“Anıtları taşlar değil, işler yapar” diye bir söz vardır. Âdil Gülvahaboğlu’nun şiirlerini okurken bu söz aklıma geliyor. Vahaboğlu, kendi anıtını şiirleriyle yapan adamdır. O, öğretmendir, avukattır, deneme, makale yazarıdır. Başarılı, ödül alan araştırmacılığı da vardır. Tüm bu çalışma alanlarında bile onun şiir dili hep öne çıkar.
“Umut ve direnç ozanı” olan Âdil Bey’in şiir yapıtları şöyle:
1.ÖN YAĞMUR (1969)
2.TAŞLANDIKÇA BÜYÜYEN (1972)
3.ISLIĞINI DERİN ÇAL YÜZYILLARI GETİRSİN (2012)
4.ÖZGÜR’E MEKTUPLAR (2019)
5.HÜZÜN BENİM EKMEĞİMDİR (2021)
Âdil Gülvahaboğlu, yaşamın şiirini yazar. Şiirlerinde toplumsal yan hep ağır basar. “Hayatın canlı renklerini orada buluruz” der. Şairimiz sözünü sürdürür: “Hayat bir yerde şiir fırtınasıdır. Şiirsiz hayatın tadı, tuzu yoktur. Şiirde hüzün ve neşe bir aradadır. Düşüncelerimiz aklın süzgecinden geçerek şiirleşir.” Bazen bir çağlayan olur. Bazen durulur, koşma olur, bazen koçaklama, bazen ağıt olur. Avukat oğlu Özgür’ün ani bir rahatsızlıkla 39 yaşında aramızdan ayrılmasının acısı, baba Âdil Vahaboğlu’na pek ağır gelir. “ÖZGÜR’E MEKTUPLAR” adıyla kitaplaşan şiirler bu acının ürünüdür. Şair baba, “YAPABİLSEYDİM HEYKELİNİ ACININ” dizesiyle acısını ölümsüzleştirir.
Yazı, şiir adları önemli göstergedir. Her şiir kitabından ikişer şiir adı vereceğim; bu kitaplar hakkında bizi az da olsa aydınlatır:
“Anadolu Çocuğu”, “Ot Olsaydım”, “Doğaya Özlem”, “Umut”, “Cerattepe’de Artvinli Kadınlar”, “Hüzün Benim Ekmeğimdir”, “52 Şehit”, “Özgür’ün Ölümü”, “Hayat Yaşadığın Kadar Güzeldir”
“Yazıyor destanlarını Cerattepe’de
Artvinli kadınlar, zalime karşı, zulme karşı
Altın bulacaklarmış yerin altında
Görmeden yerin üstündeki altını:
İnsan, ağaç, kuş cennetini”
Direnen Artvinli kadınların önünde bu şiirle şair Âdil Gülvahaboğlu vardır.
“Gazze’ye saldırının on birinci gününde
Ölü sayısı yedi yüz
Yetmiş beşi çocuk
İki bin yaralı”
Dünya şairi olmak, evrensel şair olmak işte böyle bir şey. Ve şiirleriyle kendi anıtını yapıyor…