Paris 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları bitti. Önce rengi ne olursa olsun madalya kazanan veya kıl payı kaçıran bütün sporcularımızı gösterdikleri başarılardan dolayı kutlamak gerek. Taha Akgül’ü de yıllardır bizleri sevince boğan performansından dolayı tebrik ederek uğurluyoruz…
Elbette burada istikrar abidesi olan iki sporcu grubunu ayırmak gerekiyor. Birincisi her organizasyonda dünyanın ilk 4 takımı arasında yerini alan kadın voleybol milli takımımız ile yine sıkletlerinde her zaman ilk 3 sırada yer alan kadın boksörlerimiz her türlü övgüyü hak ediyorlar. Ve de her şeye rağmen güreşin iki madalyasından birini boynuna takan kadın güreşçimiz Buse Tosun Çavuşoğlu ve tekvandonun tek madalyasını kazanan Nafia Kuş Aydın’ı da azimlerinden dolayı kutlamak gerek. İyi ki varsınız…
Bu da gösteriyor ki; fark yaratan kızlarımıza çok daha fazla yatırım yapılması gerekiyor.
Hak edenlere hakkını verdikten sonra esas meseleye geçelim…
Burada ele alacağımız konu ülke olarak madalya sayısındaki ve sıralamasındaki yetersizliğimizdir. Zira son 10 Olimpiyat Oyunu’nda (40 yıllık sürede) ilk defa altın madalyaya ulaşamadığımız tek olimpiyatı yaşamış bulunuyoruz…
Madalya sıralamasında tarihteki en geri yerde, 64. sıradayız. Şimdi 8 adet madalyayı göstererek “hezimet” ifadesini boşa çıkartmak isteyenler olacaktır. Bunun için ne derece bir hezimet yaşadığımızı da daha anlaşılır kılmakta yarar vardır.
Önce üzerimizdeki sıralarda yer alan ama birçok spor dalında ‘çantada keklik’ olarak gördüğümüz ülkeleri sayalım:
Pakistan, Fas, Tayvan, Uganda, Guatemala, Yunanistan, Gürcistan, Kazakistan, İsrail, Tunus, Mısır, Cezayir, Endonezya, Dominik Cumhuriyeti, Filipinler, Azerbaycan, İran, Özbekistan…
Şimdi de bizi geçen ama dünya haritasında nokta kadar gözüken ülkelere göz atalım:
Bostwana: Güney Afrika’da denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Nüfusu Konya’dan az olup, 2,5 milyon kadardır.
Bahreyn: Basra körfezinde yer alan bir ada ülkesidir. Nüfusu 1,5 milyon olup, İstanbul Esenyurt ilçesinin yüzde 50 fazlasını barındırmaktadır.
Saint Lucia: Karayip Denizi ile Atlas Okyanusu arasında bir ada ülkesidir. Bütün nüfusu 185 bin kadardır. Yani İzmir Menemen ilçesinden daha az nüfusa sahiptir.
Dominica: Karayiplerde bir ada ülkesidir. Toplam nüfusu 75 bin kadardır. Yani ülke halkının tamamını bizim stadyumlardan birisine sığdırmak mümkündür.
Sportif başarı olarak geçildiğimiz bu ülkelere rağmen, alınan neticenin hezimet olduğunu TRT yorumcuları haricinde kabul etmeyen sporseverlerin çıkacağını zannetmiyorum. Bu muhteremler müsabakaları ve sonrasını öyle süslediler ki, televizyondan seyretmeyip radyodan dinleseydik; bütün madalyaları bizimkilerin topladığını zannederdik…
Bronz madalya kazanan bir sporcuyu ve bağlı olduğu federasyon başkanını kameralar önüne getirip sadece methiyeler düzmek gazetecilik mi oluyor?
Bundan önceki Tokyo Olimpiyatlarında alınan 13 madalya için (2 altın, 2 gümüş, 9 bronz) gelen 35. sırayı yeterli görmüş ve mutlu olmuştuk. Kaldı ki, esasında bunda da abartı vardı. Zira yine Tayvan, Gürcistan, Özbekistan ve İran üzerimizde yer almıştı. Ancak bu günkü düşüş iyice tüy dikmiştir!
Hani bu sefer de büyük performans kaybı yaşayan güreş, halter ve tekvando federasyon başkanlarını ekrana çıkartıp bu başarısızlığın sebebini sorsaydınız ya…
Spor Bakanı gazete temsilcilerine bir değerlendirme yapıyor; “Spor federasyonlarımıza en üst düzey imkanları sunduk. Buna rağmen; bu imkanları doğru ve verimli kullanmayan federasyonlar bunun hesabını verecektir” diyerek…
Bu mesajı bile taze taze ekranlardan veremeyen, vergilerimizle yayın yapan TRT…
Mesleği neden tek yönlü yapmaktasınız?
Sonuç olarak; başarı durumunda yıllarca koltuklarında kalan federasyon başkanlarının, bu hezimet karşısında görevlerini yeni geleceklere devretmeleri gerekir. Maalesef başarının ölçüsü budur ve de hiç tartışma götürecek tarafı da yoktur. Yani her zaman alkış olmaz, bu işin fıtratında bedel ödemek de vardır…