Yabancı sermaye; yabancı yatırımcının yerli şirketlerde ve varlıklarda sahiplik payı elde etmesini, yani başka bir ülkeye yaptıkları sermaye transferini ifade eder. Bir ülkeye yabancı yatırım doğrudan veya dolaylı yoldan 2 şekilde gelir.
Doğrudan yabancı yatırım; üretim amaçlı fabrika kurmak, bunun için gayrimenkul, makine ve teçhizat almak suretiyle yabancı ülkede gerçek kişi veya tüzel kişi tarafından yapılan fiziksel yatırımları kapsar. Esas arzu edilen uzun vadeli ve kalıcı olan da bu tür yatırımlardır. Zira gidilen ülkenin reel ekonomisini destekler.
Dolaylı yabancı yatırımlar ise; bireysel yatırımcıların veya finansal kuruluşların bir başka ülkede hisse senedi veya tahvil gibi finansal varlıklar satın almasını kapsar. ‘Sıcak para’ olarak da ifade edilen bu tür yatırımlar, hareketli oldukları için girişleri ve çıkışları esnasında finansal piyasalarda dalgalanmalara neden olurlar. ‘Portföy yatırımları’ olarak da tanımlanan dolaylı yabancı sermaye yatırımlarının yerel ülke ekonomisine katkısı sınırlı olmakla birlikte ani çıkışları risk yaratabilir.
Üçüncü bir yolla, yabancıların parası kredi ve mevduat şeklinde de gelebilir. İster yatırım, isterse borç olarak gelebilmesi belli şartlara bağlıdır.
Dolayısıyla bir ülkeye yabancı sermaye kendiliğinden gelmez. Veya bize sempati duyan ülkeler sırf bu sebeple hatır için ülkemizde yatırım yapmazlar.
Ekonomiye güven duymadan, kendileri için cazip bir neden olmadan risk almazlar. Hele nitelikli yabancı yatırımın gelmesi çok daha zordur.
Örneğin son yıllarda sadece vatandaşlık verildiği için ülkemizde gayrimenkul satın alanların sağladığı döviz girişi en kolay olanıdır. Ancak bu şekilde gelen bir seferlik paranın katkısı yanında kaybettirdikleri de vardır. Herhangi bir ülke vatandaşına 2-3 ay içinde T.C. pasaportu verilmesi bu kadar kolay olmamalıdır. Acaba son zamanlarda T.C. vatandaşlarının vize işlemlerinde karşılaştığı zorlukların ve gecikmelerin nedeni bu olabilir mi?
Yabancı sermayeye cazip gelecek bir başka davet şekli varlık satışıdır. Elbette hâlâ elde kalmış kamuya ait başarılı şirketlerimiz vardır. Bu değerlerimizi elden çıkartmayı göze aldıktan sonra sadece Körfez ülkelerinden değil dünyanın her yerinden yabancı sermaye gelmesi mümkündür ama bu sefer de altın yumurtlayan tavukları kesip bitirmiş oluruz.
Şimdi başlıktaki sorunun cevaplarına geliyoruz. Burada en geçerli yol yabancı yatırımcı ile empati kurmaktır…
Türkiye’nin notunu “aşırı spekülatif- yatırım yapılamaz” seviyesine düşüren
3 rating kuruluşu, yabancı sermayenin önünü tıkayan ilk önemli engeldir. Bazen kredi notunun “B” olarak teyit edilmesi ile görünümün “negatif”ten “durağan”a revize edilmesi durumu çok değiştirmez. Zira durağan ifadesi ekonomiye ait notun değişmesinin beklenmediği anlamını taşır.
İkinci önemli engel ise gri listede yer almamızdır. Ülkeleri kara para aklama ve terörizmin finansmanı konularında değerlendirerek gruplandıran uluslararası bir kuruluş var. Mali Eylem Görev Gücü (FATF), bu konularda uluslararası standartlar koyan bir kuruluştur. Dünya genelinde 200’den fazla ülke, FATF tavsiyelerine uyacağını taahhüt etmiştir. Bizim de üyesi olduğumuz FATF, belirlemiş olduğu standartlara ülkelerin uyup uymadıklarını her yıl denetlemekte ve üye ülkeler yıllık yapılan toplantılarda eksiklerinin derecesine göre kara veya gri listeye alınabilmekteler. Kara listede İran ve Kuzey Kore bulunmaktadır. Türkiye 21 Kasım 2021’de, kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadelenin yetersiz olduğu sonucuna varıldığı için FATF tarafından gri listeye alınmıştır. Türkiye ile birlikte gri listede bulunan bazı ülkeler; Arnavutluk, Burkina Faso, Cayman Adaları, Cebelitarık, Fas, Filipinler, Güney Sudan, Kamboçya, Kongo Cumhuriyeti, Mali, Mozambik, Senegal, Suriye, Tanzanya, Uganda gibi ülkelerdir. Üzücü bir durum olduğu açıktır.
FATF, en son 21-23 Haziran tarihlerinde toplandı ve gri listeyi güncelledi. Türkiye, daha önce taahhüt ettiği ödevleri tamamlayamadığı için listeden çıkamadı. Dolayısıyla dış finansman sağlamanın önündeki engel kaldırılamadı.
Sonuç olarak; ülkeye dövizin değişik yollardan en kolay geldiği kanal (en kolay da çıkılabildiği) hisse senedi ve DİBS (Devlet İç Borçlanma Senedi) olduğuna göre ilk 9 ayda bu yoldan sadece 350 milyon dolar geldiğini söylersek zorlanmanın derecesi daha iyi anlaşılır. Eğer doğrudan yabancı yatırım istiyorsak daha da uzun süre bekleyeceğimizi bilmeliyiz. Yabancı bunun için önce istikrar ister. Faiz, kur, enflasyon konularında bu istikrar halen sağlanamamıştır.
Peki döviz bu kadar zorluğu aşıp hangi yoldan ve nasıl gelecek?
Bakan Şimşek’in Londra’daki son yatırımcı toplantısının ardından Bank of America (BofA) birçok fon yöneticisinin toplantıya dair görüşlerini paylaştı. Fon yöneticileri ortodoks politikaya dönüşten memnun olmalarına rağmen; “eskisinden az da olsa riskin hâlâ devam ettiğini, tam bir geri dönüş için enflasyonda anlamlı bir düşüş ve döviz tamponlarının oluşturulduğunu beklememiz gerekiyor. Yerel seçimlerden sonra tekrar bir gözden geçirme yapacağız” şeklinde ortak görüş belirtiyorlar.
IMF’nin 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 46 (OVP’de yüzde 33) olduğuna göre yakın tarihe ait yatırımcı kararındaki görüşü bellidir.
IMF daha uzun vade için de açıklık getirmiş. Geçtiğimiz hafta açıkladığı Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’nda; Türkiye’ye ait yatırım tahmininde düşüş beklentisi dikkat çekiyor. “2022’de yüzde 35 olan toplam yatırımların milli gelire oranının; 2023’te yüzde 24,5’e, 2024’te yüzde 17,6’ya, 2025’te yüzde 13,7’ye, 2026’da yüzde 12,3’e, 2027’de yüzde 11,5’e, 2028’de yüzde 11’e düşmesi” bekleniyor.
Yabancı sermayenin gelmesi isteniyorsa; hukuki ve ticari açıdan güven artırıcı bazı yasal iyileştirmelerin ve net politikaların açık şekilde ortaya konması gerekiyor. Sadece davet ve ziyaretler bunun için etkisiz kalıyor…
Hem de henüz savaşın etkileri de görülmeden…