Okurumuz Meriç Gök, sık yapılan bir yanlışı taze bir örnek üzerinden anımsatmış:
“Sayın Aşut merhaba,
Dilde çok sık yapılan yazım / dil yanlışlarından biri de ‘tabi’ kelimesinin ‘tabii’ olarak yazılması ya da bunun tersi. Son olarak değerli gazeteci Çiğdem Toker, 29 Ağustos 2022 tarihli Sözcü gazetesindeki yazısında şöyle yazmış:
‘Yani ne TVF ne de BIST kamu kuruluşu. İkisi de özel hukuk hükümlerine tabii.’
Yalnız yazarken değil, söylenirken de yanlış kullanılan bir başka kelime de ‘muhatap’.Kelimenin çift ‘t’ ile yazılıp söylenmesi öylesine yaygın ki neredeyse ‘muhattap’ diye yerleşecek dilimize.
Bunlara dikkatinizi çekmek istedim. Sevgiyle, dostlukla…”
Günümüzde yanlış yazılıp söylenen o kadar çok sözcük var ki… Ama “tabi / tabii” karışıklığı hepsinin üstünde. Karışıklığın kaynağında ise bu sözcüklerin Türkçe kökenli olmaması yatıyor. Arapça “tabi” sözcüğünün iki anlamı var. Birincisi, önad olarak “bağlı, bağımlı” demek. İkinci anlamı ise “basıcı, yayımcı, naşir”…
Çiğdem Toker arkadaşımız tümcesini, “İkisi de özel hukuk hükümlerine bağlı” biçiminde kursaydı böyle bir yanılgıya düşmeyecekti. Onun kullandığı “tabii” sözcüğü ise “olağan, doğal, doğal olarak, doğallıkla” demektir ve kullanım yeri başkadır.
* * *
YANLIŞ SÖZ KALIBI
Esat Koçal adlı okurumuz da yine sık karşılaşılan bir söz kalıbını eleştiriyor:
“Attila Bey, dil konusunda verdiğiniz örnekler çok güzel; zaman zaman ben de yanlış kullandıklarım olduğunu görüyorum.
Son zamanlarda sadece sıradan insanların değil, TV yorumcularının, akademisyenlerin de sıkça kullandıkları bir kalıp var; duydukça çok rahatsız oluyorum: ‘Çünkü, neden’…
‘Çünkü’ deyip devam etse gayet düzgün olabilecek ya da ‘Neden?… Çünkü…’ denilebilecek yerde bunun kullanılması çok yaygınlaştı maalesef.
En iyi dileklerimle.”
* * *
YENİ OKSİMORON ÖRNEKLERİ
İki hafta önce bu köşede “oksimoron” sözcüğü üzerinde durmuş ve çeşitli örneklerle konuya açıklık getirmeye çalışmıştık.
Şu sıralar Eray Canberk’in toplu şiirlerini okuyorum. Canberk’in “Öğütler / Öneriler” adlı şiirinde kullandığı iki oksimoron dikkatimi çekti; yeri gelmişken, sıcağı sıcağına sizinle de paylaşmak istiyorum:
“Uygar yabanıl / ilkel çağdaş”.
Bir de yazın öğretmeni ve yazar Erdal Sezgin’in gönderdiği fotoğraf var. Onu da paylaşırsam, “oksimoron” konusunu artık tüm boyutlarıyla yemiş yutmuş olacak “Dilin Kemiği” okurları!
* * *
HAFTANIN NOTU
Öğretmenler ne istiyor?
Bu hafta öğretmenlerden çok sayıda mektup aldık. Hepsi de 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Yasası’yla ilgili… Bize yazan öğretmenler, bu yasanın eğitim alanında yeni sorunlar yaratacağı görüşünde. Örneğin Mehmet Uçar adlı okurumuz, yasaya yönelik eleştirilerini şöyle sıralamış:
“60 yıllık rüya olarak sunulan bu yasa, maalesef bizlerde büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Mesleğimizi doğrudan ilgilendiren sosyal, ekonomik, demokratik hakların yanı sıra, görevde yükselme ve liyakat gibi konular da bu yasada yer almamıştır. ÖMY, ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesine aykırıdır. Çünkü 15 yıllık deneyime sahip üç öğretmen aynı sınıfta aynı dersi okuturken farklı ücret alacaklardır. Sınava esas olan ve branş alan bilgisi içermeyen, ezberciliği teşvik eden içeriklerle sınav yapılmasının eğitimcilere mesleki anlamda bir katkısı yoktur. Kariyer basamakları, gerek okul yönetimleri gerek öğretmenler arası iletişimde gerekse de veli ve öğrenciler tarafından öğretmenler aleyhine baskı aracı olarak kullanılacaktır. Bu yasa, öğretmenler arasında ayrışmaya yol açacaktır.”
Öğretmenlerin Milli Eğitim Bakanlığı’ndan istekleri de şöyle özetlenebilir:
1) Öğretmenlik Meslek Yasası, öğretmenlerin ve sendikal örgütlerinin ortak görüşleri doğrultusunda yeniden düzenlemeli.
2) Öğretmenlerin ekonomik, sosyal, mesleki haklarıyla görevde yükselme, atama, görev yeri değişiklikleri, ilgili kesimlerin görüşü alınarak yapılmalı.
3) Öğretmenleri aday, uzman ve başöğretmen olarak kategorize edecek uygulamadan vazgeçilerek 19 Kasım’da yapılacak sınav iptal edilmelidir.
4) Kariyer basamakları konulacaksa, sınavsız 8 yıla uzmanlık, 12 yıla başöğretmenlik hakkının sınavsız verilmesi sağlanmalıdır.
5) Eşit işe eşit ücret politikası benimsenerek ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalıdır.
6) Atama, görevde yükselme gibi süreçler somut ölçütlere bağlanarak saydam biçimde yürütülmelidir.
7) Özel okullarda çalışan öğretmenlerin taban ücretleri belirlenmelidir.
* * *