Geçenlerde sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe’de gençlerle söyleşirken lafı bir ara emekli amirallerin gece yarısı yayınladıkları bildiriye getirdi ve şunları söyledi:
“Askerin emeklisi, emekli olmayanı olmaz. Şu anda Cumhurbaşkanı olarak ordunun başkomutanıyım. 104 emekli olarak bu açıklamayı nasıl yapıyorsunuz? Bu sizin özgürlüğünüzle alakalı bir konu değil. Bir başkomutan olarak kabul etmem mümkün değil…”
Bu sözleri biraz açarsak, daha anlaşılır hale getirmeye çalışırsak, sayın Erdoğan mealen diyor ki:
“Sizlerin suçu emre itaatsizliktir. Üstelik bu tavır Başkomutana karşı gelmektir.”
Emre itaatsizlik sadece askeri yasalarda değil, Anayasa’da da suçtur.
Bunu bilmemek için TV’lerde her gece hangi konu olursa olsun, Saray’ı ve sayın Erdoğan’ı gözü kapalı savunan profesörlerden biri olmaya gerek yok.
Ama unutulan ya da göz ardı edilen bir gerçek var ki, amiraller görev başında değiller.
Yani emekliler, emekli…
Devletle, askeriye ile işleri bitmiş.
Unlarını elemişler, eleklerini duvara asmışlar.
Torun-tosun keyfiyle yaşamaya çalışıyorlar.
Bitmedi…
Sayın Erdoğan demek istiyor ki:
“Ben bu yürürlükteki sisteme, Anayasa ve yasalara göre de Başkomutanım. Siz bana nasıl karşı çıkarsınız?”
Yani amiraller eğer emekli olmasalardı, emre itaatsizlik ve başkomutana karşı gelmek suçlarından yargılanacaklardı, yani yanmışlardı.
İyi ki emekliler…
Emekliler ama sayın Erdoğan’a göre sanki “muvazzaf” gibiler.
İnsan ne diyeceğini bilemiyor.
İyi ki “Esas duruş” a geçmedikleri için, bir başka suçla karşı karşıya değiller.
Sonuçla emekli paşalar hayal bile edemeyecekleri biçimde gerekli dersi (!) almış oldular.
Geçenlerde yazdım “Gündüzler torbaya mı girdi, gece yarısı fikir beyan etmenin, bildiri yayınlamanın alemimi vardı?” diye de sormuştum.
Sahi geceleri ne işiniz var bu yaşta?
Alın doktorunuzun verdiği ilaçları…
Yatın aşağı…
Başkomutanınızı dinleyin…
Yoksa mesleğe girişteki “esas duruş” günlerini mi özlediniz?