“Bu dil ağzımda annemin sütüdür” demiş Yahya Kemal.
Ama ülkemizde pek çok insan bu sütü emmemiş görünüyor…
Hemen her gün toplum yaşamının tüm alanlarında yüzleşiyoruz bu acı gerçekle…
Bu köşede cumhurbaşkanından başbakana, bakanlardan yüksek bürokratlara, rektörlerden dekanlara, üniversite hocalarından televizyon sunucularına, gazetecilerden yazarlara, kimlerin dil yanlışlarını sergilemedik ki!
Bunu yaparken keyif aldığımızı düşünmeyin! Özellikle meslektaşlarımızın dil yanlışlarından söz ederken üzüntü duyuyoruz. Ama Türkçeye borcumuz var; sürdürmek zorundayız uyarı görevimizi.
Neden gizleyeyim, kimi arkadaşlarımızın bu konudaki umursamazlığı öfkelendiriyor beni! Gazeteciliği eğer meslek olarak seçmişseniz, anadilinizi doğru öğrenmek ve kullanmak gibi bir sorumluluğunuz var! Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp! Yıllardır bu köşede gönüllü yol göstericilik yapıyoruz. Okur mektuplarını görüyorsunuz, herkes çok yararlandığını söylüyor yazılarımızdan. Ama meslektaşlarımıza bir türlü söz anlatamıyoruz! Onlar hiç umursamıyor, hatta yanlışlarıyla barışık görünüyorlar! Sözgelimi Halk TV haber sunucusu Can Coşkun, kendisini kaç kez uyardığım halde hâlâ “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Meclis’e giriş yapması bekleniyor” diyebiliyor!
“Gelmesi” değil, “girmesi” değil, “giriş yapması” bekleniyormuş!
Bıkmadılar bu “giriş yapmak”, “çıkış yapmak” saçmalığından!
Bu durumda ne yapmamız gerekiyor? Biber mi sürelim ağızlarına? Yoksa Türkçe öğretmeni bir okurumuzun dediği gibi, gidip kulaklarını mı çekelim?
* * *
“FOTOĞRAFIN OKUMASI” NASIL YAPILIR?
Bu “yapmak” sözcüğü, Türkçenin başına bela olmaya başladı! Bir türlü “girdi”, “çıktı”, “bekledi”, “okudu” diyemeyenler, ille de “yaptı” eylemiyle sözümona güçlendirmeye çalışıyorlar söylemlerini!
En çok da trafik polislerinin “bekleme yapma” uyarıları güldürüyor insanları!
Son zamanlarda “okuma yapma” lafı da pek moda oldu! Özellikle de gazeteciler ve akademisyenler seviyor bu söylemi.
Geçen gün İpek Özbey’i de bu modaya uymuş gördüm. Arkadaşımız, Halk TV’deki “Gündem Özel” izlencesinde konuğuna şöyle dedi:
“Birazdan bir fotoğraf göstereceğim size ve o fotoğrafın okumasını yapmanızı rica edeceğim.”
“Fotoğrafın okuması” nasıl yapılır bilmiyorum ama ben olsam, “Bu fotoğrafı yorumlar mısınız?” diye sorardım uzman konuğuma…
* * *
MEHMET MUŞ TÜY DİKTİ!
Sanki herkes birbiriyle “yaptı”lı tümce kurma yarışında!
Ama Ticaret Bakanı Mehmet Muş, hepsinin üstüne tüy dikti!
Gümrük Muhafaza ekipleri, Mersin Limanı’nda bir ton kokain yakalamış ya… Sayın Bakan çok sevinmiş bu duruma ve çalışma arkadaşlarını kutlamak için şöyle bir tivit atmış:
“Ticaret Bakanlığımız Gümrük Muhafaza ekipleri tarafından Mersin Limanı’nda 1 ton kokain yakalaması yapılmıştır. Bu başarılı operasyondan ötürü Gümrük Muhafaza ekiplerimizi tebrik ediyorum.”
Böylece “yapmak” eyleminin “yakalama yapmak” gibi çok uç bir örneğini de Dr. Mehmet Muş’tan öğrenmiş olduk!
Bakanların Türkçesi böyleyse bakmayanlara ne diyebiliriz ki?
* * *
“DİLEK VE TEMENNİLER”
Hadi apartman genel kurulları neyse de gazeteci örgütlerinin kongre gündemlerinde bile “dilek ve temenniler” maddesiyle karşılaşınca deliriyorum!
Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin her kongresinde de bu demirbaş gündem maddesi çıkar karşıma ve ben her defasında arkadaşları uyarırım. Onlar da “Tamam abi, bir daha olmayacak” diye söz verirler.
Genel Merkez’in iki yıl önceki genel kurul toplantısında, gündeme yine “Dilek ve temenniler” maddesi yazdıklarını görünce kürsüye çıkıp uyarmak gereğini duymuştum: “Arkadaşlar, Türkçe ve Arapça anlamdaş bu iki sözcüğü yan yana yazmak bize yakışmıyor! ‘Dilekler’ diye yazmanız yeterlidir. Yetmiyorsa ‘Dilekler ve öneriler’ deyin…”
Dernek Başkanı, “Mesaj alınmıştır, bir daha olmayacak” diye kesin güvence vermişti…
İki gün önce ÇGD Ankara Şubesi’nin olağan genel kurul toplantısı vardı. Gündemin 8. maddesinde ne yazıyordu dersiniz:
“Dilek ve temenniler”…
Artık susma hakkımı kullanıyorum!