8 Ağustos tarihli Hürriyet Gazetesi’nin birinci sayfasında “100 bin tesettür mayosu satıldı” başlığıyla bir haber yer aldı. Haberde, erkek ve kadınların ayrı havuzları kullandıkları otel ve kaplıcaların, yani “haremlik-selamlık” uygulamasının yaygınlaştığı da vurgulanarak, tesettür mayosu satışlarının geçen yıla göre % 25 arttığı, Türkiye’nin önemli mayo markalarının da tesettür mayoları üretimine başladıkları belirtiliyor. Haber sanki “nereye gidiyoruz?”un yanıtı gibi.
Bu haber de “Molla tahrik oldu” başlığıyla çarptı gözümüze. Şeriatçının biri, İslam’ın ne kadar hoşgörülü olduğunu anlatmak istercesine, mayo satan bir mağazanın afişine, siyah boyayla sansür uygulamış. Çünkü, o mağazaya tesettürlüler de girip çıkıyormuş.
Geçtiğimiz hafta, İskilip Müftüsü Cahit Erdinç, “ayakta işemenin günah olduğu” yönündeki fetvası üzerine İskilip Belediye Başkanı AKP’li Orhan Öztürk’ün pisuarları söktürdüğü haberi ortalığı karıştırdı. Neyse ki Diyanet İşleri Başkanlığı “hadis kitaplarını incelendiğinde, pislikten sakınmak ve mahrem yerlerinin görülmesine engel olmak kaydıyla, kişinin ayakta ya da oturarak idrar yapmasında sakınca olmadığı anlaşılmaktadır” açıklamasını yaptı da işerken günaha girip girmeyeceğimizi öğrenmiş olduk.
80 öncesi, Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi, PolBir’li polislerin de desteğiyle faşistlerin eline geçmişti. Okul işgal altındaydı. Devrimciler, tarafsızlar ve faşistlerin “yeşil komünistler” diyerek dışladıkları şeriatçı öğrenciler derslere devam edemiyorlardı. Devrimci öğrenciler, tarafsızlarla birlikte İzmir caddesinde Türkiye Milli Gençlik Teşkilâtı’nda toplanıyorlar ve Maltepe’de bulunan okullarına, can güvenliği nedeniyle toplu halde gidip geliyorlardı. Şeriatçı öğrenciler, okula girebilmenin tek yolunun bu guruba katılmak olduğunu görmüşler ve her zamanki sinsi tavırlarıyla guruba katılmak istemişlerdi. Düşmanımın düşmanı benim dostumdur mantığıyla olsa gerek, guruba katılmalarında sakınca görmeyenler olmuştu. “Dikkat edin, bunlar faşistlerden daha tehlikeliler” diyerek uyarmıştım.
Akşam haberlerini izlerken, “Haklıymışsın” dedi eşim, o tarihlerde ADMMA’da öğrenciydi, o da gurupla birlikte gidip geliyordu okuluna. “Sen daha o günlerde söylemiştin, ‘bunlar faşistlerden daha tehlikeliler, aranıza almadan iyi düşünün’ dediğini ve bizi uyardığını hatırlıyorum. Haklı çıktın”.
Yargı, siyasallaştırılmaya çalışılıyor. Kuran kursları Millî Eğitim Bakanlığı Müfettişlerinin denetiminin dışına çıkarılıyor. Şeriatçı kadrolaşma hızla yayılıyor. Yüksek Askeri Şura kararlarının, şeriatçı subayların orduyla ilişkilerinin kesilmesi kararlarına muhalefet şerhi düşülerek imzalandığı günler yaşıyoruz. Şeriat özlemiyle yanıp tutuşanlar, keskin virajlara hiçbir uyarıyı dikkate almadan, gaz kesmeden “hızlandırılmış tren” edasıyla girmeye çalışıyorlar.