Şimdi 50’sine merdiven dayamış yorgun bir kadın. O zamanlar yani 1990’ların ortasında 20’lerinde gencecik ürkek bir kadın. Adı Nahide. O günlerdeki soyadını telaffuzda bir sorun yok Opuz… Ama sakın kocasının adını telaffuz etmeye kalkmayın onun adı “H.O”. Hukuken adının ifşası sakıncalı…
Herşey Diyarbakır’da başladı. 1990’ların başında. Nahide daha gencecikken. Önce imam nikâhları vardı sonra 1995’te resmi nikâhlı oldular. İlk çocuğunu 1993’te almıştı kucağına, ikincisini bir yıl sonra, üçüncüsü 1996’da. Oysa Nahide ilk çocuğunu doğurduğunda da biliyordu bu evliliğin bitmesi gerektiğini öldüresiye dövüyordu onu “H.O”. Sadece onu değil; annesini de. Dövüyor… Akşam eve gelince de önüne yemek konulsun istiyordu. Yoksa yine dövüyordu…
Şikâyet, karakol, komşular… Hiç biri ama hiç biri kar etmiyordu “H.O” ya. Bir, üç, derken kavgaların karakola yansıyan beşincisinde Nahide’ye bıçak çekti “H.O”. Mahkemede, “Eve geldim, karım annesindeydi, aradım geldi, ‘neden yemek yapmadın’ dedim, münakaşa çıktı, getirdiği meyve tabağındaki bıçakla vurdum.” Meyve getirmişti Nahide, “H.O”ya. Pahallıya patladı bu meyve işi ona. Mahkeme 850 lira ceza verdi. Ama üç taksit kolaylığıyla…
Bitmedi… Kayıtlı altıncı saldırıda tehdit vardı. Ama savcılık sadece Nahide’nin beyanı sözkonusu diye reddetti kamu davasını. Oysa destanlaşmaya yüz tutan bir dosya vardı önlerinde; içi karakol kayıtları, resmi dilekçeler, koruma talepleri dolu.
“ÖFKELİ EŞ” ANNESİNİ ÖLDÜRDÜ
Herşey ama herşey bir kâbusa dönünce annesi kızını da alıp Diyarbakır’ı terketmek istedi. İzmir’e göçeceklerdi. Eşyaları bir kamyona yüklediler. “Öfkeli Eş” kamyonun önüne kırdı arabasını. Kamyon durur durmaz da kapısını açıp silahı sıktı. Annesi o an öldü Nahide’nin… Sonuç; “Eşimin annesi ahlaka mugayir işler peşindeydi…” dedi mahkemede “H.O” Ne yapacaktı ki ahlaksız kadını cezalandırmayıp. Tehdit ve iyi halden 20 yıllık cezayı yatmadan çıktı cezaevinden “H.O” Yıl 2002’ydi.
Hani o dehşetle izlediğimiz reyting rekorları kıran dizilere taş çıkartır gibi tırmandıkça tırmanıyordu gerilim. Ne tehditler bitiyordu ne yaralama ve darp.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE DOĞRU
Derken Nahide, çareyi AİHM’e başvurmakta buldu. Türkiye’de kayıtlı tamı tamına 36 başvurusu vardı. Buna rağmen devlet beni koruyamadı diyordu. Mahkeme 2002’de açılmıştı. AİHM 9 Haziran 2009’da verdi kararını. Türkiye Nahide’yi koruyamamıştı. Türkiye karar gereği Nahide’ye tazminat ödedi. Sonra ne mi oldu. Türkiye sanki, yoo ben kadınları koruyorum işte bakın bu da ıspatı der gibi İstanbul sözleşmesini imzaladı büyük bir hızla. Hani, “H.O” “Eve geldim yemek yoktu…” diyip dövmüştü ya Nahide’yi. İşte bu olay, “Toplumsal cinsiyet rolleri şiddete gerekçe olamaz” diye girdi sözleşmeye…“Eşimin annesi ahlaka mugayir iş” cümlesi vardı ya “Öfkeli Eş”in o da “sübjektif namus kriteri” kabul edildi ve kadına şiddete gerekçe olamaz diye vücut buldu sözleşmede.
Nahide Opuz Davası olarak Türkiye Hukuk tarihine geçen dava sonrası yaşanmıştı herşey. Acılar çeken ama direnen bir kadının ödediği bedeller sonrasında… Dünden bir hikâye gibi görünse de hâlâ capcanlı. Daha geçen ay o kadının adı değişti artık Nahide değil; “Eşim bizde boşanma yoktur deyip beni vurdu.” Diyen Sevginur Aktaş oldu mesela.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndaki Anıt Sayaçtaki rakam ibreti âlem için “285” te asılı duruyor şu an.
Bazen dünden bir hikâye çıkıp bugünü anlatır. Zamanı durduramaz ama dur diyemezsiniz içinizdeki isyana…
#kadınaşiddetehayır
#nahideopuzdavası
#istanbulsözleşmesiyaşatır
#kadıncinayetlerinidurduracağızplatformu
#morhayattır