Devamlı siyaset yazmaktan, pahalılık konusunu temcit pilavına çevirmekten, iktidarın aymazlıklarını, muhalefetin becerisizliklerini dile getirmekten bunalıyor insan.
Ve an geliyor, elim yazmaya gitmiyor…
Her zaman olmaz ama son günlerde gerek gazete ve gerekse TV’lerdeki aynı mealdeki yayınları görmek ve okumaktan gına geldi…
Yazmamak başka şey ama devamlı yazı yazdığın köşenin günlerce boş çıkmasına okuyucunun aldırmamasına ne demeli?
Sanırım okuyucu da aynı şeyleri okumaktan bıktı…
Haklılar…
Yine de yazmak, yazana iyi geliyor sanırım.
Bir ara boşlukta kalır gibi hissettim kendimi…
Ama yazmanın da şart olduğunu, boşluğun ve eksikliğin ancak böylelikle giderileceğini anladım…
Hemen aklıma takılan konuya döneyim.
Sanatçı “güç” ten yana olur mu?
Başlıktaki soruya hemen yanıt vereyim.
“Asla olmaz… Olmamalı… Sanatçının yeri ve tavrı halkla iç içe olmaktır”
Oysa Tamer Karadağlı denen arkadaş öyle değil.
Güce taptığı belliydi…
Ve sonunda kendisine hediye edilen koltuğa (biraz olsun sıkılması gerekirken), büyük bir iştahla oturdu.
Tiyatro sahnelerinde ve TV kanallarında yıllarca “var olduğu” söyleniyor ama meğer hayatı boyunca tek bir oyunda yer almış…
Şimdi ise genel müdür bu arkadaş…
Tamer Karadağlı’nın Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne atanmasına yönelik tepkiler haliyle hâlâ sürüyor.
Devlet Tiyatroları Sanatçıları Derneği (DETİS), son 24 yılda sadece “bir tiyatro oyununda” rol alan Karadağlı’nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne atanmasına yayımladığı yazılı açıklamayla tepki gösterdi ve. “Sanat evrenseldir -ve elbette- politiktir ama Devlet Tiyatrosu gibi sanat kurumlarının ideolojiler üstü olması, günlük politikaya alet olmaması ve hiçbir siyasi görüşün hizmetine girmemesi gerekir” ifadeleri kullanıldı.
Çok da haklı bir tepki…
Bakalım arkadaş nasıl bir icraatta bulunacak…?
Onu bilemem ama Saray’a ve güce yakın duran bir sanatçının TV ekranlarında hâlâ dönen “Aman Çocuklar Duymasın dizisi bile bize bazı ipuçları vermişti zaten:
Umarız “güç” e hayranlık duyup, bunun karşılığında “koltuk” kaptığını büyükler bilsin…
Bizler bilelim yeter…
“Aman çocuklar duymasın”