Mine G. Kırıkkanat’ın 20 Şubat 2022 tarihli ve “Gazeteci Onuru” başlıklı yazısında şöyle bir tümce vardı:
“Henüz tek sayılı yaşlardaydım.”
Bu tümcedeki “tek sayılı yaş” ifadesi enikonu düşündürdü beni. Ucu açık, belirsiz bir tanımlamaydı. Kapalı anlatımdan tam olarak çıkaramadım yazarın o yıllardaki yaşını. Sanki anlamı sakatlayan bir şey varmış gibi geldi bana. “Sayı” sözcüğü bu tümcede biraz eğreti durmuyor muydu? Acaba “tek sayılı yaş” yerine daha uygun bir tanımlama kullanılamaz mıydı?
“Rakam”, sayıları göstermek için kullanılan imlerden her birine verilen addır. Bunlar, 0’dan 9’a kadarki simgesel göstergelerdir. “Sayı” ise sayma, ölçme, tartma gibi işlemler sonunda bulunan birimlerin toplam ifadesidir. Sayıyı rakamlar oluşturur.
“Rakam” ve “sayı” ilişkisi biraz “harf” ve “alfabe” ilişkisine benzer.
Dildeki seslerin her birini gösteren işaretlere “harf” adı verilir. Harflerin belli bir sıraya göre dizilmiş bütününe ise “abece” (alfabe) diyoruz. Rakamları da harf gibi kabul edersek, bunların 0-9 arasındaki dizilime “sayıların abecesi” demek yanlış olmaz. Rakamlar 0’dan 9’a kadardır ama sayılar sonsuza dek uzar…
***
Günlük yaşamda “rakam” ve “sayı” kavramlarının çok sık karıştırıldığını ve birbiri yerine kullanıldığını gözlemliyoruz. Kimi yanlış kullanımlara Dilin Kemiği’nde daha önce değinmiş olsak da Mine Kırıkkanat’ın yukarıda alıntıladığım tümcesinden yola çıkarak konuyu bir kez daha ele almanın yararlı olacağını düşündüm. Bu amaçla konunun uzmanı bir profesöre, İTÜ Emekli Öğretim Üyesi Ümit Şenesen’e başvurdum; ondan “sayı” ve “rakam” kavramlarının özlü bir açıklamasını rica ettim. Köşemizin de sürekli izleyicilerinden olan Hocamız sağ olsun, okurlarımız için şu aydınlatıcı bilgiyi paylaştı:
“Sayı-rakam sözcüklerinin birbirine karıştırılması, ülkemizdeki matematik öğretiminin yeterince iyi olamayışına bağlanabilir kanısındayım. Uluslararası bilimin dili olan sayılar konusunda toplum olarak pek de iyi bir bilgi düzeyinde değiliz sanırım. Bütün dillerde tam tamına 10 rakam vardır: 0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9. Bunlardan sıfırın dışındakiler en eski çağlardan beri kullanılagelmiştir.
Ortadoğu uygarlıklarında rakamlar harflerle belirtilirdi. İlk harf ‘alef’, kimi dillerde ‘alfa’ya, kimi dillerde ‘elif’e dönüştü, daha sonra ‘1’ oldu. Yaşı uygun olanlar, bir mektuba tarih atılırken ay yerine I, V, X gibi Romen rakamlarının yazıldığını anımsar.
‘Sıfır’ rakamına rastlanan ilk yazılı belge, yedinci yüzyılda Hindistan’da yaşayan matematikçi Brahmagupta’nın yapıtıdır. Dokuzuncu yüzyılda bunun farkına varan İranlı matematikçi Harizmi’nin yazdığı Cebir kitabı iki yüzyıl sonra Latinceye çevrilince Avrupa’da matematikle ilgilenenler ilk kez hem ‘sıfır’ kavramıyla hem de Hint-Arap rakamlarıyla tanışmış oldu.
Görüldüğü gibi, bütün rakamlar tek basamaklıdır, eski deyimle tek hanelidir. Bütün sayılar, bu rakamlardan biri ya da daha fazlası kullanılarak oluşturulur. Nasıl ‘o’ harfinin tek başına bir sözcük anlamı varsa, bir rakam da aynı zamanda sayı olarak kullanılabilir: 2 kardeş, 7 gün gibi.
Ayrıca harfleri bir araya getirip sözcükler oluşturabildiğimiz gibi, rakamları yan yana dizip birden çok basamaklı sayılar elde edebiliriz.
Bütün rakamlar ile 9’dan sonra gelen, 10, 11, 12, … sayılarının hepsi doğal sayılardır. Bunlara eksi sayıların katılmasıyla tam sayılar elde edilir. Böylece sayılar birden çok basamaklı hale gelir. Bunlara kesirli ya da ondalık sayılar da eklenirse reel sayılar elde edilir.
Son aylarda Türkiye’de yıllık enflasyon oranının iki basamaklı (% 10 – % 99 arası) sayılara ulaştığı söylenmektedir. Kimi yorumlarda yılsonuna kadar üç basamaklı enflasyonu göreceğimiz, yani tüketici fiyatlarındaki yıllık artışın en az % 100’e erişeceği ileri sürülmektedir.
“Henüz tek sayılı yaşlardaydım” kullanımı bana da yanıltıcı gibi geliyor. Tek sayılar, sonu 1, 3, 5, 7, 9 ile biten tam sayılardır. 0, 2, 4, 6, 8 ile biten tam sayılara da çift sayılar denir. Eğer bunu söyleyen, yaşının en çok 9 olduğunu belirtmek istiyorsa, ‘Henüz on yaşıma gelmemiştim’ diyebilir.”
Ümit Hoca’yabu değerli bilgi notu için teşekkür ediyorum. Umarım okurlarımız “sayı” ile “rakam” ayrımını şimdi daha iyi anlamışlardır.
* * *
HAFTANIN NOTU
Sabır ve şükür ekonomisi!
Recep Tayyip Erdoğan, yoksulluk ve pahalılık yüzünden evine ekmek götüremeyen insanlara sürekli “sabır” dileyip “Biraz daha sıkın dişinizi” diyor. “Dayanacak gücümüz kalmadı” diyenlere ise kızıyor ve onları “şükretmemekle, şükürsüz davranmakla” suçluyor…
Bir eli manda yoğurdunda, öbür eli kestane balında, Saray’da ekmek elden su gölden yaşayan sevgili “Reis”imiz, halktan “sabırlı olmalarını” beklerken, 100 bin lira olan Cumhurbaşkanı maaşını az bularak daha yakınlarda 141 bin liraya çıkarmak istemişti. Yoğun tepkiler üzerine bu isteğini geri çekmek zorunda kaldı.
Ahalinin bu koşullarda “sabırsız” ve “şükürsüz” olmasını anlıyorum da acaba kendilerinde de bir “şükürsüzlük hali” mi var diye düşünmeden edemiyorum.
* * *
DIŞARIDAN İÇERİYE BAYRAM SELAMI
Başta Gezi Tutsakları Mücella Yapıcı, Mine Özerden, Çiğdem Mater, Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay olmak üzere, haksız yere cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş, Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak, İdris Baluken, Dr. Selçuk Mızraklı ve adlarını sayamadığım “hukuksuzluk kurbanı” yüzlerce tutuklu ve hükümlüye, “İlerdedir herhal yaşanacak günlerin en güzelleri” diyerek iyi bayramlar diliyorum.
* * *