Yerel seçimlere çok az bir zaman kaldı. Mustafa Sarıgül’den Kaya Güvenç’e adaylar basında kendilerini tanıtabiliyorlar. Biz de sıradışı bir muhtar adayını tanıtmak istedik. Ankara Mustafa Kemal Mahallesi Muhtar Adayı Selçuk Oğuz, ilk kazmanın vurulduğu günlerden bugüne kadar oturduğu mahallesinin sorunlarını nasıl çözmeyi planladığını anlattı.
Röportaj: Saim TOKAÇOĞLU
-Selçuk Bey, klasik bir soruyla başlayalım. Muhtar adayı olmak nereden aklınıza geldi?
-Haziran 2013’de Gezi Parkı olaylarının rüzgârı, Mustafa Kemal Mahallesi’nde de oldukça sert hissedildi. Komşularımız “tencere-tava” çalarak sokaklara döküldü. 3, 5, 10 derken yüzlerce kişi toplandı sitemizin meydanında. Herkes o kadar doluymuş ki, meydanda toplanıp düdük çalmak kesmedi. “Yürüyelim” dendi ve yürümeye başladık. Her olayın içinde olmak, izleyici olmamak ruhumda var. Yılmaz Güney’in oğluna söylediği bir şey var. Demişti ki “İyi bir seyirci olacağına, kötü bir boksör ol”. Ben hiç seyirci olamadım. Bu kez de öyle oldu. Kalabalığı, “yürüyüş koluna” dönüştürdük. Düzenli yürüyüş, seçilmiş ve birleştirici sloganlar, yürüyüş kolumuzun her geçen gün sayıca artmasını sağladı. Uzun süre inatla sürdürdük, her gece mesaiye gelir gibi saat 21.00’de toplandık aksatmadan. Muhtar adaylığım da o günlerde konuşulmaya başlandı komşularla aramızda. Oluşturduğumuz platformun da etkisi oldu adaylığımda.
-Platform? Tencere-tava derken bir platform kurmaya mı vardı bu yürüyüşler? Kaç kişiydiniz?
-Evet, çıtayı biraz daha yükselterek isyanımızın “ne yapmalıyız”ın tartışıldığı, konuşulduğu bir platformda buluşmasının zamanının geldiğini gördük. Özellikle mahallemizin gençlerinin önünü açmak ve yürüyüşlerde gösterdikleri özverinin karşılığını vermek istedik. Karşılıksız bırakmadılar, hareketi sahiplendiler. Bütün etkinliklere katıldılar. Barış Kültür Sanat ve Düşünce Platformu adını verdik platformumuza. Belgesel geceleri düzenledik. Hep birlikte yakın tarihimizin karanlık olaylarını irdeledik. Sazlı sözlü eğlencelerimiz de oldu. Ciğerimizi dağlayan acıları da anımsadık, “Sivas Cehennemi” gibi. Paneller düzenledik, dinledik, bilmediklerimizi öğrendik.
-Herkes kitleye önderlik etmek isteyebilir ama bu yetenek herkeste yoktur. Kitlenin önüne düştüğünüzde, arkanıza dönüp bakınca yalnız kaldığınızı görmek de var. Dolayısıyla biraz da cesaret işidir. Yalnız kalabileceğinizi hiç düşünmediniz mi?
-Risk her zaman vardır. Komşularımı tanıyorum, onlar da beni. 20 yıldan fazla oldu, ilk kazmanın vurulduğu günlerdi benim bu mahalleye gelişim. Ne yol, ne su, ne ulaşım… Hiçbir belediye hizmeti yoktu. Muhtar olsam da olmasam da yıllardır bu mahallenin sorunlarının çözümü için uğraştım durdum. Birçok sorunu hallettik, ama kentleşmeyle birlikte yeni sorunlar çıktı ortaya. Bazı sorunlar çözülmek bir yana daha da büyüdü. Arkamdaki desteğe güveniyorum. Komşularıma güveniyorum. Sorunlarımızı ve çözümlerini biliyorum. Yalnız kalmayacağımdan eminim. Muhtarlık bireysel bir iş gibi gözükse de öyle değil. Halkı yanınıza almazsanız bu iş “mühürü bas, parayı al”dan öteye geçmez.
-Mustafa Kemal Mahallesi’nin sorunlarını sayın desek, en önemlileri nelerdir sizce?
-Belli başlı sorunlarımızı söyleyebilirim ama “en önemlisi şudur” demek istemiyorum. Sizin için ulaşım sorunu öncelik taşırken diğer komşunuz için güvenlik ön planda olabiliyor. Bir de sorunların farklılıkları, çözüm yöntemleri ve çözüm süreçleri farklılık gösteriyor. Hepsine aynı ilgiyi göstermek zorundayım. Ulaşım sorunumuz var, altyapı sorunumuz var, internet sorunumuz var, güvenlik sorunumuz var, sağlık ocağımız var ama yükü çok ağır. Mahallemiz Büyükşehir Belediyesi gözünde adeta cezalı. Genel olarak komşularımız hayvanları çok seviyor. Evinde iguana besleyen de var, 4 köpeği olan da. Başıboş hayvanlarla ilgilenmek gerekiyor. Onların da yaşamaya, hem de sağlıklı ve güven içinde yaşamaya hakları var. Karakol sorumuz var. Okul sorunumuz var. Plansız, dikine kentleşmenin getirdiği ve devasa boyutlara taşıdığı sorunlar da cabası.
-Plansız kentleşme derken, Mustafa Kemal Mahallesi özelinde neyi anlamalıyız?
-Mustafa Kemal Mahallesi, benim geldiğim 1992 yılında bahçesinde meyve ağaçları olan müstakil evlerden oluşuyordu. Son 10 yıl içinde imar planı değişikliğiyle bu evler yıkıldı, yerine lüks apartmanlar yapıldı. Eskiden 1 dönüm içindeki evde 4-5 kişi yaşarken, bu apartmanlar sayesinde 70-100 kişi yaşar oldu. Mahallemizin nüfusu mantıksız bir şekilde arttı. Ne altyapı, ne yollar bu nüfusun ağırlığını taşıyamıyor. Son edindiğim bilgi, bu bölgeye 50 kat izninin çıktığı ve bunun da yeterli görülmeyerek 70 kat için dava açıldığı.
-Selçuk Bey, söylediğiniz nüfus artışı nasıl planlanabilir ki? Öyle bir nüfus çıkıyor ortaya, benim diyen belediye altından kalkamaz. Bunca yıldır bu mahalledesiniz. Sorunların çözümü için hiç mi adım atılmadı, bir şey yapılmadı?
-Yapılanların hepsi rant projeleridir. Yıllarca daracık bir köy yolundan gidip geldik arabalarımızın altını vura vura, şehrin burnunun dibindeki mahallemize. CEPA ve Kentpark AVM’leri yapıldıktan sonra Eskişehir yoluna paralel bir yol açtılar. Nüfusun artışına oranla arttırılması gereken hizmetler, tam tersine azaltıldı. Barış sitesinde çok iyi, tam teşekküllü diyebileceğiniz bir sağlık ocağımız vardı. Eskiden nüfus da az olduğu için çok fazla yararlanabiliyorduk. Diş ünitesi bile vardı bu sağlık ocağının. Nüfus bu kadar arttı, hâlâ aynı sağlık ocağı hizmet veriyor bu bölgeye. Üstelik sağlık personeli sayısı da azaltıldı, yetkileri de kısıtlandı. 2 doktor ve az sayıda personel canla başla çalışıyorlar. Ama artık ilaç yazmaktan başka bir işlevi kalmadı.
-Konuşmamızın başında sorunlarınızı sayarken güvenlikten söz ettiniz. Nüfusun bu kadar artması güvenlik sorununu nasıl etkiledi?
-Olumsuz yönde etkiledi tabii. Ne yazık ki hırsızlık çok fazla arttı. Bölge Balgat’ta bulunan 10 Nisan Karakolu’nun sorumluluğunda. Yıllar önce de tek bir karakol bakıyordu, çok azdı nüfusumuz. Şimdi de tek bir karakol bakıyor. Karakola uğradığımda görüyorum hallerini. Tutanak tutmaya, ifade almaya yetişemiyorlar. Çok geniş ve çok kalabalık bir sorumluluk alanları var. Güvenliği nasıl sağlayabilirler ki?
-Nüfus artışı olunca okul yapılmıştır herhalde… Bu bölgeye taşınan binlerce aile çocuklarını hangi okula gönderiyor?
-Ne gezer… Okul yapılmadığı gibi, olan okullarımız da bu keşmekeşten nasibini aldı. Verdiği eğitimle övündüğümüz bir okulumuz vardı, Yasemin Karakaya İlköğretim Okulu. “Bilim Sanat Merkezi”ydi bu okul. Eğitim üzerinde o kadar çok oynandı, deneme tahtası haline getirildi ki, Yasemin Karakaya Bilim Sanat Merkezi de bu arada harcandı. Artık Bilim Sanat Merkezi değil. Üstelik yükü de çok arttı.
-50 kat, 70 kat filan gibi binaların yapılacağını söylüyorsunuz? İzin verenleri korkutmadığı belli ama sizi korkutmuyor mu bu yükseklikte binaların getireceği yük, bölgenize etkileri?
-Korkutmaz olur mu? Bütün sorunlarımız bu binaların kat yüksekliği gibi katlanarak artacak. Yapılan binaların lüks inşaat olduğunu düşünürsek, daire başına 2-3 yeni araç katılacak bu trafik çilesine. Karakol aynı karakol, sağlık ocağı aynı sağlık ocağı, okul aynı okul. Muhtarlık da aynı muhtarlık tabii. Seçilirsem alışılagelmişin dışında farklı bir muhtar olacağım. Muhtar adayı benim ama yalnız olmadığımı biliyorum. Bana destek olan, omuz veren bütün komşularım, arkadaşlarım, dostlarım seçildikten sonra da yanımda olacaklar, biliyorum. Bütün sorunların altından kalkacağız. Benim kadrom yalnızca ihtiyar heyetinden ibaret değil. Ne yaparsak hep birlikte yapacağız. İnanıyorum, başaracağız. Başarının altına da hep birlikte imza atacağız.
-Selçuk Bey, öyle umut veren şeyler söylediniz ki. Merakla bekleyeceğiz seçim sonucunu. Son olarak neler söylemek istersiniz?
-Başka adaylar da var mahallemizden. Onlara da başarılar diliyorum. Bu bir yarış. Kendimi, sorunlara yaklaşımımı anlatıyorum komşularımıza. Ben sizlerden biriyim, birlikte çalışalım, birlikte başaralım diyorum. Şaka değil, mahallemizi gökkuşağının renklerine hep birlikte boyadık. Rengârenk, yaşanabilir bir Mustafa Kemal Mahallesi’ni birlikte yaratacağımız herkesin seçimde beni destekleyeceğini biliyorum.
-Çok teşekkürler Selçuk Bey, sorularımızı içtenlikle yanıtladığınız için.
-Kendimi ifade etme fırsatı verdiğiniz için ben teşekkür ederim. Yalnız kendi adıma değil, yaşanabilir bir mahalle arzulayan bütün komşularım adına.