DÜNE BAKMA DURAĞI
Genç, idealist, çakı gibi bir doktor… Adı İsmail Hakkı (Ayar) Bey. Tosyalı. Ankara, bit salgınından kırılınca Mustafa Kemal Paşa, bu işi çözse çözse o çözer demiş, çağırtmış. İsmail Hakkı Bey, İnebolu’dan yola çıkıp soluğu Ankara’da almış. Ama o günlerde İnebolu’da Ankara kadar önemli bir yer. Çünkü Ankara’nın dünyaya, İstanbul’a, dış dünyaya açılan kapısı; İnebolu. Dr. İsmail Hakkı Bey, İnebolu Devlet Hastanesi’nde Başhekim.
Ah İnebolu… Hep söylerim, keşke Karadeniz’e kıyısı olan bu küçücük ilçenin dili olsa da konuşsa, anlatsa Kurtuluş Savaşı hatta Balkan, Çanakkale, 1. Dünya Savaşı’nda yaşananları…
Anadolu’daki Millî Mücadele’ye destek vermek isteyenlerin uğrak yeridir İnebolu. Tıpkı eniştesinin hediyesi dürbünü satıp yol parası yapan, bir gazeteye sardığı üç-beş parça iç çamaşırıyla, evine, ailesine bile haber vermeden yola çıkan Nâzım Hikmet gibi binlerce insanın gelip geçtiği yerdir bu kasaba. İşte bu kalabalık, açlık, yokluk salgın başlatır kentte. Kolera ve tifo çok can alır. Yeşillikler içindeki o güzelim kent karantinadadır artık. Kente girişler, çıkışlar durdurulur.
Canla, başla, gece, gündüz çalışır Dr. İsmail Hakkı Bey… Sonunda o da tifoya yakalanır. Gencecik yaşta göçer bu dünyadan. Daha 36 yaşındadır.
ANIT HÂLÂ AYAKTA
İnebolulu’lar onu o kadar çok sevmiş ve benimsemiştir ki ailesinin ısrarlarına rağmen Tosya’ya göndermezler cenazeyi. O gün, o yoklukta, savaş koşullarında başlarlar aralarında para toplamaya. Niye mi? Amaç; onun ve “Vazife Uğrunda ömür tüketen hakkın rahmetine kavuşan, ismi yok olmuş Müslüman Doktorlar için” bir anıt dikmek çünkü. Sene 1923…
Hâlâ İnebolu’da dikili olan o anıtın üzerinde ne yazar bilir misiniz? “Yaşadığı sürece vazifesi uğruna hayat sürüp sonsuzluğa erişti.”
Viyanalı ünlü hekim Hermann Nothnagel’in dediği gibi, “Yalnız, iyi bir insan iyi bir hekim olabilir…” Hepsine derin minnetle…