Bu hafta yine ilginç okur mektupları var köşemizde. “Okur / yazar mektupları” demek daha doğru olur. Çünkü arkadaşlarımız, “okur” kimliğini aşan bir Türkçe bilinciyle yazıyorlar uyarılarını…
Alper Erdik, seçim dönemlerinde çok sık karşılaştığımız bir yanlış tanımlamaya dikkatimizi çekiyor:
“SATH-I MAHAL” DEĞİL “SATH-I MAİL”
“Attila Hocam;
Sözlüklerde ‘eğik yüzey’, ‘yamaç’ olarak tanımlanan ‘sath-ı mail’ tabiri, biliyorsunuz ülkemizde seçimler yaklaşırken hep kıymete biner. Bunun yerine kullanılabilecek kelimeleri, kelime gruplarını siz zaten önerirsiniz ama bir de ‘sath-ı mahal’ tamlaması var ki bunu da önümüzdeki günlerde sıklıkla duyup okuyacağız. Hatta okumaya başladık bile: BirGün yazarı Güven Gürkan Öztan, 23 Ocak tarihli köşeyazısında, ‘Seçim sathı mahalline girilmiştir, yarın seçim varmış gibi çalışmak gerekir’ cümlesini kaleme alırken; Cumhuriyet’ten Miyase İlknur da 26 Şubat’ta yayımlanan makalesinde, ‘Seçim sathı mahalline girildiğinde kamuoyu yoklamalarına bakılır; risk varsa itiraz edilir’ demiş. Daha çok sol kamuoyuna seslenilen politik analiz yazılarında, ‘seçim sath-ı maili’ deyimine sıkça ve üstelik de yanlış yazılmış haliyle rastlamamız beni epeyce şaşırtıyor doğrusu; bilmiyorum siz ne dersiniz?”
* * *
Alper Bey’in de dediği gibi, seçim ortamlarında sürekli karşımıza çıkan Arapça bir tamlama bu. Yanlış kullanımlar da yukarıda anılan yazılarla sınırlı değil. Örneğin 11 Şubat 2019 tarihli Milliyet gazetesinde Ali Ağaoğlu’nun yazısının başlığı da aynı yanlışı taşıyordu:
“Seçim sathı mahalline giriyoruz!”
Önümüzdeki günlerde de çok sık göreceğiz böyle başlıkları. Özellikle köşeyazarlarını şimdiden uyaralım.
Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’inde “sath” sözcüğüyle başlayan onlarca tamlama var. Ama onlar arasında “sath-ı mahal” diye bir söz yok!
Eski deyimleri, Osmanlıca söz kalıplarını kullanmaktaki inadımız yol açıyor bu tür dil kazalarına.
Cumhuriyet gazetesinin eski başyazarı İlhan Selçuk, “sath-ı mail” yerine öz Türkçe “eğik düzlem”i kullanırdı. Selçuk’un yakın çalışma arkadaşı olan ve “İlhan Abi” adıyla tuğla gibi bir de kitap yazan Miyase İlknur’un böyle bir yanlışa düşmemesi gerekirdi.
“Eğik düzlem” sözü, TDK Sözlüğü’nde yalnızca fizik terimi olarak yer almış ve anlamı şöyle açıklanmış:
“Bir cismi yükseğe çıkarmak için gerekli gücü ayarlamada kullanılan eğik, düz yüzey.”
Satıh = yüzey, mail = eğilmiş, eğik anlamına geldiğine göre, “eğik düzlem”i siyasal bir terim olarak “sath-ı mail” karşılığı kullanabiliriz. Böylece “sath-ı mahal” yanılgısına da düşmemiş oluruz.
* * *
“COVİD” NASIL YAZILMALI?
Şenel Başar adlı okurumuzuniletisi, yabancı sözcüklerin yazımıyla ilgili:
“Sayın Aşut,
Yazılarınızı beğenerek okuyorum. Ben de iki sözcük üzerine düşüncenizi merak ediyorum. Son zamanlarda her yerde ‘gerçekleşme’ sözü geçiyor. Her şey ‘gerçekleşiyor’! Dinlerken ve okurken kulağımı tırmalıyor. Diğer sözcük ise ‘Covid’. Türkçe, yazıldığı gibi okunan bir dil. London = Londra, Washington = Vaşington, Canada = Kanada gibi örnekler daha da artırılabilir. ‘Covid = kovid’ olarak yazılmalı ve okunmalı diye düşünüyorum. Bağımsız gazete ve yazarların bu konuya önem vermesi gerekir.”
* * *
Türkçe için genellikle “yazıldığı gibi okunan dil” dense de bu her zaman böyle değildir. Sizin verdiğiniz örnek üzerinden konuşursak, sözgelimi Birleşik Krallık’ın başkentini yazıldığı gibi değil, Londra diye okuyoruz!
“Gerçekleşmek” eylemi gibi “yaşamak” sözcüğü de son dönemde ad soylu sözcüklerle bir arada kullanılıyor. “Yapmak” eyleminin ise haber sunucularının ağzında “giriş yapmak”, “çıkış yapmak”, “iniş yapmak”, hatta “bekleme yapmak” gibi anlamsız tümce yapılarına dönüştüğüne tanık oluyoruz. Bütün bunlar, Türkçeyi bilinçli kullanamamanın sonuçları.
“Covid-19” konusunda ise okurumuzdan biraz farklı düşünüyorum. Bu sözcük, küresel bir salgının adı olarak tüm dünyada böyle yazılıyor. Uluslararası nitelik kazanmış bir sözcüğün bir harfini değiştirerek Türkçeye ne kazandırmış olacağız? Önemli olan, bizim de bilim alanında dünya çapında buluşlarda bulunup o terimlerin / kavramların / sözcüklerin adlarını kendimizin koyabilmesidir.
* * *
ÜCRET-BEDEL AYRIMI
Mustafa Soysal’ın sorusu, bir ekonomi terimiyle ilgili. Okurumuz diyor ki:
“Merhaba Attila Hocam,
‘Ücret’; emeğin, hizmetin karşılığı olarak ödenen paradır. ‘Fiyat’ ise mal, ürün karşılığı ödenen para için kullanılır.
‘Poşetlerin ücretli olması’ gibi bir ifade doğru mudur? Gerçi ‘poşetlerin fiyatlı olması’ ifadesi de kulağı tırmalıyor. ‘Paralı’ ya da ‘bedelli’ denmesi doğru gibi geliyor bana ama cümleyi biraz değiştirince onların da eğreti durduğu görülüyor. Bu konuda bilginize başvurmak istemiştim. Saygılar.”
* * *
Marksist literatürde “ücret”, işgücünün parasal karşılığıdır. Ancak günlük dilde yaygın olarak, satın aldığımız her türlü mal ve hizmetin karşılığı olarak kullanılıyor. “Poşetlerin ücretli olması” da bu bağlamda dil alışkanlığıyla söylenmiş bir sözdür. Burada “ücretli” yerine “paralı” sözcüğünü kullanmak bence de daha doğrudur.
* * *