DÜNE BAKMA DURAĞI
Üç siyah araba, arkalarında bir toz bulutuyla bozkırın ortasında ilerliyordu. Hasanoğlan’a doğru…
Daha birkaç saat vardı öğleye. Meclis Başkanı Kazım Karabekir, Şemsettin Günaltay ve birkaç siyasetçi vardı o simsiyah arabalarda…
İlerde bir yerde Uygulama Okulu’nun önünde durdu arabalar. Yavaş yavaş, çalışan öğrencilere doğru ilerledi arabadakiler. Öğrencileri tepeden tırnağa süzdü Kazım Karabekir, “Siz amele misiniz? Ne gereği var böyle bir bahçenin? Yevmiyeleriniz ne kadar ?” diye sordu birine. Küçümser gibi bir hali vardı. Açıklama yapan öğrenciyi susturdu. “Yeter!” dedi. “Size tarih okutuyor. Şerefli mazimizi anlatıyorlar mı? “
“Soruyu biraz acayip buldum efendim. Elbet okuyoruz, tarih öğretmenimiz Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nden Halil Demircioğlu’dur. Doçent” diye cevap verdi öğrenci. Buz gibi oldu ortalık… “Ne hadsiz şeylerdi bu Köy Enstitülüler böyle!”
Birkaç soru ve halkoyunu gösterisi sonrası öğretmenler odasına geçti gelenler. Ardı ardına geliyordu sorular, suçlamalar… Bir ara, “Bir de şu var. Talebeler hep köyden alındığı için, köy-şehir, zengin- fakir ayrılığı yaratılarak yetiştiriliyorlarmış. En büyük tehlike burada” dedi Kazım Karabekir. “Bu da yersiz bir endişe efendim, ta başından beri bu böyledir. Enstitülerin amacı bütünümüzün kalkınmasına kaldıraç olmak..” dedi okul yöneticilerinden biri. Eliyle susturdu yöneticiyi Karabekir, “ıslahat gerek” dedi kararlı bir sesle…
Sorular, yanıtlar, önyargılar dolaşıp durdu odada. Sonra “Soracaklarımız bu kadar” diye bitirdi işi Kazım Karabekir.
Bu sorulardan kısa zaman sonra başladı “Islahat”. Önce İsmail Hakkı Tonguç sonra da Köy Enstitüleri’nin yöneticileri birer birer görevden alındı. Enstitülüler mi? Onlar ya bir türlü atanamadı ya da soruşturmalardan başlarını alamadılar. Gerekçe, “Kendilerini Atatürk zannediyor” olmalarıydı.
Enstitüleri kuranların belini kıracağım” diyordu Şemsettin Sirer. İnönü’nün Milli Eğitim Bakanı’ydı Sirer. CHP’nin “sağcı” vekillerindendi. İnönü ve Tonguçla birlikte trenle Köy Enstitüleri’ni ziyaret ettikleri bir gün, Tonguç’a , “Hakkı Bey bu köylü çocuklarını neden okutmak istiyorsun? “ diye sormuştu. Sonra da eklemişti, “Okusunlar da başımıza iş mi açsınlar istiyorsun?”
İnönü’nün bakanı Şemsettin Sirer başlamış, Menderes’in Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri tamamlamıştı dünyada benzeri görülmemiş bir eğitim kurumunun kapatılmasını. Ama nedense çok az hatırlanır adları. Hala Bakan denilince Hasan Âli Yücel, Köy Enstitüleri denilince de İsmail Hakkı Tonguç gelir akla.
Ne diyordu Tonguç, “Önemli olan isim değil özdür. Öz, adını da, sanını da kendisi getirir. Bu kurumların adı Köy Enstitüleri olmasa da var oluş nedeni kişilik eğitimi olacaktır. Kişilik eğitiminin temel direği demokratik eğitimdir. Bir Öğretmenler Günü daha geride kaldı. Havada uçuştu yine süslü cümleler…