Özleştirme akımının dilimize kazandırdığı çok işlevli sözcüklerden biri de “sayın”dır.
Sözlükler, “Saygı belirtisi olarak konuşma ve yazışmalarda kişi adlarının önüne getirilen san” diye açıklıyor bu sözcüğü. Saymak, saygı göstermek eyleminden türetilmiş bir önaddır. “Saygın” ve “saygıdeğer”sözcükleri de aynı anlama gelir. Arapça eşanlamlısı ise “muhterem”dir. İleri yaştaki okurlarımız, radyodaki “muhterem samiin” (sayın dinleyiciler) seslenişinden anımsarlar bu sözcüğü…
Tarık Konal adında öz Türkçe tutkunu bir arkadaşımız vardı; yazılarında yabancı kökenli sözcük kullanan yazarları sertçe uyarır, bunların yerine Türkçelerinin kullanılmasını isterdi. Bu arkadaş, “Sayın” yerine “Saygın” demeyi yeğlerdi. Örneğin bana gönderdiği iletilerdeki değişmez hitap biçimi hep “Saygın Aşut”tu…
Cumhuriyet döneminde “Hacı, Hoca, Bey, Paşa, Efendi, Hanım…” gibi sanların resmi yazışmalarda kullanılması yasaklandı. Ama bu yasağa pek uyulmadı. İnsanlar gündelik ilişkilerinde yine alıştıkları gibi sürdürdüler hitap biçimlerini.
1934’teki Soyadı Yasası’ndan sonra, Fransızcadaki “Mösyö / Madam”, İngilizcedeki “Mister / Misis” sözcükleri gibi, Türkçede de erkekler için “Bay”, kadınlar için “Bayan” sözcükleri saygı seslenişi olarak kullanılmaya başladı. Ancak “bayan” sözcüğünün süreç içinde “kadın” sözcüğü yerine kullanılmasına bizim feministler karşı çıktı. Giderek “lanetli” bir sözcük haline gelen “bayan” gözden düştü! Ne var ki “kadın” sözcüğü, insanlara sesleniş durumunda uygun düşmüyordu. O yüzden konuşma ve yazışmalarda özel adların sonuna “Bey” ve “Hanım” sözcüklerini eklemek zorunlu oldu.
Yine de daha genel, herkes için geçerli bir saygı sözüne gereksinim vardı. Sonunda orta yol bulundu ve iki cinse de eşit uzaklıkta “nötr” bir sözcük olan “sayın” üzerinde oydaşma sağlandı…
* * *
İLK KEZ KİM KULLANDI?
İlk kez kim, nerede kullandı “sayın” sözcüğünü?
Bu soruya çoğunuzun “Bülent Ecevit” diye yanıt verdiğini duyar gibiyim.
Ecevit’in bu sözcüğü en çok kullanan ve siyaset jargonunda neredeyse kalıcı sesleniş biçimine dönüştüren kişi olduğu doğrudur.
Ancak ilk kullanan o değilmiş…
Altan Öymen, konuyla ilgili bir yazısında (Radikal, 10 Mart 2007) şöyle diyordu:
“ ‘Sayın’ kelimesini siyasi hayatımızda bir ‘hitap kuralı’ haline getiren, 1961’deki Kurucu Meclis’in Başkanı (Emekli Orgeneral) Kâzım Orbay‘dı. ‘Sayın’ın yerleşmesinde ve yayılmasında çok büyük rolü olan siyasi lider de Bülent Ecevit‘ti.”
Ama eski Trabzon Milletvekili ve araştırmacı yazar Rahmi Kumaş bu görüşe katılmıyor. Ona göre “sayın” sözcüğünü ilk kez Mustafa Kemal kullanmış…
Hasan Âli Yücel’in ölümünün 57. yıldönümünde, Ankara’daki Ulusal Eğitim Derneği’nde bir konferans vermişti Rahmi Kumaş. “Sayın” sözcüğünü ilk kullanan kişinin Mustafa Kemal olduğunu o toplantıda söylemiş, ama sözünü orada bırakmamış, daha sonra Çağdaş Türk Dili dergisinde yazdığı “ ‘Sayın’ Sözcüğünün Evrimi” başlıklı yazıda (Aralık 2014, Sayı: 322), Meclis tutanaklarına dayanarak, Mustafa Kemal’in, 1 Kasım 1934 günü Meclis’i açarken, milletvekillerine “Sayın TBMM üyeleri” diye seslendiğini belirtmişti…
* * *
SOSYALİSTLER “YOLDAŞ” DER
“Sayın” sözcüğünün Rusçadaki karşılığı, “bay” ve “bayan” için “gospodin” ve “gospoda”dır. Ama komünistler arasında bu sözcük kullanılmaz. Tersi yapılırsa, muhatap küçümsenmiş sayılır. Komünistlerin hitap sözcüğü “tavariş”tir.
Türkiyeli sosyalistlerin jargonunda da “sayın” sözcüğüne pek yer yoktur. Onlar birbirlerine ya doğrudan adlarıyla ya da “yoldaş” diye seslenirler. Yöneticilere de bu konuda ayrıcalık tanınmaz. Ama eski Türkiye İşçi Partisi’nde durum biraz başkaydı. Sözgelimi Mehmet Ali Aybar’a hepimiz “Sayın Başkan” diye hitap ederdik. Daha sonra sosyalist örgütlerde bu söylemden uzaklaşıldığını gördüm…
Bir de ölüler için kullanılmaz “sayın” sözcüğü…
Örneğin Mustafa Kemal’den ya da Fidel Castro’dan “Sayın” diye söz etmek, enikonu alay anlamına gelir.
Ama ben “Sayın Mevlana…” diye söze başlayan televizyon sunucuları gördüm!
Sözcüklerin, anlamları kadar yerli yerinde kullanılmaları da önem taşıyor…