İnsan ve doğa dostu düşünür Bertrand Russel iyi hayatı şöyle tanımlıyor:
“Sevgiden ilham alan, bilgiyle yönetilen.”
Bizde böyle bir durum var mı diye kuşkuluyum. Ülke yönetiminden sorumlu olanlara şöyle bir bakınız. Dillerinde sevgiden, yaptıklarında bilgiden eser var mı? Sözlerinden sevgisizlik, yaptıklarından bilgisizlik akıyor. İyileşmeyen yaraların başında dil yarası gelir. Ağza alınmayacak en ağır sözler onlarda. Bağırma, çağırma, korkutma! Bir ülke ya bilimle, ya zulümle yönetilirmiş.
Sözleri Yenilir Yutulur Değil
Arabesk müzikten arabesk söyleme geldik! “Zalimin zulmü varsa/Sevenin Allah’ı var” şarkısıyla uyuttular bizi. Ardından, “Onların doları varsa bizim de Allah’ımız var” dediler! “Dolarla doğmadık!” sözünü önümüze sürdüler. En son fetvayı Diyanet İşleri Başkanlığı verdi: “Fiyatları tayin eden Allah’tır!” Bilime, kurallara, kurumlara arka dönülmüşse, bu durumda doktor hastasına, “Ne yerse yesin!” der. Şimdi o dönemi yaşıyoruz. Bizde tek kural yalanı gerçekmiş gibi sunmak. “Yılandan korkmam, yalandan korktuğum kadar” diyen Nâzım Hikmet, şiirini bizim için yazmış: “Ah, benim insanlarım / Yalanla besliyorlar sizi / Halbuki açsınız, etle, ekmekle / Beslenmeye muhtaçsınız.” Bugün beslenmemize tek çözüm önermeyenler onlarca yıl sonrasının hayallerini satıyorlar. Yöneticiler her sıkıştıklarında, “Dayanın yurttaşlarım, dayanın. Şükredin!” diyorlar.
Ya Doğamız?
Doğa dersen ağır yaralı! HES’lerle sular buharlaşmış! Büyük kuraklık kapımızda. Sözüm ona madencilik bahanesiyle zeytinlikler, ormanlar cellatlara teslim edilmiş! “Dört yanı dağ, ortası bağ, suları şırıl şırıl, gökleri pırıl pırıl” olan ülkemizi ara ki bulasın! Mahkeme kararlarına uyulmayan ülkede bu durum kaçınılmazdır.
Düşünür Bertrand Russell, sevgiyi, doğayı ve insanı hep öne çıkarmıştı. Ülke yönetimine aday olanların söylemlerine baktığımızda, insan sevgisine, doğanın korunmasına gereken önemin verileceğinin güvencesini yurttaş görmek istiyor.
Eğitim, kültür desen yürekler acısı. Yirmi yıldır hep geri gittik. Eğitim, eğitimsizlerin eliyle başka amaçlarda kullanıldı. Gençlerin on yılları çalındı! Geçenlerde bir öğretmen anlatıyordu: “Yirmi yıl önce yılda on beş tiyatro izlerdim. Şimdi bir ikiyle yetiniyorum. Ayda üç beş kitap alırdım. Şimdi bir.”
Önce tanı koyalım. Yunus Emre bu konuda, yüzyıllar öncesinden bize ışık tutuyor: “Emeksiz zengin olanın / Kitapsız bilgin olanın / Sermayesi din olanın / Rehberi şeytan olmuştur.”
Yanlış yolun yolcularından kurtulmak, sorunlarımıza çözüm bulmak, onları halka anlatmakta saklıdır.