açığa vurmak” iddiasıyla, “vatana ihanet”ten hâkim huzuruna çıktım.
Yani özetle “idam” ile yargılandım.
Yanlış oldu.
Ben değil, vekalet verdiğim Hürriyet Gazetesi’nin ünlü avukatı rahmetli Prof. Dr. Çetin Özek beni duruşmalarda temsil etti.
Hatta ben Ankara’da görevimi sürdürürken, TBMM koridorunda karşılaştığım meslektaşım ve arkadaşım Milliyet Gazetesi köşe yazarı rahmetli Teoman Erel “Yahu, dün İstanbul’da Kıbrıs davasındaydım, sen idamla yargılanıyorsun ama duruşmada yoktun, bu nasıl iştir” deyince gülüşmüştük.
Erel de biliyordu duruşmalardan bir şey çıkmayacağını…
Tabii ki dava beraatla sonuçlandı.
Bir de 1980 sonrası Erbakan ve arkadaşlarının askerî mahkemede yargılandığı duruşmalardan birine davet edildim. Tanık olarak katıldığım duruşmada, yaşadığım Konya olaylarının perde gerisini anlatmamı istedi askerî hâkim.
Gördüklerimi olduğu gibi anlattım.
Yazdıklarımı gösterdim, yazamadıklarımı da aktardım.
Erbakan ve arkadaşları uzun yargılanmalardan sonra beraat ettiler.
Doğruları aktardığıma inandıkları için de Ankara Bürosuna bir heyet geldi ve teşekkür ettiler.
Bunları niçin yazdım?
Yargı, yani mahkemeler iddialar karşısında aklanma yeridir.
Tabii suçsuz iseniz.
Gelelim esas konumuza…
Ünlü “çökmeci” Sezgin Baran Korkmaz’dan, 10 milyon Euro rüşvet istediği iddia edilen Habertürk TV elemanı Veyis Ateş, ne kendi gitti savcıya durumu anlattı.
Ne de yürekli bir savcı çıkıp “ne oluyor arkadaş?” deyip kendiliğinden harekete geçti.
Hadi bu iddia daha çok su kaldırır diyelim…
Diyelim de, “çökmeci” SBK ABD’ye iade edildi.
Duruşmalar orada yapılacak.
Kara para aklanması, devletin dolarlarını peşkeş çekme gibi iddialarla yargılanacak olan SBK’nın Veyis Ateş ile ilgili iddiasına sıra gelmez bile.
Yani unutulması bile mümkün.
Neden?
Çünkü böyle bir iddiayı ortaya atan SBK ABD’de…
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker yurt dışında…
Sonuç: Veyis Ateş ile ilgili iddialar havada kalacak.
Nedeni, tek bir yürekli savcı hala harekete geçmiş değil. Bu saatten sonra harekete geçip de ne yapacak?
Gelelim CUMHURBAŞKANLIĞI Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi ve AKP’nin MKYK üyesi Korkmaz Karaca’ya…
Bu arkadaş Sezgin Baran beyin adeta “kankası”
Yaş farkına aldırış etmeyin.
Aynı şehirden, yani Kars’tan hemşeriler ama öyle bildiğimiz gibi değil.
SBK, Korkmaz Karaca’ya binsin diye AUDİ A 8 marka çok lüks ve pahalı bir araç tahsis etmiş…
“Madem araban tamirde al bunu tepe tepe kullan” demiş olmalı ki, Karaca da güya bu aracı üç ay kullanmış.
Karaca, “çökmeci SBK” adlı uluslararası dolandırıcı holdingine en az 50 defa gittiğini de söylüyor.
Adam “yolgeçen” hanı yapmış holdingi…
Bu genç arkadaşın biri İstanbul’da olmak üzere iki lüks aracı varmış kapısında…
Yani varlıklı…
Ya da çok nüfuzlu.…
Ancak işi filan da yok.
Ayrıca Cumhurbaşkanlığındaki görevinden dolayı hiçbir ücret almadığını da söylüyor.
MKYK üyeliği zaten fahri, yani parasız bir iş.
Peki bu arkadaş bu yaşta bu lüks hayata nasıl, nerde kavuşmuş?
AKP’nin içinde, herkese yakın…,
Ünlü “Çökmeci SBK”, Korkmaz’a arabadan başka neler vermiş, kimse sormuyor.
Buna karşılık Korkmaz SBK’ya karşılığında ne vermiş?
SBK ile Korkmaz ilişkisine karşı AKP sesiz…
Saray hepten sessiz.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Hiçbir yürekli savcı çıkıp zamanında harekete geçmediği için bu iddiaların üzerleri zamanla küllenecek ve kapanacak.
Bizler, yani halk… Yani yönetilenler…
Hepimiz “Kullanışlı aptal” sıfatıyla karşı karşıya kalacağız. Üstelik hiç ama hiç hak etmediğimiz halde…