21 Şubat, UNESCO üyesi ülkelerde 2000 yılından beri “Dünya Anadili Günü” olarak kutlanıyor.
Türkiye’nin resmi dili Türkçedir. O, bizim ortak paydamızdır. Ancak Türkiye’de anadili farklı olan başka halklar da vardır. Onların dilleri de en az Türkçe kadar saygıyı hak ediyor. Türkçe benim ağzımda nasıl “annemin ak sütü gibi” ise başka diller de o insanlar için öyledir.
Gelin görün ki ülkemizdeki ikinci büyük etnik topluluk olan Kürtlerin dili uzun yıllar yasaklı kaldı. Oysa herkesin anadilini öğrenme ve konuşma hakkı, temel bir insan hakkıdır. Bir halkın dilini yasaklamak zalimliktir, faşistliktir.
Türkiye’de ne yazık ki Türkçe dışındaki dillere yönelik önyargılar henüz aşılabilmiş değildir. O kadar ki TBMM’de Kürtçe bir selamlama tümcesi bile bazen büyük olay olabiliyor.
Bu çiğliğin yeni bir örneğine, üstelik tam da Dünya Anadili Günü’nde tanık olduk. CHP’li bir vekilin annesine iletmek istediği Lazca mesaj, TBMM’de sansürlendi!
CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı, Anadili Günü dolayısıyla Genel Kurul’da, “Annem ekrandan beni bekliyor” diyerek Lazca konuşmaya başlayınca MHP’li Meclis Başkan Vekili, mikrofonu hemen kapatıverdi!
Bir milletvekilinin Anadili Günü’nde anasına anadilinde seslenmesini engelleyen bu tutum çağdışıdır, mutlaka aşılmalıdır!
Çokdillilik ve çokkültürlülük, toplumları ayrıştıran değil zenginleştiren bir olgu olarak değerlendirilmelidir.
* * *
Bu arada belirteyim: “Anadili” sözcüğü, gazetelerde ve haber sitelerinde genellikle “anadil” olarak yazılıyor. Oysa “anadil” ile “anadili” kavramlarının farklı şeyler olduğunu bu köşede birkaç kez belirttik. Yazık ki “anadili”nin önemine vurgu yapan kimi kurumlar bile bu ayrıma dikkat etmiyor!
* * *
BAŞKAN’IN “İLGİ VE ALAKASI”
Kartansaş A.Ş., İstanbul Kartal Belediyesi’ne ait bir şirket… İlgi alanı da hayli genişmiş. Yapı işinden taşınmaz kiralamaya; resmi ve özel kurumlara giyim malzemeleri ve çeşitli besin maddeleri sağlamaya; kültür, sanat, eğitim ve spor organizasyonları yapmaya kadar çok değişik alanlarda hizmet veriyor…
Kartansaş’ın bilgisunar sitesinde, Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’in bu şirketi tanıtan yazısı şöyle bitiyor:
“Bu vesileyle şirketlerimize göstermiş olduğunuz ilgi ve alakadan ötürü sizlere teşekkür ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”
“İlgi” ile “alaka”nın eşanlamlı sözcükler olduğunu, bir sözün Türkçesiyle Arapçasının aynı tümcede kullanılmaması gerektiğini, Kartal Belediyesi’nin “Ke” adlı Edebiyat-Kültür-Sanat Dergisi’nde yazan arkadaşlardan biri anımsatsın Sayın Başkana!
* * *
HAFTANIN NOTU
Başkentte Kültür-Sanat
Ankara, siyasetin merkezi olarak bilinir ama aslında kültür- sanat kentidir. Zaten sonradan İstanbul’a demir atan sanatçıların çoğu da Ankara kökenlidir.
Başkentin değişik mekânlarında her gün sayısız etkinlik yapılıyor. Sergiler, dinletiler, tiyatro gösterileri, imza günleri, söyleşiler… Elbette hepsine yetişebilmek olanaksız. Ama artık bıkkınlık veren siyasal gündemlerden ve TV’lerdeki gevezeliklerden uzaklaşıp bu etkinliklere zaman ayırabilirsek yorgun düşmüş ruhlarımızı biraz dinlendirmiş oluruz.
Geride bıraktığımız hafta, biri resim, öbürü karikatür olmak üzere iki sergiyi gezme olanağı buldum. Daha önce Mülkiyeliler Birliği’nde “Portreler” konulu resim sergisini izlediğim Hakan Eken, bu kez çiçeği burnunda bir karikatürcü olarak çıktı karşıma. Karikatür, çok emek isteyen bir sanat dalı. Bu alanda evrensel dili yakalayabilmek için derdinizi sözcüklerle değil çizgiyle anlatmanız gerekiyor. Arkadaşımız henüz yolun çok başında. Çizgisini geliştirip yalınlaştırması, espri anlayışını derinleştirmesi ve sözsüz karikatüre yönelmesi, benim “naçizane” öğütlerim arasında…
* * *
“TOPRAĞIN FISILTISI”
Ankara, galeriler açısından da zengin bir kent. Birbirinden değerli sanatçıların yapıtları, değişik mekânlarda art arda görücüye çıkıyor!
Ana Tanrıça Kibele (Resim: Ayla Aksoyoğlu)
Ressam Ayla Aksoyoğlu, daha önce “On Bin Yıllık Hikâye” ve “Fragmanlar” adıyla sergilediği tematik çalışmalarını, geçen hafta Cumhuriyet Vakfı Galerisi’nde açtığı “Toprağın Fısıltısı” sergisiyle üçlemeye dönüştürmüş bulunuyor. Sanatçı, dizinin son ayağını oluşturan bu sergide, tuval üzerine resimlerle siyah beyaz desenlerden bir seçki sunuyor. Çalışmalarında Anadolu tarihinden ve arkeolojisinden esinlenen Ayla Aksoyoğlu, bu yaklaşımının gerekçesini şöyle açıklıyor: “Hepimizin Anadolu’ya, toprağa, suya, geyiklere, kuşlara, kısaca doğaya borcumuz var. Benimkisi sanat diliyle bir ödeşme çabasıdır.”
Ankara doğumlu olan Ayla Aksoyoğlu, Gazi Üniversitesi Resim Bölümü’nü bitirdikten sonra uzun yıllar Trabzon’un Beşikdüzü ilçesinde Resim Öğretmenliği yapmış ve orada köy enstitüsünden kalan araç gereçleri toplayarak bir müze oluşturmuştu. Bir dönem Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği Genel Sekreterliğini de yapan Aksoyoğlu, konularını daha çok Anadolu mitolojisinden alıyor ve insan eksenli resimler yapıyor. Başat izleği ise “Kadınlar”…
“Toprağın Fısıltısı”, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne yakışan bir sergi…