Muhittin Doğan / Ajans Bizim – İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Gediz Nehri’ndeki kirliliğe dikkati çekmek ve Ege’nin can damarını zehirleyen kaynakları tespit etmek için başlattığı turun üçüncü gününde kirliliğe isyan etti. Soyer Manisa’nın Turgutlu ilçesindeki organize sanayi bölgesinin atık suyunun arıtılmadan sulama kanalına deşarj edildiği noktada “Burada bir katliam var” dedi.
Soyer’in, Gediz Nehri’ndeki kirliliği tespit etmek için “Temiz Gediz Temiz Körfez” sloganıyla başlattığı inceleme turunun 3. gününde, Turgutlu ilçesindeki organize sanayi bölgesinin atık suyunun arıtılmadan sulama kanalına deşarj edildiği noktaya geldi. Soyer, gördüğü kirliliğe tepki göstererek, ”Burada bir katliam var. Şu anda çok açıkça, çok küstahça ve bütün insanları, doğayı yok sayarak, herkesin zehirlenmesi pahasına, kar elde etmek için muazzam bir tahribatla karşı karşıyayız. Turgutlu Organize Sanayi Bölgesi’nin atıklarını deşarj ettiği noktadayız. Atıkların deşarj edildiği yer sulama kanalı. Vatandaşın tarımsal sulama yapması için Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kanala, atıklarını boşaltıyorlar” dedi.
“Suç duyurusunda bulunacağım”
Dereye deşarj edilen zehirli suyun, tarım suyuyla birleşerek verimli ovalara ulaştığını, bu suyla sebze yetiştiğini anımsatan Soyer, şöyle devam etti: “Zehirli suyla yetişen sebzeler, insanların sofrasına gidiyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bu kadar aleni, bu kadar küstahça, bu kadar pervasızca yapılan bir katliama seyirci kalamayız. Büyük bir felaket aleni devam ediyor. Dereyi kirletenler hakkında suç duyurusunda bulunacağım. Bunun bedelini ödetmek için, bu verdikleri zararın tahribatını ortadan kaldırmak için elimden ne geliyorsa yapacağım.”
“Böyle devam etmez”
Gediz’in doğduğu yerden İzmir’de denize döküldüğü yere kadar bütün güzergahı gezeceklerini söyleyen Başkan Soyer, “Çünkü Gediz sadece İzmir’den değil Manisa, Uşak ve Kütahya’dan da geçiyor. Doğduğu yerde pırıl pırıl olmasına rağmen buralarda simsiyah akıyor. Zehirlenerek akmaya devam ediyor. Böyle aksın dursun, bize ne, dedikçe, daha fazla hastalanacağız. Daha fazla öleceğiz, daha az kazanacağız. Daha fazla yoksullaşacağız. Burada ürün yetiştirememeye başlayacaksınız. Bu kadar zehirli suyla sadece silajlık mısır ile yonca ve söğüt ağacı yetişir. O nedenle topraklarınızın bereketi de bitecek. Çocuklarınızın sağlığı da bitecek. Gidişat böyle. Bir yandan kuraklık, bir yandan kirlilik… Ama bu sonsuza kadar böyle devam etmez” diye konuştu.
“Suyu kirleten herkese dava açacağız”
Başkan Soyer kirliliğin ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirterek, “Buraların 3-5 yılı kalmış. Böyle giderse 3-5 yıl sonra burada ne tarım yapılır ne de yaşanır. Gölmarmara kurumuş. Gördes yüzde 6,5’te. Demirci desen, boş. Kısacası gidişat kötü. Buna hep birlikte ya dur diyeceğiz ya da yok olmaya devam edeceğiz. Şu anda sadece kokudan rahatsız oluyorsunuz. Yarın çeşmeden, musluktan akan suyu içemez hale geleceksiniz. Biz bunun için böyle bir çalışma yaptık. Suyu kirleten herkese dava açacağız. Temizlemeyene de dava açacağız. Ama yetmez. Sizin de birlik olmanız lazım. El birliği yapmanız, dava açmanız, hakkınızı savunmanız lazım. Bu suyun zehri size. Sizin el ele vermemiz lazım. Beraber mücadele etmeniz lazım” diye konuştu.
Soyer herkesi mücadele etmeye çağırdı
Haklı olmanın yetmediğini, insanların sesinin gür çıkması gerektiğini belirten Başkan Tunç Soyer, herkesi sorunun çözümü için birlikte mücadele etmeye çağırarak, şunları söyledi: “Bunun siyaseti, sağı, solu yok. Herkes el ele verecek, gücünüzü büyüteceksiniz ve hakkınızı talep edeceksiniz. Benim deremi kirletemezsin, diyeceksiniz. Hesap soracaksınız, dava açacaksınız. Biliyoruz ki iyileştirmek mümkün. Kirliliği durdurursak sorun çözülüyor. Bunun şakası yok, sularımız elden gidiyor, nehirlerimiz elden gidiyor. Vahşi sulama sürüyor, kirletmeye devam ediyoruz ama bu doğa, nehir, toprak buna daha fazla tahammül etmez. Muhtarla birlikte bir talep dilekçesi yazın. Bakanlıklara, adliyeye, belediyelere gönderin. O dilekçenin takipçisi olacağım. Devletin makamları, sizden çıkan sesi de benden çıkan sesi de duyacak. Gücümüzü büyüteceğiz. Kimse babasının çiftliği gibi dereye kanalizasyon akıtamaz. Tesis atığını atamaz. O para kazanacak diye insanlar burada zehirlenemez. Kirletmeye izin veriyoruz, itiraz etmiyoruz. Sesimiz çıkmıyor. Sonra hayır bekle bu topraktan, hayır mı kalır? Ben yerel yöneticiyim ve bunun için tarım bakanı, çevre bakanı olmak gerekmiyor. Ben duyarlı bir insanım. Bir vatandaş olarak bu memleketin yaşadığı kuraklığa, bu sahipsizliğe tahammül edemiyorum, vicdanım sızlıyor. O nedenle sizinle birlikte hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu memleketin deresine, dağına, gölüne sahip çıkmıyorsanız bence milliyetçi, yurtsever değilsiniz.”