Bu ülkede hilesiz, hurdasız yapılmış tek bir seçim olduğuna inanmıyorum! Önümüzdeki yerel seçimlerde de bunun farklı olmayacağını biliyorum. Az kaldı, seçim sonrası yine çöplüklerden oy pusulaları, yanmış sandıklar, tutanaklar toplayacağız hep birlikte. Gündemi siyasi partilerin ve adayların seçim sonuçlarına itirazları, açılan davalar oluşturacak. 3-5 yerde sonuç değişse de değişmeyecek olan şeyler var, artık kanımıza işlemiş. Kim daha çok kömür dağıtırsa, erzak dağıtırsa, ayakkabı, top dağıtırsa, o alacak seçimleri. Kim rakibinin kirli çamaşırlarını ortaya dökebilirse, sumen altında beklettiği soruşturma dosyalarını, yolsuzluk dosyalarını gözler önüne serebilirse, kazanacak seçimi.
Sade vatandaştan aday olmaz
Adayların çoğu açıklandı, eli kulağında, kalanlar da açıklanır bugünlerde. Parti içi pazarlıklar sürüyor bütün partilerde. Adaylık beklerken gösterilmeyenler, parti değiştirmeye başladılar bile. İstifa ettikleri güne kadar partilerini kanlarının son damlasına kadar savunmaya kararlı aday adayları, yine kanlarının son damlasına kadar yeni partilerini savunacaklar. Eski partilerinin yolsuzluklarından, namussuzluklarından, hırsızlıklarından dem vuracaklar seçim konuşmalarında. Ne yazıktır ki, çok az sayıda siyasetçi var bu tabloya uygun düşmeyen, yakışmayan. Seçime girmenin parasal koşulları çok ağır, eğer parti destek olmazsa, servetine sel suyu karışmamış sade vatandaşın aday adayı olma şansı bile yok! Zaten bu kadar namuslu, temiz biri kazansa, partiye ne yararı olur?
Çocuklarına bile yararları dokunmaz
Hiç mi örneği yok, var tabii. Ama onları ekranlarda göremezsiniz, manşetlerde rastlayamazsınız, ne yaptıkları işlerden, ne ortaya çıkardıkları yolsuzluklardan ne de gerçekleştirdikleri projelerden haberiniz bile olmaz. Kazayla seçim kazanan ve partiye/partiliye çalışmaktansa bu ülke için çalışmayı seçenlerin, bir sonraki seçimde adaylıkları bile söz konusu değildir. Siyaset sahnesinde yer yoktur onlara, kendi sıradan yaşamlarına geri dönerler. Çocuklarına ve yakınlarına da yararları yoktur, hatta zararları dokunur. Analarının, babalarının adlarına halel gelmesin diye soyadlarını bile kullanmaya çekinirler. Ticaretle uğraşmazlar, hastaneler zincirlerine ortak olmazlar, altın şirketlerine ortaklıkları söz konusu bile değildir. Altın ne demek, mısır ticareti bile yapamaz onlar. Tabii ticaretle uğraşmayınca, gemicikleri de olmaz, yabancı üniversitelerde okuyacak paraları da. Birçoğunun altında arabası bile yoktur bu çocukların. Ehliyetsiz kaza yapıp, tek suçu yaya olmak olan bir sanatçının ölümüne de neden olamazlar. Bu çocukların öğrencilikleri de babalarının siyaset yaşamı gibi siliktir. Aralarından, derste mastürbasyon yapıp ellerini kız arkadaşlarının üzerine silen ve bu yüzden okuldan atılan da yoktur.
Kazananlar, kaybedenler
Seçim günü gelip, hava kararıp, sandıklar açılmaya başlayınca, seçime giren bütün adaylar sevinmeye başlarlar. Parti bayraklarıyla süslenmiş otomobil konvoyları trafiğin altını üstüne getirir, kornalarla çığlık çığlığa. Ülke yangın yeri olsa da seçim bürolarının ve siyasi parti binalarının önü bayram yeridir. Davullar dövülür, zurnalar çalınır, halaylar çekilir. Sanki bütün adaylar kazanmaktadır seçimi. Saçları boyalı şaklabanın biri çıkar balkona, “şu kadar daha sandık açıldı, bu kadar daha oy aldık, arayı açıyoruz” der boyalı saçlarıyla, verir coşkuyu. Bir daha kıyamet kopar, naralar tavan yapar. Ama saatler ilerleyip, arayı gerçekten hangi partinin açtığı ortaya çıkmaya başlayınca, bir ölüm sessizliği hâkim olur ortalığa. Tek tük istifa haberleri gelmeye başlar kaybeden partilerden. Yenilginin asıl sorumluları asla istifa etmezler, çünkü babalarından miras kalmıştır o koltuk. Büyüklük gösterip istifa etmek isterler ama partililer gözyaşları içinde “bizi bırakma” diye ellerine sarılır, ayaklarına kapanıp yalvarırlar. Yürek yufka, dayanamazlar tabii partililerin yalvarmalarına, vazgeçerler istifa etmekten. Özveride bulunup görevlerini sürdürmek zorunda kalırlar.
Asıl kaybedenler
Kazanan parti bellidir artık. Filanca parti şu kadar ilde ilk sıradadır ve yerel seçimlerin kesin galibidir. Önemli olan kaybedenlerdir. Kaybettiklerini anladıklarında iş işten geçmiştir artık. İlk kaybedenler sandık görevlileridir, büyük olasılıkla kendilerine ödenmesi gereken ücret ödenmeyecektir. Büyükşehir Belediye Başkanı iktidar partisinden, ilçe ise başka bir partidense, vay o ilçede yaşayanların haline! Gelecek seçimlere kadar bedelini ödeyecektir yaptığı yanlışın. İlçe Belediye Başkanı sevinemez seçimi kazandığına. Çünkü başkanlık dönemi süresince yapmak istediği bütün hizmetler engellenecek, o da mesaisini Büyükşehir Belediye Başkanı ile mücadeleye adamak zorunda kalacaktır. Kendisine oy vermek gafletinde bulunanların payına ise artık belediye hizmeti olarak yol yerine yolsuzluk ve çukur, aydınlatma yerine karartma, çöp toplama yerine çöp kokuları düşecektir.
Yerel yönetimlerin önemi
Önümüzdeki seçim, özellikle AKP iktidarının gelecek genel seçimlere devletin olanaklarını kullanarak girmesi açısından çok önem taşıyor. Halkı dilenecek duruma düşürüp, bir torba kömüre, bir lokma ekmeğe muhtaç bıraktıklarında, dağıtacakları sadakaların seçimi kazanmalarında çok büyük payı olacaktır. Sadaka dağıtımını kendi kontrollerinde yaparak oyları kazanmaları da ancak yerel yönetimlerin insan gücüyle, nakliye araçlarıyla yapmalarıyla sağlanabilir.
Seçmenler oy kullanırken yerel seçim sonuçlarının, genel seçim sonuçlarını etkileyecek kadar önemli olduğunu bilerek oy vermek zorundadır.
Seçmenler, oy sandıklarına sahip çıkmayı siyasi partilerin görevlilerinden beklememek, sandıklarına sahip çıkmak zorundadır. Çalınan aslında yalnızca bir oy sandığı değil, çöpten toplayacağınız yalnızca oy pusulaları değil, bu ülkenin geleceğidir, çocuklarınızın geleceğidir! Belki de sandıklara sahip çıkmak, seçime hile karışmasına izin vermemek, hangi partiye oy verdiğinizden çok daha önemlidir.