Bitirmekte olduğumuz yıl gibi 2024’ü de ‘seçim öncesi ve sonrası’ olarak iki bölüm halinde görmekte fayda var. Kaçınılmaz olarak; seçime kadar seçim ekonomisi ile sıkılaştırma tedbirlerinin aynı anda birlikte uygulanması istikrarsız bir tablo oluşturabilir. Seçimden sonra ise tam sıkılaştırmayla ama maliyet enflasyonu eşliğinde her kesim için yaşam koşulları daha da zorlaşabilir. Bu eksi reel faizle vatandaş TL ile tasarrufu tercih etmez. TL mevduat faizi yıllık yüzde 45, resmi enflasyon yıllık yüzde 65 olunca, güvenilir liman olarak altın liderliğini sürdürür, sonra da onu döviz takip eder.
ING Türkiye tarafından gerçekleştirilen Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması’nın, 2023 yılı üçüncü çeyrek sonuçlarına göre; tasarrufu olanların tasarruf aracı tercihleri açıklandı. Buna göre üçüncü çeyrekte yastık altı altın ve nakit payı yüzde 22 ile ilk sırada yer aldı. Onu yüzde 17 ile sistem içi altın ve yüzde 12 ile döviz vadeli hesap takip etti. Hisse senetlerinin tercih edilme oranı yüzde 12, bireysel emekli fonlarının tercih edilme oranı yüzde 10 iken, TL vadeli hesap oranı sadece yüzde 8 olarak gerçekleşti. Kripto para fonlarının tercih edilme oranı ise yüzde 6 oldu. Bu sonuçlar yastık altı, altın, döviz ve hisse senedi ağırlığının 2024 yılında da süreceğini göstermektedir.
İyi eğitimli insanlarımızı ülkede tutamıyoruz. Yeni yılda bu açık daha da artacaktır. Ülkede milyonlarca genç işsiz varken, ülkenin yarısı açlık sınırının altında ücret alırken, vasıfsız göçmene sınır konmaması yeni yıl için bir başka olumsuzluktur. Halkın cebine para koymadan ekonomiyi canlandıramazsınız.
Sayın Şimşek’in ifadesine göre “dolaysız vergi payının artırılması temel amaç” olarak şekillendiği gibi “etkin olmayan istisna, muafiyet ve indirimlerin kaldırılması hususunda kapsamlı bir çalışma yürütüldüğü” de açıklanıyor. Bunun da iş dünyasına olumsuz yansımaları olacaktır.
Bu durumda 2024 yılının yatırımların ertelendiği bir yıl olacağı görülüyor.
2023’ün ilk 11 ayında dış ticaret açığı 100 milyar dolar oldu. Bu durumda yıllık dış ticaret açığı 107 milyar dolar civarında çıkacaktır. Tahminen 48 milyar dolar civarındaki cari açığın finansmanı için de yeterli doğrudan yabancı yatırımın gelme ihtimali zayıflıyor.
Kaldı ki FATF (Mali Eylem Görev Gücü) tarafından 2023 yılının son toplantısı sonunda 27 Ekim’de yayımlanan bildiride Türkiye’nin “gri listede” kalmaya devam ettiği ilan edildi. 2024 yılında bu mevcut durumun devamı, yabancı yatırımın önündeki en önemli engeldir. Ümitli olduğumuz taraf ise yeni İç İşleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın suç örgütlerine karşı olan yoğun mücadelesidir.
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) son açıklamalarına göre, Türkiye 2022 yılında 905,5 milyar dolarlık GSYH ile 19. sıradaki yerini muhafaza etti. Ancak daha önemlisi; 10.618 dolarlık kişibaşı milli gelirde bir basamak daha düşerek 79’uncu sıraya indik. Türkiye’nin bu sırası IMF veri setinin başlangıç yılı olan 1980’den bu yana en dip nokta sayılabilir. Sadece son 10 yılda (2015-65. sıra) Türkiye’nin sıralamada 14 basamak gerilediği görülüyor. Yeteri kadar olumsuz olan bu tabloyu daha da bozan gelir dağılımındaki eşitsizliktir.
“Çalışanları ve emeklileri enflasyona ezdirmedik” sözü yılın şakasıdır. Altı ay sabit kaldığı halde alım gücünün her ay azalmasıyla reel olarak eriyen ücretlerin enflasyona karşı nasıl korunduğu matematiksel izaha muhtaçtır.
Kaldı ki; 2024 yılı için asgari ücrete tek artış düşüncesi gerçekleşmek üzere olup, alım gücündeki kayıpların 12 ay boyunca nasıl telafi edileceğine dair de bir ölçü şimdilik bulunmuyor.
Üstelik ekonomi yönetiminin sıkı para politikası gereği tüketici kredilerini baskılamaya yönelik uygulamalarına, gecikme faiz oranlarındaki aşırı yükselişe, nakit avans limitinin aşağı çekilmesine rağmen bireysel borçlanma hızlı artışını sürdürmektedir. Çığ gibi büyüyen tüketici kredileri ve bireysel kredi kartı borçları 24 Kasım itibariyle 2,5 trilyon lirayı aşmıştır (Kaynak: BDDK). İşte yeni yılda bu ağır yük altındaki tüketiciye satış yapılacaktır.
Ekonomi yönetimine ait tahminlerde sık sık büyük oranlarda değişim olduğunu izliyoruz. TCMB, 2023 yılının ilk enflasyon raporu toplantısında ‘yıl sonu enflasyon beklentisi’ni yüzde 22,3’e indirmişti. 27 Temmuz’da bu oran yeni başkan tarafından yüzde 58’e revize edildi. 3 ay sonraki toplantıda da yüzde 65’e yükseltildi. Bu bakımdan şimdiye kadar hiç tutmayan hedef enflasyona göre ücret belirlemenin anlaşılabilir tarafı yoktur.
Dolayısıyla önümüzdeki döneme yönelik yapılan açıklamalarda bahsi geçen bir “dezenflasyon süreci” ufukta gözükmüyor. En az 2024 Haziran ayına kadar enflasyon oranının artacağı konusunda piyasada fikir birliği vardır. Sonrası için de baz etkili birkaç aylık yatay seyrin dışında kalıcı bir düşüşün garantisi yoktur.
AB Komisyonu 8 Kasım’da yayınladığı yıllık raporunda; Türkiye’nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi eksikler olduğu uyarısında bulundu.
Yapısal sorunların devam ettiği belirtildi. Yürütme, yasama ve yargı arasında sağlıklı etkili bir kuvvetler ayrılığı sağlanamadığı, bu alanda ciddi gerilemenin devam ettiği, bazı AİHM kararlarının uygulanmamaya devam edilmesinin endişe verici olduğu bildirildi. Sivil toplum kuruluşlarının giderek artan bir baskıyla karşılaştıkları, hareket alanlarının daraldığı ve ifade özgürlüklerinin sınırlandırıldığı belirtildi. Bunların tamamı ekonomiyi olumsuz etkilemektedir.
Sonuç olarak; bu tip açıklamaları bizim nasıl karşıladığımızdan çok dışardan bakanları ve yatırımlar öncesi karar aşamasında olan yabancıları nasıl etkileyeceği daha önemlidir. Haliyle olumlu etkilenmeleri beklenemez.
Yurt içindeki bazı görüşler, “sıkılaştırma yeterli değil”, bazı görüşler de “daha fazlasını bu halk taşıyamaz” şeklindedir. Elbette bütün yıla yansıyacağını anlattığım bu olumsuzluklar nedeniyle ben de ikinci görüşe katılmış oluyorum.
Enflasyon yapışkan hale gelmiştir. Ve kolay kolay bizi terk edecek gibi gözükmüyor. Zira seçim sonrası devalüasyon ihtimali, talep düşüşü ve ekonominin yavaşlamasıyla birlikte büyümesini borçla gerçekleştirebilen şirketlerin zorlanması, özkaynak oranlarını bozabilecektir. Devamında maliyet artışı gerekçe gösterilerek işten çıkartmaların gerçekleştiği ve işsizlik oranının yükseldiği bir tabloile karşılaşabiliriz.
Birçok konuda yanılmaya razı olarak, yeni yılın huzur getirmesini diliyorum.