Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu, 11 Şubat günü, ruznamede (yani gündemde) ne var ne yok diye Cumhurbaşkanlığı ve Recep Tayyip Erdoğan Twitter sayfalarına bakmış. Aradığını bulamamış. Sonra Cumhurbaşkanlığı’nın resmi web sayfasına bakmış, aradığını orada da bulamamış. Aradığını bulamayınca da o keder ve üzüntüyle, daktilosunu çekip “Utanç duyulacak korkunç duyarsızlık var” diye sitem etmiş.
Orhan’ın aradığı, Pençe Kartal-2 operasyonunda “şehit” oldukları açıklanan Piyade Komando Yüzbaşı Burak Coşkun, Piyade Komando Yüzbaşı Ertuğ Güler ve Muhabere Astsubay Kıdemli Çavuş Harun Turhan için taziye mesajı olup olmadığı. Orhan üç sitede de taziye mesajı bulamamış. Onun yerine, uzaya çıkma projesi, yeni anayasa temennisi, AKP TBMM Grup İçtiması, Balıkesir, Osmaniye, Tokat ve Tunceli il kongrelerine canlı bağlantı varmış…
Orhan, “Basın açıklamaları” ve “Cumhurbaşkanlığı Sözcülüğü” bölümlerine de bakmış, oralarda da taziye mesajı görememiş. O yeisle, “Yazıklar olsun…” diye bir kere daha sitem etmiş.
***
Ah Uğurzade Orhan ah!!!
Sitem etmeye elbette hakkın var da, nasıl diyeyim?
Ömrüne bereket, 70 yaşındasın, 50 yıldır gazetecilik yapıyorsun ama Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ruznamesinde hangi başlıkların olup olmayacağını hâlâ öğrenememişsin. Daha doğrusu mutlaka biliyorsun da, o kederle bir an boş bulunup sitem etme gafletine düşmüşsün.
Naçizane arz edeyim.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan kim?
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı.
Başka?
Başkomutan.
Daha başka?
Dünya Lideri.
Daha daha başka?
Eski Düzce Mebusu Sayın Fevai Arslan’ın ifadesiyle “Allahu Teala’nın bütün vasıflarını üzerinde toplamış bir lider!”
Bilmem anlatabildim mi Orhan!
Eski AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin’in ifadesiyle “O’na dokunmak bile ibadet” sayılırken, sen kiiim, ben kiiim?
Ben, mütekait mülâzım-ı sâni Rahmi Yıldırım.
Sen, ihtiyat mülâzımı Orhan Uğuroğlu.
Haddimize mi Sayın Başkomutan’a akıl öğretmek, sitem etmek!
Hadi Anadolu lügatiyle ifade edeyim: Haddimize mi Ağa’nın lafının üstüne laf etmek!
***
Haddimizi bilmeliyiz Orhan. Sayın Başkomutan mutlaka bizden daha isabetli takdir eder ruznamesinde ne olup olmayacağını!
Esasen bu mevzuyu, yani askeri harekâtlarda toprağa düşmeyi Başkomutan’ın nasıl takdir ettiği cümlenin malumudur. Sen de hatırlarsın. On beş sene önceydi. Sayın Erdoğan, Balıkesir’de açılış töreninde konuşuyordu. Bir yurttaş “Artık şehit cenazesi istemiyoruz” diye bağırıp sözünü kesmeye cüret etmişti. Sayın Erdoğan ise olanca nezaketiyle “Askerlik herhalde yan gelip yatma yeri değil” diye yanıtlamıştı.
Yine sen de hatırlarsın. Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde çıkan çatışmada Komiser Ahmet Çamur hayata veda etmişti. Ahmet Çamur’un Trabzon Çaykara’daki cenaze törenine Sayın Başkomutan da katılmıştı. Sayın Başkomutan, acılı aileyi “Herhangi bir mevtayı değil, şahadet makamına ulaşmış olan şehidi uğurluyoruz. Ne mutlu onun ailesine, ne mutlu onun tüm yakınlarına” diyerek teselli etmişti.
***
Tekraren arz edeyim Orhan,
Sayın Başkomutan’ın ruznamesinde ne olup olmayacağını takdir etmek haddimize değil. Öyle yüksek seciyeli bir lider ki, lafzı, davranış tarzı tebasına da sirayet etmiştir. Mesela, yanlış hatırlamıyorsam, 2012 senesi Temmuz Ağustos aylarıydı. Şemdinli’den “şehit” ve “ölü ele geçirilen” haberleri geliyordu. CHP, TBMM’nin olağanüstü toplanmasını istemişti. Sayın Erdoğan’ın yardımcısı Hüseyin Çelik, “Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis’’i toplamayız” diye karşılık vermişti.
Yine hatırladığım kadarıyla, 14 Mayıs 2016 günüydü. Çukurca’dan çatışma ve “şehit” haberleri geliyordu. Ankara’da şehit cenazeleri kalkarken İstanbul’da tatlı bir heyecan vardı. Başkomutan’ın kerimesi Sümeyye’nin nikâh ve düğün merasimi için hazırlıklar tamamlanmıştı. Muhteşem nikâhın şahitleri arasında, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Lübnan Başbakanı Saad Hariri, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Üyesi Bakir İzzetbegoviç, Meclis Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Ahmet Davutoğlu, eski Başkomutan Abdullah Gül’ün yanı sıra Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar da vardı.
Bilmem anlatabildim mi Orhan? Yanisi o ki, mütekait mülâzım-ı sâni olarak ben, ihtiyat mülâzımı olarak sen, bu gibi devlet işlerinden, esnekliklerden, duyarsızlıklardan anlamayız.
Sencileyin ancak, “Yazıklar olsun” deriz.
Bencileyin bedel ödemeye bütçesi yetmeyen halkımızın neden “Zenginimiz bedel öder, şehidimiz fakirdendir” diye ağıt yaktığını sorgularız.
“Mahdum Burak vatani vazifesini niye yapmadı?”, “Mahdum Bilal bedelli askerlik yaparken, Kerem Kılıçdaroğlu niye tam zamanlı askerlik yaptı?” soruları da cabası.
Yanıt olarak, “Allahü Teala öyle takdir etmiş, naim cennetinde Peygamber’e komşu olmalarını münasip görmemiş” diyelim mi Orhan?
İşbu risaleyi bitirirken, Ataol Behramoğlu’nun şiirini gönderiyorum.
Baki selamlar!
TOPRAĞA DÜŞEN
Ona “Haydi
Savaşa dediler
Başkaca bir şey
Söylemediler.
Aldılar köyünden
Davulla zurnayla
Geride üç çocuk
Bir eş ve bir ana.
Eline bir silah
Tutuşturdular
Ve karşılaştı
Düşman ordular.
Vurulup düştü
İlk çatışmada
Göğsünde bir oyuk
Üç delik alnında.
“Ey bu topraklar için
Toprağa düşen”
Bir karış toprağın
Var mıydı yaşarken?