Ajans Bizim – OECD Rüşvet Çalışma Grubu, “Türkiye’nin yabancı rüşvet uygulamalarının zayıf kaldığını ve bazı yasal iyileştirmelere rağmen acil revizyona ihtiyaç duyulduğu” uyarısında bulundu.
OECD Uluslararası Ticari İşlemlerde Rüşvet Çalışma Grubu tarafından hazırlanan bu 4. Aşama raporu, Türkiye’nin Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Rüşvet Verilmesinin Önlenmesi Sözleşmesi ve ilgili belgeleri uygulama ve yürütmesini değerlendirildi, tavsiyelerde bulunuldu.
Rapor, yabancı rüşvet suçunun uygulanması da dâhil olmak üzere Türkiye’nin başarılarını ve karşılaştığı zorlukları ve 2014’teki 3. Aşama değerlendirmesinden bu yana kaydedilen ilerlemeyi detaylandırıyor.
Rapora göre, Türkiye, sözleşmenin uygulanmasında bazı ilerlemeler kaydetti. KİT’ler dahil tüzel kişilerin artık yabancı rüşvet suçundan 245,12 milyon TL (8,31 milyon Avro) veya suçtan elde edilen kazancın en az iki katı tutarında azami para cezası ile cezalandırılabiliyor.
2016 yılında çıkarılan bir kanunla, karşılıklı adli yardımlaşma ve suçluların iadesine ilişkin çerçeve iyileştirildi. Türkiye, 2018 yılında, rüşvet suçu soruşturmalarında kullanılmak üzere vergi bilgilerinin uluslararası değişimine imkân tanıyan Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi’ne taraf olundu.
İyileştirmeler kapsamında Eximbank personelinin artık ilgili yabancı rüşvet eğitiminden geçmesi gerekiyor. 2022 yılında çıkarılan kara para aklama ile mücadele yönetmeliği, şüpheli işlem bildirimi yoluyla rüşvet ve ilgili suçların tespit edilmesine yardımcı olabilecek “siyasi olarak maruz kalan kişi” tanımını getirildi. Şirket şeffaflığı, intifa hakkı sahipliği sicili ve ilgili ihlallere yönelik yaptırımların artırılması yoluyla güçlendirildi.
“İddiaların üçte ikisi soruşturulmadı”
Yapılan bu düzenlemelere rağmen, Türkiye’nin “yabancı rüşvet uygulamalarına ilişkin sicili ciddi endişelere yol açmaktadır” denilen raporda şu değerlendirmelere yer veriliyor:
“Türkiye’nin Sözleşme’ye taraf olduğu 2000 yılından bu yana Türk şahıslar ve/veya şirketler tarafından işlendiği bilinen 23 yabancı rüşvet iddiası bulunmaktadır. Hiçbiri mahkumiyetle sonuçlanmamıştır.
İddiaların neredeyse üçte ikisi hiç soruşturulmamıştır. Kalan üçte bire yönelik soruşturmalar proaktif veya kapsamlı olmamıştır ve 3. Aşamadan bu yana kovuşturmayla sonuçlanmamıştır. Hiçbir tüzel kişi yabancı veya yerli rüşvetten sorumlu tutulmamıştır. Rüşvetle bağlantılı kara para aklamaya ilişkin yaptırımlar da benzer şekilde yetersizdir.
‘3. Aşama Raporu’ndaki tavsiyeler uygulanmadı’
Aşama 3’te tespit edilen yargı ve savcılık bağımsızlığına ilişkin sorunlar daha da kötüleşmiştir. Uzun süredir devam eden çalışma grubu tavsiyeleri de uygulanmamıştır. 2014’teki 3. Aşamada yer alan 27 tavsiyeden 21’i hâlâ uygulanmamıştır.
Türkiye, ihbarcıların korunmasına yönelik bir tavsiyeyi yaklaşık 17 yıldır dikkate almamaktadır. Bu konuda reform yapılacağına dair defalarca söz verilmiş ancak tutulmamıştır. Kurumsal sorumluluğa ilişkin kanun, gerçek kişi kovuşturması ve mahkûmiyetinin gerekli olup olmadığı konusunda belirsizliğini korumaktadır.
Ayrıca rüşvetle ilgili yanlış muhasebe için de geçerli değildir. Gerçek kişiler hâlâ yabancı rüşvet için para cezasına çarptırılamamaktadır.
Yabancı rüşvetin tespiti ve farkındalık yaratılması da aynı şekilde eksiktir. Türkiye, bilinen 23 yabancı rüşvet iddiasından 21’ini tespit edememiştir; bunların 12’si 3. Aşamadan sonra medya tarafından rapor edilmiştir.
Sansür, basın ve araştırmacı gazetecilik yoluyla tespit yapılmasını daha da engelleyebilir.
‘Ulusal bir strateji yok’
Türkiye ekonomisinin önemli büyüklüğüne rağmen yabancı rüşvetle mücadele için ulusal bir strateji bulunmamaktadır. Adalet ve Dışişleri Bakanlıklarının yanı sıra Hazine ve Maliye Bakanlıkları da dahil olmak üzere kilit devlet kurumları, özel sektörde yabancı rüşvet konusunda farkındalığı artırmamış veya kurumsal yolsuzlukla mücadele uyum programlarını teşvik etmemiştir.
Bu endişeler, Türk şirketlerinin savunma ve inşaat gibi yüksek riskli sektörlerde ve yolsuzluk algısının yüksek olduğu ülkelerde büyümeye devam etmesi nedeniyle özellikle ciddidir.”
Raporun, Türkiye tarafından sağlanan mevzuat, uygulama verileri ve diğer materyallerin yanı sıra değerlendirme ekibi tarafından yapılan araştırmalara dayandığı belirtildi.
Değerlendirme ekibinin Türkiye’nin kamu ve özel sektör, yargı, medya ve sivil toplum temsilcileriyle bir araya geldiği Ocak 2024’te Türkiye’ye yapılan yerinde ziyaret sırasında da bilgi edinildiği kaydedildi.
Türkiye, bu tavsiyelerin uygulanması ve uygulama çabaları hakkında iki yıl içinde, (Haziran 2026’ya kadar) OECD’ye tüm tavsiyelerin uygulanması ve yaptırım çabaları hakkında yazılı bir rapor sunacak. Bu rapor da kamuya açık olacak.
Daha sonraki süreçte, 46 ülkeden oluşan OECD Uluslararası Ticari İşlemlerde Rüşvet Çalışma Grubu, Türkiye’nin taraf olduğu OECD Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Rüşvet Verilmesinin Önlenmesi Sözleşmesi ve ilgili belgelerin Türkiye tarafından uygulanmasına ilişkin 4. Aşama değerlendirmesi tamamlanacak.