DÜNE BAKMA DURAĞI
Bayılan, ayılan hatta çığlık çığlığa bağırarak kaçışan koca koca adamlarla doluydu salon…
Şaşkındı Konyalılar. Belki Merzifon, Sivas, Adapazarı’nda da yaşandı benzer şeyler. Anadolu o kadar yabancıydı olup bitene.
Yıl 1913’tü. Yer; Konya… “Gâvur icadı”nı görmeye gelmişti halk. Koltuklarına heyecanla oturdular. Salon karardı. Derken bir kara tren üzerlerine üzerlerine gelmeye başladı. İşte o an ezilmekten korkanlar başladılar kaçışmaya. Karanlıkta ezilenler, bayılanlar…
Konya Mektebi Sanayi Sineması’nda yaşanmıştı bu tablo. Salonun işletmecisi kargaşayı önlemek için filmi yarıda kesmek zorunda kaldı o gün…
Önce Saray sonra İstanbul
Yenilik, çığır açmak… Siz ne derseniz diyin sinemanın insanlık tarihine girişi bunlardan çok daha fazlasıydı. Paris’te ‘Grand Cafe’ nin bodrum katında toplanan 120 kişi bir ilki deneyimliyordu. Lumière Kardeşler hepi topu üç dakika içinde bambaşka bir dünyaya götürmüştü izleyenleri. İlk sinema salonuydu o bodrum kat. Sonrasında hızla yayıldı sinema fikri. Yıl 1895’ti. Günlerden 22 Aralık.
Matbaa epeyce geç gelmişti Osmanlı’ya. Ama sinema öyle olmadı. Hiç vakit kaybetmedi Osmanlı daha doğrusu Saray bir yıl sonra tanıştı sinemayla. Fransa’ya gidip “Saray’a yenilikler getirmekte” görevli Fransız hokkabaz Bertrand yapmıştı bu işi. Aynı yıl Fransız Pathé Film Kurumu’nun İstanbul’daki temsilcisi Sigmund Weinberg, Beyoğlu’nda ilk halka açık film gösterileri için kolları sıvamıştı. İlk gösteriden 8 yıl sonra 1908’de İstanbullular, Pathé Sineması’yla tanıştılar.
Ya Anadolu? Tabii ki İstanbul dışındaki ilk sinema İzmir’de açıldı. Yıl 1908’di. Anadolu ise daha geç tanıştı sinemayla. Tanıştığında da Konya’dakine benzer tepkiler verdi izleyenler. Bir Fransız tüccar birkaç ili dolaştırınca kulaktan kulağa şanı yayıldı sinemanın. Sonrasında tutkuyla bağlandı Türk izleyicisi sinemaya da salonlarına da. Büyülü birşeydi sinema sonuçta. “Ağlamaklı” filmleri kaçırmayıp “Hanımlar Günü” seyirlerini dört gözle bekledi izleyici… Mendiller ıslatıp, kahkahalarla güldü o salonlarda. 30’lar, 50’ler, 70’ler hatta 90’larda bile kentlerin belleğinde kocaman izler bırakan salonlar tek tek kapandı sonra. Hepsi birbirine benzeyen AVM sinema salonları geldi yerlerine.
Salonlar tehlikede
Bugün mü? Ne siz sorun ne ben söyleyeyim. AVM sahipleri salgın filan dinlemeden kira talebinde bulunsa da sinema salonlarının kapısı kilitli. Yani salonların kira filan verecek beş kuruş geliri yok. Sektör çalışanları ise ya işsiz ya da zorda. Bu salonların bir kısmının kapısı belki bir daha açılamayacak durumda.
Acı… Ama biz seviyoruz dokunaklı filmleri. Üzülürüz biraz. Olur biter…