1937 yılıydı…
Şevket Süreyya Aydemir, gözaltılardan bunalan Nâzım Hikmet ve dönemin Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer’i biraraya getirdi. Nâzım’a dair şüphelerin yersizliğini anlatacaklardı ona.
Nâzım o yemekte , İspanya İç Savaşı’na dair bir şiir okuyunca Sökmensüer dedi ki: “Nâzım, bu şiirde ne komünizm, ne kapitalizm var. Bu şiirde anlatılan halkın isyanıdır. Tıpkı bizim İstiklal Savaşı’mızda olduğu gibi. Ama ne yazık ki hiçbir Türk şairi bu destanı dile getirmedi. Yazık değil mi Nâzım?… Anadolu destanını yazsana Nâzım sen. Anadolu destanını yaz…”
İşte Kuvvay-ı Milliye Destanı’nın tohumları o yemekte atıldı.
Millî Mücadele’nin en güzel dizelerini yazdı Nâzım Hikmet. Bir destan olan Çanakkale’nin de.
“KURTLANDI YARALARIM”
İşte, Nâzım Hikmet’in yaralı bir gazinin hikayesini anlattığı şiirinden birkaç dize:
Mayısın altıncı gecesi yaralandım,
sekiz yerimden.
Yaranın ikisi hâlâ kapanmadı
….
Beni ambara indirdiler.
Yola koyulmuşuz,
Yedi gün yedi gece…
Kurtlandı yaralarım,
Kaputu açarım,
kara kara başları
beyaz beyaz kurtlar…
Bakarım eğilip,
Hayvancıklar akıllı,
kaçarlar beni görünce, tekrardan girerler yaraların içine…
Yedi gün yedi gece.
Öldürmeyince öldürmez Allah…
Türkün sağlamdır naturası,
dayanır…
Sirkeci’ye varmışız sekizinci sabah,
Kaptan demiri atmış,
….
Bir tayfanın sırtında güverteye çıktım.
Biraz topaldı ama tayfa
demir gibi Laz uşağı…
Bismillah deyip baktım dört tarafa:
İstanbul yanar pırıl pırıl.
Ah canım İstanbul…
Neyse hastaneye girdik
Duvarlar bembeyaz
Elektrikler donanma gibi
Malta taşları tertemiz
Gıcır gıcır
Tekerlekli araba hazır
Beni üstüne yatırdılar
Rahat
Allah devlete zeval vermesin
Devlete dua ettim o saat.
Bu dizelerden daha etkili öyle az şey duydum ki Çanakkale’yi anlatan…