Safa Tekeli / Ajans Bizim – 24 Eylül 1884’te İzmir’de doğan İsmet İnönü’nün biyografisini yazanlar, onun asker, hem asker hem diplomat ve devlet adamı niteliklerini vurgularlar.
Onun bu niteliklerini; “İnönü Savaşları, Mudanya Mütarekesi, Lozan Barış Antlaşması; Atatürk’ün başbakanı olarak demiryollarının yaygınlaştırılması, fabrikalar kurularak yerli sanayinin güçlendirilmesi; Cumhurbaşkanı olarak da İkinci Dünya Savaşı’nda uyguladığı tarafsızlık siyasetiyle ülkeyi esenliğe çıkarması, ilköğretim seferberliği, Köy Enstitüleri atılımı; 1950-1960’ta muhalefet lideri olarak demokrasiye katkısı, 1960 ve sonrasında askerî müdahale hareketlerinin demokratik yaşama dönüşmesine katkısı” örneklerini vererek somutlaştırırlar.
Atatürk’ün savaşta asker, barışta diplomat ve devlet adamı olarak en güvendiği paşası İsmet İnönü’dür. Meclis’in açılması öncesinde; işgale uğrayan İstanbul’dan kaçarak Ankara’ya gelenleri karşılamak için istasyona gelen Mustafa Kemal, çevresindekilere yalnızca onu sorar: “İsmet nerede, İsmet nerede?” Kurtuluş Savaşı ve sonrasında Atatürk’ün öngörülerini haksız çıkarmayan İnönü, onun “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesinden hiç taviz vermeyen bir siyaset güdecektir.
İnönü’nün 10’uncu yıl nutku
Vefatının 50’inci yılında anılan İsmet İnönü, Cumhuriyet’in ilanının 10’uncu yıldönümü dolayısıyla Türkiye’de bulunan Sovyet filmcilere bir nutuk verir. 2000’li yıllara kadar yazılı kaynaklarda yer almayan nutkunda İnönü, “Vatandaşlarım; on sene evvelki Cumhuriyet’ten Türk milleti bugün hiç olmazsa on kat daha kuvvetlidir” diyor.
İkinci Cumhurbaşkanı İnönü, başbakanlığı döneminde, 1932 yılında Moskova’ya bir ziyarette bulunur. İnönü, anılarında, bu ziyaretinin nedenini açıklarken; Batı ile ilişkileri düzeltmek konusundaki çalışmaların Sovyet Rusya’da şüphe uyandırdığından da söz eder. Israrla Rusya’ya davet edildiğini belirten İnönü, 1932’de bu ziyareti eşi Mevhibe İnönü ile beraber gerçekleştirdiğini kaydeder. İnönü’nün ziyaretine karşılık “Sovyet Rusya,” Cumhuriyet’in ilanının 10’oncu Yılı’na denk getirerek; “Başvekâlet vekili, Harbiye ve Bahriye Komiseri Kliment Yefromoviç Voroşilov” başkanlığındaki bir heyeti Türkiye’ye gönderir.
İstanbul’a gelen Voroşilov başkanlığındaki heyet, özel trenle Ankara’ya hareket eder. 27 Ekim’de Ankara Garı’nda, Başbakan İsmet İnönü tarafından karşılanan Sovyet Rusya heyeti, aynı gün Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal tarafından da kabul edilir.
Cumhuriyet’in ilanının 10’uncu yıldönümünün görkemli töreninde, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, ünlü “10’uncu Yıl Nutku”nu verir. Voroşilov başkanlığındaki heyetin gezisini görüntüleyen Sovyet filmciler de Başbakan İsmet İnönü’den, bir “10’uncu Yıl Söylevi” almayı başarır.
Tam metin o nutuk:
Başbakan İsmet İnönü’nün, henüz her yanında binaların yükselmediği Ankara’da, bir bahçede, yeşil dallar arasında, kameraya karşı, Cumhuriyet’in 10’uncu Yılı’na onurla ulaşmanın neşesi içinde verdiği ve Ekim 1933’ten bu yana yazılı bir kaynakta rastlanmayan nutku şöyle:
“Cumhuriyet’in 10’ucu Yılı’nı kutluyoruz. Bugün ne kadar sevinsek hakkımız vardır. O zamandan, bu devir Cumhuriyet’in muzafferiyeti ile başladı. On sene içinde Türk milletinin tahakkuk ettirdiği eserler bugün iftihar ile hatırlayabileceğimiz kadar büyüktür ve geniştir. İnkılapların kuvvetini vakit vakit eski zamanlara rücu ederek mukayese etmekte faide vardır. Vatandaşlarım; on sene evvelki Cumhuriyet’ten Türk milleti bugün hiç olmazsa on kat daha kuvvetlidir.
Vatandaşlar; Türkiye Cumhuriyeti’nin komşularıyla ve herkesle münasebetleri çok çok daha iyidir. Fakat sizin bildiğiniz gibi, tüm dünyanın bildiği gibi; bizim, Türkiye Cumhuriyeti’nin harici politikasında esas olan nokta Sovyetlerle olan dostluğumuzun temel teşkil etmesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Sovyetlerle dostluğu en çetin zamanlarda başlamış, en çetin imtihandan geçilmiş; bugün için daha bir, iki milletin kalbine yerleşmiş esaslı bir politikadır. Bugün Cumhuriyet’in 10’uncu yılında bizim bayramımıza iştirak eden dostlarımızı, Voroşilov’u, Karahan’ı, Bubnof’u, Suritz’i, Krijijanovski ve Budyeni’yi; hepsini aramızda görmek bizim için büyük bir sevinç ve bahtiyarlıktır. Kendilerine bilhassa teşekkür ederim. Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın dostlarımız!”