2 Temmuz “Aydınlarını yakan ülke”nin çocukları olarak, 13 yıldır olduğu gibi bundan sonraki yıldönümlerinde de başımız önümüzde içimiz burkularak anacağımız bir tarih olacak. Yıllardır şeriat tehlikesini görmezden gelenler, o gün Madımak Oteli’nde cayır cayır yanan insanların feryatlarına nasıl kulaklarını tıkadılarsa, bugün de o kadar sağırlar. Tehlikenin hâlâ farkında değiller. 2 Temmuz 1993 günü Sivas’ta Madımak Oteli’nin önünde sergilenen vahşeti “İslam Faşizmi” olarak adlandıranların tanımlamaları gayet yerinde. Yargıtay 9. Ceza Dairesi de gerekçeli kararında, “Aziz Nesin’in düşünce ve davranışları bahane edilerek, Anayasal düzen değiştirilmeye, TBMM düşürülmeye teşebbüs edilmiştir” diyerek katliamı gerçekleştirenlerin asıl amaçlarına dikkat çekmiştir. Sivas katliamı, Ankara DGM’nin kararına ise “Türk-İslam tarihinin en vahim olayı” olarak geçmektedir.
Sloganlar
Göstericiler tekbir getirerek “Müslüman Türkiye”, “Sivas Aziz’e mezar olacak”, “Şeriat isteriz”, “Yaşasın Hizbullah”, “Laik düzen yıkılacak”, “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak”, “Kanımız aksa da zafer İslamın”, “Sivas laiklere mezar olacak”, “Şeriat gelecek, batıl zail olacak”, “Muhammed’in ordusu, kâfirlerin korkusu”… ve benzeri sloganlar eşliğinde ulaştılar kanlı emellerine. Bu sloganlar bize yabancı değil. Cuma namazı sonrası Beyazıt Camii’nde şeriat gösterisi yapanlar da Şişli Camii’nden çıkıp Cumhuriyet Gazetesine saldıranlar da hâlâ aynı dili konuşmaktadırlar.
Devletin gözünün önünde
Şeriatçılar ve faşistler günler öncesinden yapmışlardır hazırlıklarını. Öğrenci yurtları Konya, Kayseri ve çevre illerden getirtilen şeriatçılar ve faşistlerle doldurulmuş, “Müslümanlar” imzalı bildiriler dağıtılarak “Cihad” çağrıları yapılmaktadır. Ankara çaresizdir, olayları naklen izlemekle yetinir. Devlet orada; Sivas Valisi Ahmet Karabilgin orada, Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner orada, Tugay Komutanı Tuğgeneral Ahmet Yücetürk orada ama Menemen’de bir Asteğmen’in gösterdiği cesareti göstermiyor/gösteremiyor. RP’li Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan göstericileri yatıştıracak bir konuşma yapması beklenirken sözlerine “Gazanız mübarek olsun. Bir defa şöyle bir Fatiha okuyalım. Sonra şunların ruhuna el Fatiha diyelim” diyerek daha da tahrik eder göstericileri. “Mücahit Temel” kendisine yakışanı yapmıştır. Hizmetinin karşılığı da aynı Kahramanmaraş Katliamının baş tahrikçisi Ökkeş Şendiller gibi “Milletvekili” seçilerek verilecektir kendisine.
Yitirdiklerimiz
Asım Bezirci, Metin Altıok, Behçet Safa Aysan, Muhlis Akarsu, Muhibe Akarsu, Nesimi Çimen, Asaf Koçak, Hasret Gültekin, Mehmet Atay, Sehergül Ateş, Serpil Canik, Carina Cuanna, Belkız Çakır, Muammer Çiçek, Serkan Doğan, Murat Gündüz, Gülsüm Karababa, Koray Kaya, Menekşe Kaya, Uğur Kaynar, Handan Metin, Sait Metin, Huriye Özkan, Yeşim Özkan, Ahmet Özyurt, Asuman Sivri, Yasemin Sivri, Edibe Sulari, Nurcan Şahin, Özlem Şahin, İnci Türk, Kenan Yılmaz, Ahmet Öztürk, Ahmet Alan, Hakan Türkgil, Gülender Akça, Erdal Ayrancı.
Kebap Salonu
Türkiye, 13 yıldır “Aydınlarını diri diri yakan ülke” olarak tanınıyor bütün dünyada. Aradan geçen zaman, 37 aydınımıza mezar olan Madımak Oteli’ni şeriatın simgesi haline getirdi. Bu ülke bu ayıbı daha fazla taşımamalı omuzlarında. Önümüzde bir fırsat var. Madımak Oteli’nin orada yaşamlarını yitiren aydınlarımızın anısına müze yapılabilmesi için imzalar toplanıyor.
Bugün orada “Kebap Salonu” var. Oysa Madımak, “İslam Faşizmine” direnişin, uyanışın simgesi olmalı. Bu ülke, çamurdan kahramanlar, katliam sanıklarından da milletvekilleri çıkartmamalı!