Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şubesi, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, 34 gazetecinin cezaevinde olduğu, haber takibi yapan gazetecilerin güvenlik kuvvetleri tarafından fiili olarak engellenmesi, RTÜK ve BİK tarafından verilen cezalar, akreditasyon uygulamasıyla karşı karşıya kalınan ambargo, mahkeme kararlarıyla haberlere getirilen erişim engelleri ve gazetecilerin karşı karşıya kaldıkları sorunlar vurgulandı.
TGS Ankara Şubesi’nin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle yaptığı basın açıklaması şöyle:
Gazeteciler üzerindeki siyasi, ekonomik ve yargısal baskılar son bulmalı
Bugün, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Ancak bu 10 Ocak’ta da olumlu bir tablodan söz etmek olanaklı değil. Türkiye’de gazeteciler; ekonomik, siyasal ve yargısal baskı altında. Bu baskıları, bir kez daha kamuoyuna sunuyoruz.
*İktidarın politikalarını eleştiren, usulsüzlüklerini yazan gazetecilere halen soruşturma ve davalar açılıyor. Basın özgürlüğü, iktidar ve onun güdümündeki yargı tarafından açıkça tehdit ediliyor. 34 gazeteci cezaevinde. Sulh ceza hâkimlikleri eliyle her gün onlarca habere erişim engeli getiriliyor.
*Sokakta haber takibi yapan basın mensupları, güvenlik kuvvetleri tarafından fiili olarak engelleniyor. Emniyet’in hukuksuz genelgesinin Danıştay tarafından yürütmesinin durdurulmasına karşın bu engellemeler devam ediyor.
*Basın İlan Kurumu (BİK), kamu kaynaklarını iktidar yandaşı medya organlarına dağıtırken, gazetecilik yapan muhalif medya ise sistematik olarak ilan ve reklam kesme cezası ile karşı karşıya. BİK, 2018’de 39 gün, 2019’ da 143 gün ilan ve reklam kesme cezası verirken, bu sayı 2020’de rekor artışla 572 güne çıktı.
*Televizyonları denetleyen RTÜK, iktidarın kanalların sesini kısma aracına dönüştü. RTÜK, 2021 yılında Halk TV, Tele 1, KRT, FOX TV ve Habertürk TV’ye 71 ceza verirken, iktidarı destekleyen kanallara ise hiç dokunmadı.
*Başta Cumhurbaşkanlığı ve bakanlıklar olmak üzere kurumlar, “akreditasyon” adı altında kendi faaliyetlerini izlemek isteyen gazetecilere ambargo uyguluyor. İktidarı sorgulayan gazeteciler, kurumların basın toplantılarına alınmıyor.
*Gazetecilerin yaşadıkları bir diğer önemli sorun da basın kartına erişememeleri. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, keyfi olarak, beğenmediği gazetecilerin basın kartını iptal ediyor veya kart vermiyor. Danıştay’ın İletişim Başkanlığı’nın çıkardığı Basın Kartı Yönetmeliği’ni iptal etmesine rağmen bu sorun aşılamadı.
*Son iki yıldır süren koronavirüs pandemisi, gazetecileri ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak olumsuz etkiledi. Basın yayın kuruluşları, çalışanlarına maddi ve manevi olarak yeterli destek vermedi.
*Dolar kurunda yaşanan artışla birlikte alım gücü düşen gazetecilerin maaşları, asgari ücretin altında kaldı. Gazeteciler, bugün açlık sınırında çalışıyor. Basın sektöründeki işsizlik her geçen gün artarken, çalışan gazeteciler ise aldıkları düşük maaşlarla ücretli köleliğe itiliyor.
*Bir de sektörün önemli bir sorunu; “çalışamayan gazeteciler.” TÜİK’e göre gazetecilik mezunu olanlar içerisinde işsizlik oranı 2020 yılında yüzde 27,7’ye yükseldi. Buna karşılık basın sektörü içerisinde sigortasız, yani güvencesiz çalışma da artık yaygınlaşmış durumda.
*Bütün olumsuz koşullar yetmiyormuş gibi basında sendikasızlaştırma politikası sona ermedi. Medya patronları, basın çalışanlarının örgütlenmesini engellemek amacıyla her türlü yolu deniyor.
Bu ağır şartlar altında Türkiye’de gazeteciler, asla mesleklerini yapmaktan geri durmayacak. Bu nedenle TGS Ankara Şube olarak, başta iktidar ve medya patronlarına çağrıda bulunuyoruz. Gazeteciler üzerindeki her türlü baskı son bulmalı. İfade ve düşünce özgürlüğünü kullanacak ortam sağlanmalı. Basının önündeki yasal veya bürokratik engeller kaldırılmalı. Gazetecilerin özlük hakları, insani seviyeye çekilmeli. Gazeteciler yoksulluk sınırının altında maaş almamalı; enflasyonun altında ezilmemeli. Gazetecilere, pandemi sürecinde her türlü sağlık hizmetinden yararlanma imkanı sunulmalı, ekipman desteği verilmeli.
Buradan bir çağrı da meslektaşlarımıza… Bütün gazetecileri, ekonomik ve soysal haklarımız için Türkiye Gazeteciler Sendikası çatısı altında örgütlenmeye ve basın özgürlüğüne yönelik her türlü baskıya karşı birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz.
10 Ocak’ta bir kez daha yüksek sesle dile getiriyoruz; “Basın hürdür, sansür edilemez.”