Dünyanın her yanına dağılmış vatandaşlarımızın özledikleri tatlara ulaşmaları kolaylaştıkça sevincimiz artıyor. Her gittiğimiz ülkede Türk Marketi görmeye alıştık. Bununla birlikte eski yıllarda gurbetçilerimizin, “yerli ürünlere ulaşalım da varsın biraz pahalı olsun” kabullenişi de geride kaldı. Artık fiyat farkının kalkması onlar açısından olumlu bir gelişmedir. Ancak bu topraklarda yaşamını sürdüren tüketiciler için mevcut durum sorunludur ve üzücüdür.
Şimdiye kadar birçok ülke ile fiyat kıyaslamaları yaptık. Önceki yıllarda bu karşılaştırmaları; gelir açısından da market fiyatları açısından da hep 1 birim üzerinden yapmış ve Türk tüketicisinin gelirine göre daha pahalıya alışveriş yaptığı ve satınalma gücünü her geçen gün kaybettiği sonucuna varmıştık. Bu birinci aşamaydı…
Bilindiği üzere zaman geçtikçe durum bizim açımızdan daha da kötüleşti ve yüksek enflasyon sebebiyle döviz bazında bile en pahalı duruma geldik. Bu da ikinci aşamaydı…
2024 yılının ikinci yarısına girdiğimiz şu günlerde ise geldiğimiz üçüncü aşamada; tamamı yerli mallarımızdan oluşan bir alışveriş sepetine, ihraç edildiği ABD’de Türk vatandaşlarının daha ucuza sahip olduklarını izlemeye başladık. Bu ise elbette sorgulanması gereken bir husustur…
İlişikteki listede görüleceği üzere, ABD’de faaliyet gösteren Sultan Market’in fiyatları ile Türkiye’de Migros’un fiyatları kıyaslanmıştır.
Youtube videosu çeken İlkay Zaman ABD tarafında, eşi Melek Zaman ise eş zamanlı olarak Türkiye tarafında fiyatları aldılar. Bu üzücü sonucu bize de yorumlama imkânı verdikleri için bu çalışkan aileye teşekkürlerimi sunarım.
Listede 1. sütun ABD Sultan Market’teki dolar fiyatlarını, 2. sütun Türkiye’deki TL fiyatlarını, 3. sütun ise Türkiye’deki fiyatların dolar karşılığını göstermektedir.
• Dolar kuru olarak 28 Haziran 2024 tarihindeki 32.90 TL esas alınmıştır.
• Görüleceği üzere listede 16 adet yerli markalı ürün bulunmaktadır. Bunlardan 8 adedi Türkiye’de daha pahalıdır. Diğerleri de oradaki fiyatlara çok yakındır.
• Listede yer alan Eti pötibör bisküvinin 1000 gr (5 adet) olan paketi Migros ile eşleşmediğinden, rafta bulunan 800 gramlık (4 adet) paket 76 TL’den aynı standarda çevrilerek 95 TL gösterilmiştir.
• Tat garnitürde de aynı şekilde Migros’taki 340 gramlık fiyat 34.95 TL’den, diğer taraftaki 550 grama çevrilerek 56.50 TL gösterilmiştir.
• Yudum sızma zeytinyağı Türkiye’de yüzde 25 indirime rağmen de pahalı kalmıştır.
• ABD et ürünleri yüksek standarda sahip çok kaliteli ürünlerdir. Bu kategoride ithalat yasağı olduğu için listede yer alan Cumhuriyet sucuğu o ülkede üretilmektedir. Daha önce de gösterdiğimiz gibi et fiyatlarında aramızda büyük farklar vardır. Sadece bu ürünü bizde üretilen kaliteli bir markayla kıyasladım.
Namet’in 379 TL olan 240 gramlık ürününü 454 gr ile eşleştirilmek üzere 717 TL olarak düzelttim.
• Yerli malların ABD alışveriş tutarı 75.31 dolar, üretildikleri yer olan ülkemizdeki alışveriş tutarı karşılığı ise 86.73 dolardır.
Bu tespitlerden sonra hangi ilave maliyetlere rağmen bu şaşırtıcı sonuç çıkmıştır, ona da bakalım:
• Yerli markalarımızın birçoğu ihracata gönderdikleri ürünlerde ABD standartlarına uygun içerik değişikliklerini ve kalite iyileştirmelerini de (maliyet unsurudur) muhtemelen ihmal etmemişlerdir.
• Yerli mallarımızın okyanus ötesine yolculuğuna ait pahalı nakliye gideri ve yaklaşık 1 ay süren deniz yolundaki ilave stok maliyeti, yüksek gümrük masrafları, ABD’deki ithalatçı-toptancı kârları ve perakende fiyatlara eklenmiş vergiler bile gurbetteki raf fiyatlarını bizim fiyatlara yaklaştıramamıştır.
• Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bu benim için sürpriz değildir. Zira dünyada gıda enflasyonu düşerken ve aksine bizde yükselirken; eğer gıda kategorisinde ihracatımız devam edebiliyorsa, mutlaka o piyasalara uyum göstermek açısından daha düşük fiyat seviyesi uygulanmak zorundadır. İşte yaşanan budur. Peki buna rağmen bu markalar kârsız mı kalmışlardır!?
Bir müddet önce de belirttiğim; Antalya’daki bir otelin Türk vatandaşına yabancı turistten daha yüksek tarife uygulamakta ısrar etmesi ve bunu milliyet farkına bağlaması para cezası almasına sebep olmuştu. Oysa yıllardır ve halen de o farklı tarife uygulanmakta ve herkes tarafından da bilinmektedir. İlgili Bakanlığın kestiği ceza; yerli müşteriden fazla para talep edildiği için değil, ‘milliyet farkı’ gibi bir ırkçı söylem kullanıldığı içindir.
Dolayısıyla bizim market fiyatları kıyaslamasında gördüğümüz de benzer bir durumdur ve artık bu da bilinmeyen bir şey olarak kalmayacaktır.
• Buradaki bir başka şaşırtıcı durum da; ABD’de yaşayan vatandaşlarımızın en düşük 2400 dolar maaşla (79.000 TL karşılığı) memleket hasretini buradaki emekli babadan veya asgari ücretli kardeşten daha ucuza giderebildikleridir.
Sonuç olarak; ABD’de yaşayan Türk vatandaşları kendi ürünlerimizi bize göre daha ucuza alsalar da o piyasaya göre bu fiyat düzeyi normal seviyededir. Kaldı ki bu gerçeği diğer küresel markalı ürünlerde de görüyoruz zaten…
Acaba dünyada bizden başka kendi ürettiği ürünü daha pahalıya tüketen başka bir ülke var mıdır? Eğer yoksa bu kadarı da biraz fazla olmuyor mu?
Hani Antalya’da 5 lira olan domates İstanbul’da 25 lira olunca şaşırmıyoruz da, her şeyi kolayca 800 kilometrelik nakliyeye ve mazota bağlıyoruz ya; aradaki mesafe 10 bin kilometre olunca benzer durum neden gerçekleşmiyor acaba?
İşte esas kafa yorulması gereken durum budur…
Defalarca “ortada sadece maliyet enflasyonu yok, kâr enflasyonu da var” demem bundandır. Ülkemizde üretim ayağından başlayan fiyatlandırma karmaşası sürüyor. Önümüzdeki haftalarda sırasıyla ekmek ve simit olayını gündeme getirince bunun nasıl gerçekleştiğini daha kolay anlaşılır kılacağım.