Türkiye geçmişte de iyi yönetilmiyordu. Siyaset geçmişte de kirliydi rezildi ahlaksızdı ama kabul etmeli ki, bugünkü kadar akıl ahlak vicdan yoksulu değildi. 12 Eylül faşizminin mirasçısı Turgut Özal bile rüşvet skandalına adı karışan bakanını Yüce Divan’a göndermişti. Yani o dönemde bile utanma belası denen bir toplumsal ahlak güdüsü vardı. Bu dönemde ara ki bulasın. Kalmadı!
Akıl ahlak vicdan olmayınca hukuk da olmaz tabii. Türkiye eskiden de hukuk devleti değildi, demokrasiyle yönetilmiyordu ama hukuktan, demokrasiden bugünkü kadar uzaklaşmamıştı. Belki askeri darbe dönemlerinde bugünkü ölçüde hukuktan uzaklaştığı düşünülebilir ama 12 Eylül faşizmini Diyarbakır zindanında geçiren Ahmet Türk’e sorulursa: “Hukuk açısından, sıkıyönetim olmasına rağmen inanın, bugünkü hukuksuzluk o dönemde yoktu.” (Özgür Gündem, 31 Ocak 2012.)
Ahmet Türk 12 yıl önce böyle söylemiş. Böyle söyleyen böyle düşünen sadece Ahmet Türk değil. Söylemeye dilim varmaz ama şahsen ben de aynı kanaatteyim. Toplam beş ay Bursa, İstanbul, Ankara emniyet hücrelerinde işkenceyle sorgulandım; ömrümün iki buçuk yılı Metris cezaevinde geçti. Buna karşın, fiziki işkence dışında, bugünkü hukuksuzluk keyfilik o dönemde yoktu. Ümmetçi ırkçı faşizmin hukuksuzluğu 12 Eylül faşizmini bile geride bıraktı.
***
Askeri darbe dönemini bile geride bırakan bugünkü hukuksuzluğun kurbanları olarak Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala, Can Atalay, Selçuk Kozağaçlı ve benzeri on binlerce kişi güdümlü yargının kararlarıyla cezaevlerinde ömür tüketiyorlar. “Silivri soğuktur!” ifadesi, ümmetçi ırkçı faşizmin korku sloganı olarak belleklere yerleşti. Gün geçmiyor ki, hatta gün içinde saat başı bir keyfilik ve hukuksuzluk haberiyle sinirlerimiz tepemize çıkmasın.
Hukuksuzluğun keyfiliğin en taze örneği Nasuh Mahruki. “Kar leoparı” Nasuh Mahruki, elektronik oylama için hazırlık yapan Yüksek Seçim Kurulu YSK’ye güvenmediğini belirtmesinin ardından tutuklandı. Gerekçe, Türk Ceza Yasası’na iki yıl önce eklenen dezenformasyonla mücadele maddesine muhalefet. Yani “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak.”
Hakkaniyetle söyleyeyim, seçimleri yönetmekle görevli YSK’ye güvensizlik belirtmeyi suç saymak, 12 Eylül faşistlerinin bile aklına gelmezdi. Aynı zarftan çıkan dört oydan üçünü geçerli sayıp dördüncüsünü iptal etmeyi 12 Eylül darbecilerinin YSK’si bile akıl edemezdi. Yani bütün 200 TL değerinde banknotun 150 TL kısmını kabul edip 50 TL kısmını kabul etmemek gibi bir ayıp. AK faşizmin YSK’si böyle bir ayıba imza attı. Rejim değişikliğine yol açan referandumda kanuna aykırı olarak mühürsüz oyları geçerli saymak, Anayasa’ya aykırı şekilde Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez cumhurbaşkanı adaylığını kabul etmek vs… Bunlar da YSK’nin ayıpları. Bu ayıpları işleyen YSK ama tutuklanan, bu YSK’ye güvenmediğini belirten Nasuh Mahruki.
Bu arada Nasuh Mahruki YSK’ye güvenmediğini söylemekle suç işlemiş olsa bile, yürürlükteki infaz rejimine göre, bu suçtan, yani “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçundan mahkumiyetin yatarı yok; tutuklanması gerekmiyor. Ama AK yargı, 12 Eylül yargısına rahmet okuturcasına tutukluyor.
***
Benzer nice hukuksuzluk örnekleri var. Gazeteci Furkan Karabay geçen yıl bir mafya davasının tutanaklarını haberleştirdiği için tutuklanmıştı. Oysa sözkonusu dava dosyası için gizlilik kararı yoktu ama Furkan Karabay tutuklandı, bir ay kadar cezaevinde kaldı.
Furkan Karabay geçenlerde Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve belediyeye kayyım atanması ile ilgili haberleri nedeniyle bir kez daha tutuklandı, on gün kadar cezaevinde kaldı. Gerekçe, Nasuh Mahruki’nin tutuklanmasındaki gerekçeyle aynı. Yani “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak.”
(Ara not: Ahmet Özer’in tutuklanma nedenlerinden biri de 13 yıl önce hısım akraba ve siyaset ilişkileri bağlamında söyledikleriymiş. O yıllarda Fetullah Gülen için övgü yarışına girenler Allah’ın affına(!) havale edildi; Ahmet Özer’in sözleri ayaklarına pranga oldu. İslami adalet böyle bi şey mi?)
(Bir ara not daha: Madem, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak suç. Recep Tayyip Erdoğan, 2023 seçim kampanyasında, Kemal Kılıçdaroğlu’nu PKK Kandil ile ittifak halinde gösteren videoyu yaymakla ne yapmış oldu? Kendisi de kabul etmişti videonun sahte montaj olduğunu.)
***
Gazeteciler İsmail Saymaz ve Fatih Altaylı hakkında da bu maddeye muhalefet suçlamasıyla soruşturma açılmış. Gerekçe, MHP’den istifa ettirilen üç milletvekilinin adlarının altın kaçakçılığına karıştığı iddiasını dillendirmiş olmaları. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı (CİB) bünyesindeki Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) İsmail Saymaz ve Fatih Altaylı’nın dillendirdikleri iddianın, yani Recep Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli’nin buluşmasında konunun görüşüldüğü iddiasının doğru olmadığını açıkladı ama gazeteciler hakkında soruşturma açıldı. Umarım başlarına tutuklanma filan gibi bir hal gelmez.
Sahi sözkonusu milletvekilleri neden istifa ettiler? Sorunun yanıtını bulmaya çalışan gazetecilere soruşturma açan savcılar, milletvekillerinin adlarının karıştığı söylenen olayı neden soruşturmuyorlar? Nasıl oluyor da MHP bu gibi kaçakçılık, mafya, suç örgütü haberlerinin öznesi nesnesi oluyor? Suç örgütü şefleri cezaevinden bırakılır bırakılmaz neden MHP’ye koşup Devlet Bahçeli’nin elini öpüyorlar? İktidar beslemesi medyada bu konuda neden tek satır haber yok?
Kötülük iktidarından bu sorulara ahlaki, vicdanı bir yanıt gelmez. Çünkü, öyle bir dönemdeyiz ki, ümmetçi ırkçı iktidarın hukuksuzluğu 12 Eylül faşizmini bile geride bıraktı.
Anlaşılıyor ki, Cumhur İttifakı denen ümmetçi ırkçı kötülük iktidarının muhalefeti baskılama sindirme pratiğinin gözde kanun maddesi önümüzdeki dönemde TCK 217 olacak. Yani “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak.” “Halkın bir kesimini aşağılama veya kin ve düşmanlığa tahrik” maddesi her zaman emre amade (TCK 216).
Söylenecek yazılacak çok şey var. Şimdilik bu kadarlar kalsın.
Yazıyı noktalarken, iktidar/hukuk ilişkisine dair “hukuk iktidarın…” özdeyişiyle tarihe geçen Mihail Aleksandroviç Bakunin’i saygıyla anıyorum.
“Hukuk siyasetin köpeğidir” diyen Doğu Perinçek’i ise AK yargıya havale ediyorum! Hani “Yargı altın çağını yaşıyor” demişti ya!