Tahminin parasal maliyeti ne kadar yüksek olursa, hata payı da o kadar düşük kalmak zorundadır. İster şirket yönetiminde isterse kamu yönetiminde bu gerçek değişmez.
Tahmin, geleceğe ait belli bir zaman dilimi içindeki çeşitli olayları öngörme sanatıdır. Elbette çalışmanın alt yapısı geçmiş verilerin matematiksel analizine dayanır. Ustalık isteyen tarafı ise bu analizi yapanın sübjektif katkısıdır. Yani iyi işçilik ile iyi malzeme birbirini tamamlamalıdır.
Geçmişe ait kayıt altına alınmış yeterli verisi olmayan veya arşivde bulunmasına rağmen kullanım ihtiyacı duyulmayan eksik hazırlanmış tahminlerin sapma oranı yüksek olur. Oysa tahmin için önemli bir zamana ve çabaya ihtiyaç vardır. Çünkü yüksek yanılma payının yüksek maliyeti olacağı kesindir.
Şimdi bu gerçekten hareketle yaşadıklarımızla uyumuna da bakalım.
Merkez Bankası yılın ilk enflasyon raporunu açıkladı. Yıl sonu enflasyon hedefini de daha şimdiden yüzde 11,8’den yüzde 23,2’ye çıkardı.
Bu tahmin gerçekleşse bile yanılma oranı şimdilik yüzde 97’dir.
Şimdilik diyorum; zira bu tahminin de tutması kolay değildir. Ocak ayını bitirdik. Aylık enflasyon büyük ihtimalle yüzde 12 civarında gelecek. Peki nasıl olacak da 11 ay sonraki yıllık enflasyon yüzde 23,2’de kalacak?
Yani ortada matematiğe aykırı bir durum söz konusudur!
Geçen haftaki “Esas sorun agflasyon” başlıklı yazımda nedenlerini yazmıştım. Gıda ve enerji fiyatlarındaki son artışların ve sırada bekleyen yoldaki artışların da enflasyona çalışacağını rakamlarla açıklamıştım. O günden bugüne kadar da bazı değişiklikler oldu. Sanayide doğalgaz ve elektrik kısıntıları sebebiyle düşen üretim miktarları birim maliyetleri yükseltecektir. Devamı halinde bunun da enflasyon hesabına dahil edilmesi gerekir.
Merkez Bankası’nın enflasyonu kontrol altında tutabilmek için kullanacağı ilk araç politika faizidir. Ancak en yetkili ağızdan; “politika faizinin artık önemsizleştirildiği” açıklamasını duyduk. Demek ki ilk araç böylece devre dışı kalmıştır. Hatta bu durumda hedef belirlemenin imkansızlığı da ortadadır.
Bu konuda TCMB kaynaklı ‘Enflasyon hedefleri’ tanımına da bakalım.
“Para politikalarının yönetimi konusunda, enflasyon hedeflerine ulaşmak çok önemli bir unsurdur. Bu amacı gerçekleştirmek için Merkez Bankası, politika faizleri ve diğer para politikası araçlarını kullanarak toplam talep ve enflasyon beklentilerini yönetir. Enflasyon hedeflemesi rejiminde Merkez Bankası’nın yayımladığı enflasyon tahminleri de enflasyon beklentilerini yönlendirmek açısından önemli bir araçtır. Merkez Bankası’nın enflasyon tahminleri; ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında yayımlanan Enflasyon Raporu ile açıklanmaktadır.”
Evet aynen katılıyorum ama politika faizinin işlevsiz kaldığı, enflasyon tahminin de bu kadar şaştığı bir ortamda bahsedilen fayda sağlanabilir mi?
Diğer araçlara da bakalım…
Kur politikası da önemli bir araçtır ama işlerliği rezerv imkanları ile sınırlıdır.
Para basma en pratik likiditeyi artırma aracıdır. Ancak bunun da yan tesirleri vardır. Paranın değerinin düşmesi ve yüksek kur riski gibi…
Açık piyasa işlemlerine başvurmak, piyasadaki para miktarını (likiditeyi) ayarlayabilmek içindir. Tahvil, bono ve menkul değerler satın alındığında; MB piyasaya likidite vermiş olur. Tersi durumda, geri sattığında da piyasadan likidite çekmiş olur. Önemli bir araçtır.
Karşılıklar politikası da hassas bir konudur. Zira bankaların MB’ye yatırdıkları zorunlu karşılıkların fazla artırılması, açabilecekleri kredi miktarını aşağı çekerken, faizlerde de artışa sebep olabilir.
Bütün bu araçların doğru ve zamanında kullanılabilmesi, tahminlerin isabetine bağlıdır.
Önemli bir yanılgı da dolar kurunun 18,36’yı gördükten sonraki geri dönüşüne gösterilen aşırı ilgidir. Sanki, Nasreddin Hoca’nın önce eşeğini kaybedip, sonra bulmasına dayalı mutluluk reçetesi gibi sunulması ise şaşırtıcıdır.
İşte son 4 ayda dolar kurundaki değişim:
• 30 Eylül 2021 dolar/TL 8,89,
• 30 Ekim 2021 dolar/ TL 9,61,
• 30 Kasım 2021 dolar/TL 12,89,
• 20 Aralık 2021 dolar/TL 18,36,
• 30 Aralık 2021 dolar/TL 13,06,
• 31 Ocak 2022 dolar /TL 13,43.
20 Aralıktaki tepe noktayı yok saysak bile son 4 aydaki dolar kuru artışı yüzde 51’dir. Son 3 ayı dikkate alırsak artış yüzde 40’dır.
Daha ne olsun?
• Dolar kurunun Aralık ayı içindeki aşağı yönlü hareketi hiçbir ürüne ve hizmete indirim olarak yansıdı mı?
Hayır, bilakis ay içinde fiyat artışları devam etti.
• Eylül-Aralık döneminde 500 baz puan inen politika faizi enflasyonu da indirdi mi?
Hayır, tam tersine yıllık enflasyon tırmanışını sürdürdü. Sırasıyla yüzde 19,58, yüzde 19,89, yüzde 21,31 ve yüzde 36,08 şeklinde…
• Peki faizdeki bu 500 baz puan indirim mevduat ve kredi faizlerini indirdi mi?
Hayır, tam tersine piyasa faizleri de sert yükselişini sürdürdü. Hazinenin borçlanma faizi bile aynı dönemde 800 baz puan artış gösterdi.
Dolayısıyla normal zamanda bile isabetli tahminlerin doğru tedavi yöntemlerine
destek olabileceği açıkken, içinde bulunduğumuz şartlarda daha da fazlasına ihtiyaç vardır.
İyi bir tahminin bile belli bir hata payı vardır ama bunun sınırlı olması gerekir. Aksi takdirde o tahminin ekonomiyi yönlendirme kabiliyeti oldukça yetersiz kalabilir.