Ciğercinin kedisi ile sokak kedisi aynı düşü görmez. Su insanı boğar, ateş yakar.
Eskiler, “eşyanın tabiatı” dermiş. Anlaşılır olsun diye biz, “nesnelerin doğası” diyoruz. Her nesnenin bir niteliği vardır. Aslandan kuzu yumuşaklığı, kuzudan aslan sertliği beklenemez.
Tayyip Erdoğan’ın en yakın arkadaşı Kurtulmuş açık açık söyledi:
“Biz TOGG (otomobil) diyoruz, adamlar soğan diyor!”
“Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözünün daha kötüsü. Sınıfsal söyleyişin eşi az bulunan bir örneği. Yoksullar, pahalı soğanı bile alamazken, onlar milyonluk otomobili konuşuyor! Milyonluk otomobiller üretiminin törenine katılan soğan alamayan kimi kişiler, o pahalı otomobilleri alanları coşkunca alkışladılar! Sonra da dolmuşa binip evlerine döndüler! Yoksul kişilerin yaptıkları sınıfsal olmadı.
Bu koşullarda en iyi örgütlenme biçimi sınıfsal olanıdır. Bir emekçi ile bir patronun sorunu hiçbir zaman bir değildir; dünyaları, doğası bir olmadığı için. Yukarıdaki bir cümle içinde unutulmayacak bir örneğini gördük. Bir zamanlar bir oyun izlemiştim. Bir işçi aldığı aylıkla geçinemiyor. Patronuna gidip aylığına zam yapmasını ister. Patron, şuna borcum var, buna borcum var diye ağlamaya başlar. Sonunda işçi patronun bu durumuna üzülür. Cebindeki son on lirayı da patrona vererek oradan ayrılmıştı! Özellikle 1980’lerden,doksanlardan sonra sınıfsal örgütlenmeden uzaklaşıldı. Bunun yerine dinsel ve etnik örgütlenmeler özendirildi, onlara öncelik verildi. Bu yanlışlığın nice yıkımlar getirdiğini izledik. PKK ile tarikatlar önümüzde canlı örneklerdir. Bunlara yol verenler, bunlara hoşgörü ile bakanlar bu güzel ülkeye en büyük kötülüğü yapanlardır. Yasal olarak kurulan bir derneğe bile izin vermeyenler tarikatları sivil toplum örgütü gördüler! Bir tarikatın sivil toplum örgütü olması doğasına aykırıdır. Kırk yıldır başımıza gelmeyen kalmadı. Bunlar bilim dışı sapmalardır. Bunlar nesnelerin doğasına aykırı adımlardır. Atatürk’ün bilimsel, akılcı aydınlık yolundan ayrıldık! Böyle yapıldığı sürece daha çok çekeceğimiz var demektir. Tüm bunlar, anayasasında ‘’laiklik’’ yazan bir ülkenin doğasına, dünyasına aykırıdır.
Dere yataklarına ev yaptık. Yağmur sularıyla yıkımlara tanık olduk. Seller dereden akmayacaktı da nereden akacaktı? Sonucu çok acı olan büyük depremler yaşıyoruz. Acaba neden? Aynı büyüklükteki depremle Japonya’da bir kişinin bile burnu kanamazken bizde on binlerce insan niçin ölüyor?
“Nesnelerin dünyası” önemli yasaların bile üstündedir. “İşin yaradılışında var” deyip ayak direseniz ne yazar? Yalan! Nereye kadar?