Yaşar Kemal, Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı yapıtında türkülerini unutan karıncaları konu alır. Karıncalar, sonra sonra karınca olduklarını bile unuturlar. Anlatılan, bir halk masalında geçtiği için daha da önem taşıyor. Türkülerin tılsımı tınısında saklıdır. Örneğin yazılışından seksen, doksan yıl sonra bile Onuncu Yıl Marşı’nı duyunca derleniyoruz, toparlanıyoruz, coşuyoruz. Atabarı çalınırken kalkıyoruz oyuna katılıyoruz.
Son yıllarda Onuncu Yıl Marşı’na karşı kimi çevrelerce uygulanan yasağı anlamakta güçlük çekiyoruz. Atatürk’ün Cumhuriyet’ini, devrimlerini içlerine sindiremeyenler, onun türküsünü unutturma yolunu tutuyor.
Bir yerin türküsünü dinlemeden orada yaşayanları yeterince tanıyamayız. Kişilerin alışkanlıklarını, özlemlerini sezemeyiz. Türküsünü dinlemediğiniz yeri sevemeyiz. Halk türkülerinde, öncelikle o toplumun temel duyguları, düşünceleri saklıdır. Toplumu diri tutan, birliğini sağlayan önemli bir etkendir türküler. Türküyle ağlarız, türküyle güleriz. Türkülerin kişiliğe katkısı büyüktür. Bilge boşuna dememiş: “Bir ulusun türkülerini yapanlar o ulusun yasalarını yapanlardan daha güçlüdür.”
Barış, sevgi, doğa, yaşam üstüne söylenecek bir türkümüz olsun; o zaman bizi tutan olamaz. Türküler mutluluğun bir göstergesidir. Hamamda, otomobile binip uzun yola çıkanda dilimizden türküler dökülür.
Usta şair Metin Demirtaş, Türkülerde Gezer Adları adıyla bir kitap yazdı. Bir adın türkülere girmesi, türkülerde gezmesi değerlidir; sonsuza dek dünyayı dolaşır, türkülerde yaşar.
Bizde olduğu gibi, başka ülkelerde yöneticilerce kimi türküler yasaklanıyor mu acaba? Geçtiğimiz yıllarda, askerlerin koşarken söyleyip tempo tuttuğu Yaylalar türküsü yasaklanmıştı! Oysa bu türkü sevda tüten bir Anadolu (Erzurum) türküsüdür. Köyünden askere alınan Mehmetçik duygulandığında ne söyleyecektir? “Komşu kızını zapteyle / Yaylalar yaylalar / Bizim oğlan âşıktır / Dilo dilo yaylalar” Mehmetçiğin batı müziği söylemesi beklenemez.
Yine yakın yıllarda Onur Akın’ın Artvin’de Bahar adlı şarkısı TRT’de yasaklanmıştı. Bunlara başka örnekler eklenebilir. Ama bütün bunlar bizim türkülerimiz; acılarımız, sevdalarımız, umutlarımız, coşkularımız.
Ömrünü türkülere adamış sanatçımız Muzaffer Sarısözen’in bir anımsatması: “Türk’ü seversen, türkü söyle.” Yürekler türküyle dile gelir.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, türkülerin güzelliğine vurgundu: “Ah bu türküler / Türkülerimiz / Ana sütü gibi temiz / Mis gibi insan kokar / Mis gibi toprak kokar / Hilesiz hurdasız”
Türkülerimizin değerini bilmeliyiz. Her gün dilimizde birkaç türkü olursa yaşamın rengi nasıl değişiyor göreceksiniz. Biz türküleri bırakmayınca onlar bizi bırakmaz. İyi ki benliğimizin besini türkülerimiz var.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın görüşü de anlamlı: “Birbirimize / Kardeşim derken / Neden / Türkü söylüyor gibiyiz?”
Yaşar Kemal, türkülerini unutan toplumun kitabını boşuna yazmadı.