Türkiye’den göç: ”Entelektüel yanı ağır basan bir Türkiye diasporası oluşmaya başladı’’
London Metropolitan Üniversitesinden Doç. Dr. Ahmet Erdi Öztürk, Türkiye’den yurtdışına son yıllarda artan göçlerin büyük oranda 2011’den sonra başladığını belirterek, ‘’2016’daki darbe girişiminin ardından yurtdışında entelektüel eğitimli, orta üst, orta ya da orta alt kesimin çok daha baskın olmaya başladığı bir diaspora oluşmaya başladı.’’ dedi.
Yurt dışındaki Türkiye diasporasıyla ilgili yürütülen alan araştırması hakkında Ajans Bizim’e açıklama yapan Öztürk, ilk olarak 2017-2018 yılları arasında İsveç Enstitüsü’nden, ardından da bu yıl Avrupa Komisyonundan “Yeni Türkiye’nin Yeni Diasporaları” başlıklı konu önerisi ile fon almayı başardıklarını belirtti.
Öztürk, özellikle Avrupa Komisyonunun Marie Curie fonu kapsamında bir kısmını Durham Üniversitesinden Doç. Dr. Bahar Başer, diğer parçalarını da bireysel ya da farklı meslektaşları ile yürüttüğü projeyle ilgili çalışmalarının ilk bulgularını Doç. Dr. Ioannis Grigoriadis başkanlığındaki ELIAMEP’ın Türkiye Programı için bir rapor haline getirdiklerini kaydetti.
Öztürk, bu bağlamda iki akademisyen olarak yürüttükleri projenin iki aşamadan oluştuğu bilgisini paylaştı.
İlk olarak, Gezi olayları ve 2016’daki darbe girişimi gibi Türkiye’de siyasal ve sosyal hayatı etkileyen kritik dönemeçlerden sonra çok farklı kesimlerin yurt dışına çıkışlarının yoğunlaşmasıyla bu grupları Durham Üniversitesinden Doç. Dr. Bahar Başer ile incelemeye başladıklarını kaydeden Öztürk, çalışmanın diğer ayağının ise bu yıl Avrupa Komisyonunun Marie Curie Bursu kapsamında yeni Türkiye’nin yeni diasporalarını İngiltere ve Almanya’daki karşılaştırmasını bizzat kendisinin başladığını söyledi.
Öztürk, iki yıldır yürüttükleri ve toplamda 5 yıllık bir dönemi kapsayacak çalışma çerçevesinde Yunanistan, İngiltere, Fransa, Almanya, Amerika, İsveç’te bin 500 kişiyle öncelikle anket çalışmaları sonrasında ise hatırı sayılır bir sayıda kişiyle de internet ortamında veya yüz yüze mülakatlar yaptıklarını dile getirdi.
Çalışmaya dahil edilenlerin 2010’dan sonra Türkiye’den göç edenler olduğunun altını çizen Öztürk, ellerindeki yeni anket sonuçlarına göre göç edenlerin yüzde 65’inden fazlasının 21-41 yaş grubunda olduğunu, bunun görece genç bir nüfusa karşılık geldiğini söyledi.
Göçlerin yüzde 70’i 2011 sonrası
İngiltere’de görev yapan iki akademisyenin verdiği bilgiye göre, özellikle Almanya özelinde, araştırmaya katılanların yüzde 40’ını kadınlar, yüzde 60’ını ise erkekler oluşturuyor. Eğitim durumlarında ise tablo oldukça ilginç. Yurtdışına gidenlerin yüzde 36’sından fazlası üniversite mezunu, master ve doktorayla birlikte bu rakam yüzde 51’e çıkıyor.
Göç edenlerin büyük bölümünün iş veya eğitim vizesiyle başka ülkelerde yaşadığını dile getiren Öztürk, sığınma yoluyla gelenlerin ise sadece yüzde 20 olduğunu vurguladı.
Türkiye’den AK Parti döneminde yaşanan göçlerin yüzde 70’e yakının 2011 sonrasında gerçekleştiğini anlatan Öztürk, göçlerin nedenleri hakkında ise şunları kaydetti:
‘’Temel nedenler olarak, siyasi baskı ve ekonomik sorunları sıralayabiliriz. Ekonominin giderek kötüleşmesi, Türkiye’nin geleceğiyle ilgili bireylerde hem kendileri hem de kendilerinden sonraki kuşaklar için kaygıların oluşması. İnsanların Türkiye’de bitirdikleri okullar ne olursa olsun hak ettikleri yaşam standartlarına ulaşamayacaklarını düşünmesi, bununla beraber Kürt, Alevi, gayri Müslimler veya farklı grupların belirli güvenlik kaygıları da göç etmeye etki eden faktörler.’’
Öztürk, şu ana kadar topladıkları veriye dayanarak gelenlerin etnik kökenleri konusunda ise yüzde 35’inin kendisini Türk, Kürt olarak tanımlayanların ise yüzde 15 olduğunu kaydetti. Öztürk, veriler arttıkça bu oranda bir değişim olabileceğini söyledi.
İnceledikleri dönemdeki Gezi olayları, darbe girişimi gibi kritik siyasal olayların göç etmeye karar vermede önemli kavşaklar olduğunu vurgulayan Öztürk, ‘’Bu tür sosyo-ekonomik- kültürel değişimlerin yarattığı sınıflar var. Bu sınıflar kendilerini dışlanmış, ötekileştirilmiş hissediyor veya gelecek kaygısı yaşıyor’’ dedi.
‘’Sadece siyasal değil’’
1990’larda göç edenler ile 2010’dan sonra yurt dışına çıkanlar arasındaki benzerlik veya farklılıklar konusunda ise Öztürk, şunları kaydetti:
‘’Aslında keşişim noktaları çok benzer. Türkiye’nin iç siyasetinin yarattığı değişim ve bunun sonucunda insanlarda belirli nedenlerle, ki bu sadece siyasal değil… Huzursuzluk, kaygı ve rahatsızlık yaratması nedeniyle yapılan bir göç. 1990’larda ekonomi büyük bir nedendi ve şu anda da önemli bir neden. 1990’larda Kürt meselesi büyük bir nedendi ve halen öyle.
2010’dan sonraki göçlerde 1990’larda gördüklerimizin hemen hemen aynısına tanık olurken, son 10 yıllık dönemde 1990’lardan biraz daha farklı örnekler de görüyoruz. Gazetelerde yazı yazanlar, üniversitelerdeki akademisyenler, entelektüellerin de bu dönemde özellikle yurt dışında yaşamayı tercih ettiğini görüyoruz. 2016’daki darbe girişiminin ardından yurtdışında entelektüel kısmın çok daha baskın olmaya başladığı bir diaspora oluşmaya başladı. Kuşkusuz bu çeşitlilik çok farklı karşılaşmaları, çatışmaları ve belki de ilerisi için uzlaşmaları ve iç içe geçmeleri de beraberinde getirecek.’’
”Apolitik kişiler de var”
”Göçlerin sadece Türkiye’deki siyasal iklimden kaynaklanmadığını ancak bundan da ayrı düşünmenin imkansız olduğunu” belirten Bahar Başer ise ‘Göçmeyi tercih edenler arasında oldukça apolitik kişiler de var. Siyasete aktif olarak katılmayan, ekonomik sorunu olmayan ama Türkiye’de ne yaparsam yapayım yaptığımın maddi ve manevi karşılığını tam olarak alamayacağını, çocuğunun geleceğini ve eğitimini düşünerek gelenler de var. Kuşkusuz bunlar da siyasal ortam ile doğrudan ve dolaylı olarak alakalı’’ diye konuştu.
Başer, Türkiye’de siyasal iklimin değişmesi halinde kişilerin tercihlerinin nasıl şekilleneceği konusunda ise ‘’Geri dönerim ile asla geri dönmem diyenler arasında şu ana kadarki verimiz içerisinde bilimsel olarak göze çarpacak oranda bir fark yok. Genelde kişiler Türkiye’den uzakta oldukları dönemde eğer elde ettikleri ile normatif ve de materyal kazançlarını muhafaza etmeyi tercih ediyorlar. Bu bağlamda gelecek için çok fazla değişenken var ve bugünden bir kanıya varmak çok da kolay olacak gibi değil.” dedi.