Ajans Bizim – Türkiye’de ilki 1948’de sonuncusu 2018’de olmak üzere yetmiş yılda toplam 20 imar affı ya da bu nitelikte yasal düzenleme yapıldı. Bu düzenlemelerin 6’sı 1980 öncesine, 5’i 1980’li yıllarda, 9’u ise 2000’li yıllarda yasalaştırıldı.
“İmar affı” Kahramanmaraş depremiyle yeniden gündeme gelse de onlarca yıldır tartışılan bir konu. Toplu Konut İdaresi’nde bir dönem başkan yardımcılığı da yapan Ali Rıza Aydın, 1994 yılında Planlama Dergisi’nin 14. sayısında yer alan yazısında “imar affının hukuki anlamda bir af olarak nitelendirilemeyeceğini” ifade eder. Anayasa Mahkemesi kararlarından örnek veren Aydın, “Af, suç sayılan eylemi değil, cezayı ve ceza davası açılmasını ortadan kaldırır. Af bağışlamadır, hiçbir zaman eylemi meşru görme değildir” diye yazar.
Aydın, “af” sözcüğünün burada kullanılmasının doğru olmayacağını belirterek, şu görüşleri dile getirir:
“İnsan yerleşimleri, özelliği gereği devletin belirleyiciliği ve yönlendiriciliği altındadır. Bu belirleyiciliğin ve yönlendiriciliğin yasalara ve diğer idari düzenlemelere uygun olarak sürdürülmesi hukuk devletinin gereğidir. Bunun tersi hem kuralları uygulayanlar hem de kurallara uymak zorunda olanlar açısından hukuksuzluğun hâkim olması demektir. Dolayısıyla böyle bir alandaki af hukuksuzluğun belgelenmesi ve kabul edilmesi anlamına gelmektedir.
Bir başka dikkat çekilmesi gereken nokta, bir arada yaşamanın ve toplum düzeninin, daha geniş anlatımla uygarlığın kurallarının, disiplininin ve sorumluluğunun ihlalinin kesinlikle toplum yararına olmayacağıdır. İhlalde kusur toplum-bürokrasi-siyaset üçgeni içinde dönmektedir. Yani bir yanda kurallara uymak zorunda olanlar, bir yanda kuralları uygulayanlar, bir yanda da kuralları koyanlar… Bu denge zaman zaman sancılı olabilir, hatta sarsıntı da geçirebilir. Ama toplumsal sorumluluk dengeyi ayakta tutmaya destek verir. Sorun, dengenin bazı taraflarca bilerek ve isteyerek bozuk tutulmasıyla ortaya çıkmakta, çözüm de bu bozuk düzeni belli bir tarihe kadar meşrulaştırmakta aranmaktadır.”
İmar affı ve af niteliğindeki düzenlemeler
Şehir Plancısı ve İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim üyesi Binali Tercan’ın ilki 1994 yılında Belediyeler Dergisi’nde, sonraki güncellemeleri ise1996’da Planlama Dergisi ve 2018’da Mimarlık Dergisi’nde yayımlanan araştırması konuya ilişkin düzenlemeleri içeriyor.
Buna göre, imar affı niteliğindeki yasal düzenlemeler “gecekondu yasası öncesi dönem”, “Gecekondu Yasası’nın yürürlükte olduğu dönem”, “gecekondu olgusunun kendini tamamen imar yasasından bağımsız kıldığı dönem”, “Gecekonduların imarlı alanlardaki taşınmazlar gibi alınıp satılabildiği dönem”de çıkarılan yasalar ile değişik kanunlara madde eklenmesi yoluyla getirilen düzenlemeler olarak gruplandırılıyor.
Çıkarılan yasalar ve bunlarla getirilen düzenlemeler genel olarak şöyle:
1- 5218 sayılı Yasa (1948): Kamuoyunun meclise yansıyan baskısı ile 1948 yılında Hasan Saka hükümeti gecekondu affı ile ilgili ilk yasayı çıkardı. Ankara’da belediyeye ve devlete ait arsaların mesken yapacaklara tahsisiyle ilgili olan kanun, özellikle Ankara kentindeki sorunları çözmek için hazırlanmıştı. Yasada “gecekondu” sözcüğü geçmemekle birlikte temel amaç, belediye sınırları içindeki gecekonduların yasallaştırılması idi. Bu yasa, sözkonusu alanlarda kendilerine ait olmayan arsalar üzerinde ruhsatsız yapılmış olan yapıların belediye eliyle sahiplerine çok düşük bir bedel karşılığında devredilmesini öngörmüş, ayrıca bu bölgelerdeki hazine arazilerinin bedelsiz olarak belediyeye devredilmesini sağlamıştır. Belediye bu araziyi bir yıl içinde inşaata başlamak koşulu ile konutsuz kişilere düşük bir bedel karşılığı (vergi esasına göre) dağıtmıştır. Mecliste yasa tasarısının diğer belediyeleri de kapsayabileceği tartışılmış, ancak Ankara’nın sorununun geciktirilmemesi için öncelikle çıkması gerektiğine karar verilmiş ve tasarı kabul edilerek yasalaşmıştır.
2- 5228 sayılı Bina Yapımını Teşvik Kanunu (1948): 5218 sayılı Yasanın kabulünden iki hafta sonra da bu yasa ile getirilen kararları ülke çapında yaygınlaştıran 5228 sayılı Bina Yapımını Teşvik Kanunu çıkarıldı. Bu yasa ile tüm belediyelere arsa dağıtma yetkisi tanındı. Dağıtılan arsalar üzerinde yapılan konutlar on yıl süre ile bina, buhran ve savunma vergilerinden muaf tutuldu.
Bu Yasanın 5218’den farkları; 5218 sayılı Yasa, belediyelere sınırları tanımlanmış alanlarda arsa üretme görevi verirken, 5228 sayılı Yasa, bu görevi imar sınırları içinde yer alan ve belirli bir işlev için ayrılmamış olan tüm arazilere yayıyordu. İkinci önemli fark ise üretilen arsaların dağıtılabileceği kişiler arasına konut kooperatiflerinin de ikinci öncelikle katılması ve artabilecek ya da isteklisi çıkmayacak arsaların konut kooperatiflerine verilmesinin öngörülmesiydi
3-5431 sayılı Yasa (1949): Gecekondu sorunun kısa zamanda yoğunlaşması, İstanbul’da Zeytinburnu ölçeğinde bir gecekondu mahallesinin ortaya çıkması nedeni ile 1949 yılında 5431 sayılı Ruhsatsız Yapıların Yıktırılması ve 2290 sayılı Belediye Yapı ve Yollar Kanunu’nun Değiştirilmesine Ait Kanun çıkarıldı. Bu Yasa temelde varlıklı kesimin ruhsatsız ve denetimsiz yaptığı yapılarla ilgili idi. Ama geçici maddesinde gecekondu sorununa da değinmekte, yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar yapılmış olanlara 5218’in uygulanmasını öngörmekte ve bu tarihten sonra yapılacak olanların da yıkılmasını emretmekteydi.
4- 6188 sayılı Yasa (1953): 1953 yılında gecekondu sorununun çok yaygınlaşması, Ankara’nın yanı sıra İstanbul’da da Zeytinburnu, Taşlıtarla ve Kâğıthane gibi büyük gecekondu bölgelerinin kurulması üzerine, 1954 seçimlerinden bir yıl önce, 6188 sayılı Bina Yapımını Teşvik ve İzinsiz Yapılan Binalar Hakkında Kanun çıkarıldı. Bu yasada belediyeler 5228 sayılı yasadaki esaslar uyarınca hazine arazilerini alabilmekte idi. Belediyeler, ayrıca kendi arazilerini de ucuz ve basit konut yapıları için kullanabileceklerdi. Bu konutlar maliyet bedelleri üzerinden birinci öncelikle gecekonduları yıkılan kişilere, ikinci öncelikle de sağlığa aykırı konutlarda oturanlara satılacaktı. Sağlığa aykırı yapılarda oturanlar taşınmadan önce konutlarını yıkıp, enkazı kaldıracak, eğer bu yapılmaz ise 15 gün sonra eski konutları yıkılacaktı.
Yasa hükümlerinden ancak belediye sınırları içinde iki yıldır oturanlar yararlanacaktı. Böylece Yasa, kente yeni gelen kesimlerin konut sorununa çözüm getirmiyor, eski mahalle sakinlerinin yaşam kalitesini artırıyordu. Ayrıca 6188 sayılı yasa ile 5218 ve 5228 sayılı yasalar da yürürlükten kaldırıyordu. Bu döneme kadar çıkan yasaların genelde konut sorununa yönelik olmalarına karşın bu kez özellikle gecekondu sorununa yönelik olduğu söylenebilir. Ancak 6188 sayılı yasada önceki yasalardaki birçok sakıncaları ve eksikleri taşımış ve gecekondu sorununu çözemedi.
5- 7367 sayılı Yasa (1959): 1959’da çıkarılan 7367 sayılı Yasada, hazineye ait belediye sınırları içindeki arsaların belediyelere geçirilmesi yolu ile gecekondu yapımını önleme amacına ayrılması düşünülmüş ise de olumlu sonuçlar alınamadı.
775 Sayılı Gecekondu Yasası’nın yürürlükte olduğu dönem:
6- 775 sayılı Gecekondu Yasası (1966): 1966 yılında çıkarılan 775 sayılı Gecekondu Yasası, kalkınma planlarının benimsendiği ilkelere ana çizgileri ile uyan gecekondu politikası getiriyordu.
Gecekondu politikası, gecekondu sorunlarının kısa ve uzun dönemde çözümlenmesine olanak veren önlemlerin tümü olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda, 775 sayılı Yasa da gecekonduların hem ekonomik ve toplumsal hem de şehircilik konularıyla ilgili sorunlarının çözümünü amaçlayan bir yasaydı.
Gecekondu affı olarak değerlendirilen 15.05.1976 tarih ve 1990 sayılı Gecekondu Kanunu’nda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun’un geçici 8. maddesinde; belediyelere ait olan veya Gecekondu Kanunu uyarınca belediyelerin mülkiyetine geçmesi gereken arazi ve arsalar üzerinde 01.03.1976 gününden önce yapıldıkları tespit edilen gecekondular hakkında da Gecekondu Kanunu’nun, gecekonduların ıslah ve tasfiyesi ile ilgili 21. maddesi hükümlerinin uygulanacağı belirtilmekteydi.
Daha önce çıkarılmış bulunan gecekondu yasalarında benimsenen politikalar, 775 sayılı Yasaya da egemendir. Buradaki hedefler, “iyileştirme”, “ortadan kaldırma”’ ve “önleme”dir.
Gecekondu olgusunun kendini tamamen İmar Yasası’ndan bağımsız kıldığı dönem:
7- 2805 sayılı Yasa (1983): Açıkça gecekondu affının gündeme geldiği ilk yasa 21.03.1983 tarih ve 2805 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Olarak Yapılan Yapılara Uygulanacak İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanunu’nun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun oldu.
Gecekonduların, muhafaza edilecek, ıslah edilerek muhafaza edilecek ve yıkılacak şeklinde sınıflandığı bu yasada; tasnif, tespit, değerlendirme ve diğer işlemlerin belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyelerce, bu sınırların dışında ise valiliklerce yapılacağı yer alır. Bu Yasa, ıslah imar planlarıyla, yapıldığı yöredeki veya tasfiye edilecek gecekondulara çözüm bulmanın yanı sıra yasalara uyulmayarak oluşturulmuş hisseli şahıs arazilerini de yasaya oturtmayı amaçlamıştı.
8- 2981 sayılı Yasa (1984): 2805 sayılı Yasayı yürürlükten kaldıran, 24.03.1984 tarihinde 2981 sayı ile kabul edilen “İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanunu’nun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun”, adından da anlaşıldığı gibi af niteliğindeydi. Bu yasanın 4. maddesine göre imar mevzuatına aykırı inşa edilmiş yapılarla gecekondular “korunacak”, “ıslah edilerek korunacak” veya “bu yasa hükümlerinden yararlanamayacaklar” olarak sınıflandırılıyordu. Korunacak ve ıslah edilerek korunacak yapılara ruhsat verilebileceği belirtilmekteydi. Yani, imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak yapılan yapıların altı ay içinde belediye veya valiliğe başvurularak, uygun durumda olanların yasallaştırılması, gecekondulara önce tapu tahsis belgesi, daha sonra ıslah imar planları ile tapu verilmesi bu yasanın özünü oluşturuyordu. Tapuya esas olacak tapu tahsis belgesi de ilk kez bu yasayla tanımlandı.
9- 3290 sayılı Yasa (1986): 2981 sayılı Yasaya biraz daha açıklık getiren bu yasa, gecekondu affının kapsamını da genişletiyordu. Bu Yasanın kapsamına, daha önce konut olarak kullanılıp, sonra işyerine çevrilen gecekondular da dâhil edildi.
Bu yasada, arsa tahsisinden yararlanacakların 2981 sayılı Yasada belirtilenlere ek olarak, işyeri fonksiyonunda kullanılan bir yapıya da sahip olmamaları koşulu getirildi. 02.05.1986 tarihinde kabul edilen 3290 sayılı Yasada İstanbul Boğazı sahili ve öngörünümü ile Çanakkale Boğazı’nda yer alan gecekondulardan 02.06.1981 tarihine kadar yapılmış olanların yararlanabileceği, diğer yerlerde 2981 sayılı Yasadaki tarih yeniden belirlenerek, 10.11.1985 tarihine kadar yapılmış tüm gecekonduları içererek, kapsam oldukça genişletildi.
10- 3366 sayılı Yasa (1987): 3366 sayılı Yasayla 2981 ve 3290 sayılı Yasalarda süresi içinde belediye ve valiliklere başvurmayanların işlemlerinde değişiklik yapıldı, su ve elektriğin kesilmesi yerine harçlar getirildi. Ayrıca, ıslah imar planı veya kadastro planları ile belirlenen alanlarda doğrudan tapunun verilebileceği hükmü yer alıyordu. Bu Yasayla kaçak olarak yapılmış her tür yapı, örneğin kıyılarda, askeri bölgelerde, karayolları kamulaştırma sınırı içinde kalanlar, “gecekondu” gibi yorumlanarak, bu yapıların sahiplerine de ıslah bölgesi veya yakın çevresinden bağımsız, hisseli veya kat mülkiyeti esasına göre imar parseli alma hakkı verilebilecekti. Bununla affın kapsamı biraz daha genişletildi, gecekondu tanımına çeşitlilik getirildi.
“Gecekonduların imarlı alanlardaki taşınmazlar gibi alınıp satılabildiği dönem”:
11-3414 sayılı Yasa (1988): 02.03.1986 tarihinde kabul edilen 3414 sayılı Yasa bundan önce çıkarılan iki kararnamede bazı değişiklikler getirdi. Bu yasa, 775 sayılı yasa ile belediye sınırları ve mücavir alan sınırları içinde, gecekondularla ilgili işlemleri yürüten büyükşehir belediyeleri ve valiliklerin yetkilerini, tamamen ilçe belediyelerine devrediliyordu. Böylece büyükşehir belediyesi olmayan yerlerde ise yetki, tamamen belediyelere geçti.
3414 sayılı Yasa, 775 sayılı Yasanın 34. maddesini de geçersiz kılmaktadır. Bu maddede, kendilerine arsa veya konut tahsis edilenlerin, yirmi yıl içinde satmak veya devretme haklarının olmadığı belirtilmekteydi. Bu koşulun 3414 sayılı Yasayla ortadan kalkması, gecekondu sahibine, arsasını veya konutunu müteahhide verme veya satarak başka yerde yeni bir gecekondu, yapma şansı verdi.
12- 4706 sayılı yasa (2001): 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesiyle “belediye ve mücavir alan sınırları içinde olup Bakanlıkça tespit edilecek alanlarda bulunan, hazineye ait taşınmazlardan, 31/12/2000 tarihinden önce üzerinde yapılanma olanların; öncelikle yapı sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerine satılmak ya da genel hükümlere göre değerlendirilmek üzere ilgili belediyelere bedelsiz olarak devredileceği” hükmü getirildi.
Bu hükümle meşru olmayan fiili durumlar meşrulaştırılarak 31.12.2000 tarihinden önce hukuka aykırı yapılmış eylemler bağışlandı. İmar affı kapsamında değerlendirebileceğimiz bu durum, genel bir planlama esası olan; imar planlarında, plan kapsamı içinde kalan hazineye ait taşınmaz malların kentin ihtiyacı olan; kentsel, sosyal, kültürel ve teknik altyapı (eğitim, sağlık, spor, huzur evi, yaşlılar evi vb.) alanlarına ayrılmasını engelleyerek kentsel hizmet sunumlarını aksatmaktaydı.
Bütçe yasaları ve Türk Ceza Kanunu’na eklenen imar affı nitelikli maddeler:
13- 4833 sayılı Yasa (2003) / 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu: Mevzuat gereği, kamu kurum ve kuruluşlarına gerekli belgelerle başvurmayıp, çeşitli onay, ruhsat ve yapı kullanma izinleri alınmadan yapılan yapılara imar mevzuatı uyarınca cezai işlemlerin uygulanması gerekir.
3194 İmar Kanunu’nun, kullanma izni alınmamış yapılarla ilgili maddesinde, inşaatın bitme gününün, kullanma izninin verildiği tarih olduğu; yapı kullanma izni alınmamış yapıların ise izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmayacağı; ancak, yapı kullanma izni alan bağımsız bölümlerin bu hizmetlerden istifade ettirileceği hükmü 1985 tarihinden beri uygulanmaktaydı.
Ancak, 4833 sayılı Yasanın 51. maddesinin (ö) fıkrası ile “yapı kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılara belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz gibi altyapı hizmetlerinin birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi halinde, ilgili yönetmelikler doğrultusunda fenni gereklerin yerine getirilmiş olması ve bu kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içerisinde başvurulması üzerine kullanma izni alınıncaya kadar geçici olarak elektrik bağlanabilir” hükmü getirildi.
14- 5027 sayılı Yasa (2003) / 2004 Mali Yılı Bütçe Kanunu: 4833 sayılı Kanunda olduğu gibi 5027 sayılı 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu’na da bir madde eklenerek yaklaşık aynı içerik ve aynı yasa yapım tekniği uygulanmıştı.
28.12.2003 tarihli Resmî Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlanan 5027 sayılı Kanunun 49. maddesinin (j) fıkrasıyla, yapı kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılara; yol, su, telefon, kanalizasyon, doğalgaz gibi alt yapı hizmetlerinin birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi halinde, ilgili yönetmelikler doğrultusunda fenni gereklerin yerine getirilmiş olması ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren başvurulması üzerine kullanma izni alınıncaya kadar geçici olarak elektrik ve / veya su bağlanabileceği, Belediye sınırları içinde kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılaşmaların her türlü atıklarının çevre sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşması halinde bu gibi yerlere belediyelerce kanalizasyon ve temizlik hizmetlerinin verilebileceği kanunlaştırıldı. Bu yasayla da imar mevzuatına aykırı yapılara hizmet sunmada çevre sağlığı konusu ön plana çıkarılarak meşrulaştırma gerçekleştirilmiş oldu.
15- 5377 sayılı Yasa (2005) / Türk Ceza Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun: Farklı kanunlara madde ekleme yöntemiyle yapılan benzer bir uygulama da 08.07.2005 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 5377 sayılı Kanun ile değiştirilen 26.09.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. maddesine eklenen 6. fıkra oldu. Bu ekleme ile 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak Ceza Kanunu’nun 184. maddesinin 1. ve 2. Fıkralarında yer alan “yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişiler ile bu yapılara elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişilerin, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları” engellendi.
Dolayısıyla, mevzuata aykırı yapıların sahipleri ve bunlara göz yuman kamu çalışanlarının cezaları ile birlikte özellikle deprem riski bulunan yerlerdeki izinsiz veya mevzuata aykırı olan yapılar da affedilmekteydi.
16- 5398 sayılı yasa (2005) / Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesinde Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun:
5398 sayılı Kanunun 13. maddesiyle 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 6. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen (c) bendinde, özelleştirme kapsamına alınan kıyı, sahil şeridi ve dolgu alanlarındaki sınırlı kullanım kararları ve yapılanma şartları, imar planı kararlarıyla genişletilerek turizm amaçlı alışveriş merkezleri ve konaklama ünitelerinin yapılmasına olanak sağlandı.
Bir başka yöntem de imar affı yasalarının yürürlük sürelerinin uzatılması şeklinde af kapsamı genişletiliyordu. Bu uzatmalar 6306 ve 6639 sayılı yasalarla gerçekleştirildi.
17- 5784 sayılı Kanun (2008) / Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun: Kanunun 25. Maddesi ile İmar Kanunu’na Geçici 11. madde ekleniyor ve bu yolla kullanma izni olmayan yapılara elektrik ve su bağlanmasının önü açılıyordu.
18- 6306 sayılı Yasa (2012) / Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun: 775 sayılı Gecekondu Yasası’nın temel amaç ve içeriklerini güncelleyerek, afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini oluşturmak üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemeyi amaçlayan bir başka düzenleme de 6306 sayılı yasadır.
Bu yasanın 23. maddesi ile 24.2.1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanunun yürürlükten kaldırıldığı belirtilmektedir. Ancak, 6306 sayılı Kanunun yürürlük başlıklı 24. maddesinde; kaldırma işleminin bu Kanunun yayımı tarihinden üç yıl sonra yürürlüğe gireceği belirtilerek, imar ve gecekondu mevzuatına aykırı yapılara uygulanacak (af nitelikli) işlemler üç yıl daha uzatılmış oluyordu.
19- 6639 sayılı Yasa (2015) / Bazı Kanun ve KHK’larda Değişlik Yapılmasına Dair Kanun: 6639 sayılı Yasanın 38. maddesi ile 16.05.2012 kabul tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 24. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “üç yıl” ibaresi “altı yıl” olarak değiştirilerek ikinci kez 2981 sayılı Yasanın yürürlükte kalması sağlanmış oldu.
20- 7143 sayılı İmar Barışı Yasası (2018) / Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun: Son imar affı yasası olan 7143 sayılı İmar Barışı Yasası şimdiye kadar çıkarılmış en geniş kapsamlı torba yasa maddesi oldu. Bu yasanın 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na, “imar affı” içerikli Geçici 16. madde madde eklendi. Düzenleme 21.12.2017 tarihinden önceki yapıları kapsıyordu.