Çelik jantların henüz yaygın olmadığı yıllardı. Arı sinemasından çıktık arkadaşlarla, sinemanın yanındaki açık otoparka yöneldik. Bir adamcağız, yanında eşi ve çocukları, şaşkınlık içinde arabalarının yanına diz çökmüş kara kara düşünüyorlardı. Hırsızlar dört lastiği çelik jantlarıyla birlikte söküp otomobili de yere bırakıp gitmişlerdi. “Daha bugün çelik jant, yeni lastik almıştım. Ne yapacağım ben şimdi?” dedi. Şimdiki gibi cep telefonu, yol yardımı filan yok tabii o günlerde. “Bir çaresini buluruz, üzülme” diye teselli etmeye çalıştık adamı. Hepimizin altında aynı marka yerli otomobiller vardı. Tabii lastikler de aynı. Üç arabanın steplerini çıkarıp getirdik, koyduk arabanın yanına. Adam da bagajdan kendi stepnesini çıkardı, dört lastiği tamamladık. Sağa sola saçılmış bijonları topladık. Yere bırakılmış arabanın altına kriko girmediği için üç kişi çamurluktan tutup kaldırdık, bir kişi de lastikleri taktı. Toplama stepnelerle evine kadar gidebildi adamcağız. Ertesi gün aradı, birimiz gidip aldık stepneleri geri. “Bir daha çelik jant mı alırım, tövbe” dedi adam. Orijinal demir jantları duruyormuş, dört tane de ikinci el lastik alıp arabasını yürür hale getirmiş. Haberlerde pahalılıktan, akaryakıt zamlarından, lastik fiyatlarından söz edilince bu hikâye geldi aklıma.
Nakliyecilerin yaşadığı sorunlardan söz ediliyordu. Bir kamyon lastiğinin fiyatının 9 bin liralara kadar yükseldiği söyleniyordu. Nakliyecilikte kullanılan ilave dingilli bir kamyonda 10 teker olduğunu düşündüm. Ankara’nın büyük lastikçilerinden birini aradım. Gerçekten de çok yükselmişti lastik fiyatları. Bunca yıldır hiç duymadığım lastik markalarından söz etti, “Bunlar 4 bin liralardan başlıyor ama iyi lastik değil, tavsiye etmiyorum kimseye” dedi. “Kamyoncu için lastik önemli, yol tutuşu, fren emniyeti önemli. Adam güneyin sıcağından çıkıyor Toros’da kar başlıyor. Hem kendi can güvenliği için hem başkalarının can güvenliği için iyi lastik kullanmak zorunda” dedi. Aklın yolu bir, doğru söze ne denir? Bu fiyatlarla kaç kamyoncu iyi lastik kullanabilir? Ömrünü tamamlamış lastiklerle ölüm kol geziyor karayollarında. Sakın “lastiklerim iyi” diye topuklamaya kalkmayın. Sizin lastikleriniz iyi olabilir ama ya arkanızdan gelenin, solladığınız aracın lastikleri?
Pahalılık marketlerde birçok ürüne alarm takılarak hırsızlığa karşı önlem alınmasına neden oldu. Bu önlem durup dururken alınmadı tabii. Her tarafta güvenlik kameraları olduğu halde başladı. Bebek mamasından sıvı yağa, beyaz peynire kadar birçok ürüne kilit takıldı, çünkü hırsızlık başladı. Derin Yoksulluk Ağı’ndan Hacer Foggo’nun aktardığı içler acısı bir gerçek var bu topraklarda. Mutlaka duymuşsunuzdur, bebek bezi yardımında bulundukları bir anne, “bir dahaki sefere bir numara küçük bez getirin” dediğinde kimse anlam verememiş. Oysa bebek, büyümesi, kilo alması gerekirken yetersiz beslenme nedeniyle kilo vermiş. Nasıl dayanılır buna?
Bir haber; Bir baba, marketten bebek maması çalarken yakalandı. Montunun içine sakladığı bebek mamasını vermemek için market görevlileriyle boğuşan baba, polisler tarafından gözaltına alındı. Yokluktan geldiğini bildiğim, kursağından hakkı olmayan tek bir lokmanın geçmediğine kefil olacağım biri, “Çalarım abi!” dedi, “Bu yaşıma kadar hakkım olmayan tek kuruşa el uzatmadım. Ama kundaktaki bebem açlıktan ağlıyorsa çalarım.” Klasik olacak ama, “sözün bittiği yer” diye geçti aklımdan. Hangi alarm, hangi kilit, hangi güvenlik kamerası durdurabilir ki kundaktaki bebeği açlıktan ağlayan bir insanı?