Kimden bahsettiğim anlaşılmıştır herhalde…
Sayın Kılıçdaroğlu seçimden önce 6’lı masanın aday belirleme kararına yardımcı olacak anket sonuçlarını elinin tersiyle iterek, hatta kendisini haklı olarak uyaran ortaklardan birini de dinlemeyerek ısrarla masanın adayı olmuştu. Zira ‘seçilecek aday’ kategorisinde kendisini 3. sırada gösteren anketlerin devre dışı kalması gerekiyordu!
Olabilir, ana muhalefet partisi başkanı olarak bunu kendisine hak olarak görmüş ve risk almıştır. Ve rakibi karşısında üst üste 2 defa kaybetmiş, partisi de misafirleri evlerine uğurladıktan sonra sayısal olarak geriye düşmüştür.
Bu durumdaki bir lider yönetimdeki arkadaşlarını görevden alarak uzun süre koltuğunu asla muhafaza edemez. Çünkü, değişimin formülü olarak faturayı sadece belli bir gruba ödeterek, seçmene bunu adil bir davranış olarakkabul ettiremez. Hem adalet yürüyüşü yapıp hem de değişim hareketinde “ben hariç” deme lüksü olmamalıdır…
Yani takım olarak şampiyonluk kaçırılmıştır ama sadece 1 kişi bu başarısızlıkta istisna tutulmalıdır öyle mi? Hem de bütün taraftarların ümidini söndürecek bireysel hatayı bizzat o kişi yapmasına rağmen…
İlk grup toplantısında gördüm, oldukça fazla alkış aldı. O alkışlara aldanmaması gerekirdi. Kongrede de aynısı olacak ve o koltukta bir müddet daha oturması mümkün olabilecektir. Ya sonrası…
Peki sokak ne olacak?
O ilk grup toplantısında bile alkışçıların arasından bir kişi “Neden kaybettin?” diye seslenme cesaretini göstermedi mi?
Seçmene ne söyleyeceksiniz?
Koro halinde yöneltilecek sorulara hazır mısınız?
Zannediyor musunuz ki sizin liderliğinizdeki CHP önceki yerel seçimlerde aldığı oyu tekrar alabilecek?
Kendi çevremde bile sizin başında olduğunuz partiye oy vermeyeceğine yemin eden onlarca insana rastlıyorum. Tesadüf mü acaba?
Sadece sandıkların tamamına sahip çıkamamak bile toplu istifa nedenidir.
192 bin sandıkta bir türlü organize olamayan, ekip kuramayan ve yönetemeyen bir ana muhalefet partisi hangi cesaretle seçmen karşısına çıkıp önümüzdeki yerel seçimler için oy isteyebilecek?
Bunu ben söylemiyorum, CHP milletvekili ve PM üyesi Gökhan Günaydın söylüyor. “Sandıklara sahip çıktık” diyenlerin gerçeği tam olarak söylemediğini belirten Günaydın, “Dünyanın en eski beşinci partisi olma iddiasını taşıyan bir partinin, Türkiye’nin de gerçeklerini bile bile hâlâ sandıklara tam olarak sahip çıkamama meselesi benim açımdan kabul edilebilir değildir. Ancak bu eksikliği kabul etmek zorundayız. Bundan ben de sorumluyum, çünkü Parti Meclisi üyesiyim” diyebiliyor.
Önce kulaklarıma inanamadım ve şaka yapıyor zannettim. Sonra da daha önce olduğu gibi pişkinliğin bu kadarı için pes demek düştü bize!
Ülkede son günlerde üzerinde birleşilen tek konu, Sayın Kılıçdaroğlu’nun da bedel ödemesi gerektiğidir…
Ancak kendisi ne söylüyor?
“Gemiyi limana sağlam götürmek kaptanın görevidir” inadını sürdürüyor…
Gemide hasar var ve deniz de fırtınalı olduğundan daha usta bir kaptana ihtiyaç duyuluyor. O tecrübede bir kaptanı bulmak ve acilen helikopterle açıktaki gemiye indirmek gerekiyor. Yoksa limana yanaşmasını beklemekle kaybedilecek zaman geminin alabora olması ile sonuçlanabilecektir…
Ayrıca değerli Başkan’ın hâlâ yaşadıklarından ders çıkartamadığını da görmekteyiz. 6’lı masaya dağıttığı ölçüsüz promosyon yetmemiş gibi masayı 16’lı yapmaya karar vermiş. Bu kafayla gidilecek yerel seçimlerden ne sonuç çıkacağını bilmek için falcı olmaya gerek var mı?