Bir seçim daha geçti. Tutarsızlıklar konusunda CHP yönetimi yine fark yarattı.
Siyasettir, geçen ay söylediklerinizle yeni söyleyecekleriniz arasında bazı değişiklikler olabilir. Onu da değişen şartları ortaya koyarak açıklarsanız anlayışla karşılanabilir.
Seçim gecesi aynı kişilerin ağzından dakikalar farkıyla çıkanlar ağzımızı bir karış açık bıraktı.
Bülent Tezcan, arkadaşlarıyla beraber ilk açıklamayı yapıyor; “bunlar gerçek sonuçlar değil, AA manipülasyon yapıyor, bizdeki sonuçlar çok farklı, daha YSK’da bile bu kadar sandık sonucu yok. Seçim alanlarını terk etmeyin, bir şey dönüyor, inanmayın” diyor.
Vay canına, çok önemli şeyler söylüyor, belli ki elinde bizde olmayan bilgiler var!
Sayın Tezcan biraz sonra yine ses veriyor; “Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. tura kalmıştır, sandıkların başından ayrılmayın” diyor.
Seçmeni nasıl yanılttığına bakar mısınız?
Oysa, “Türkiye gerçekliği ile örtüşmüyor AA’nın verdiği sonuçlar” derken, esasında kendisini tarif ediyor.
Bütün bunlardan sonra, gece yarısı saatlerinde yine bu yöneticinin canlı yayında açıklama yapacağı söyleniyor ve kendi partisinin seçmeni merakla ekran başına kilitleniyor. AA’nın verdiği bilgi dışında belge ve bilgi bekliyorlar.
Bakın, Sayın Tezcan kapanışı nasıl yapıyor:
“Evet, sonuçlar bu şekilde, neticeyi suhulet içinde karşılayalım. Sandık başlarında fedakârca çalışan arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz.” Nokta.
Vay anasına sayın seyirciler!
Sanki önceki sözleri söyleyen kendisi değil, rahatlığa bakar mısınız?
Sen bir ana muhalefet partisi sözcüsü isen; ya söylediklerinin altını dolduracaksın, ya da AA’dan ve YSK’dan özür dileyeceksin. Parti disiplini bunu gerektirmiyor mu?
Peki bu partinin lideri nerede?
Onu, neticeler belli olduktan itibaren 50 saat içinde gören ve duyan olmadı.
İlk görüntü ve ses salı günü öğleden sonra saat 14.00 de geldi.
Sayın Kılıçdaroğlu güler yüzlü bir ifadeyle önce kameramanlara teşekkür etti ve sanki her şey normalmiş gibi sıradan bir konuşma yaptı.
Ne zaman sertleşti?
Sorular gelmeye başlayınca. Çünkü oradan itibaren parti içi yarışa atıfta bulunuluyordu.
Demek ki; partinin oy kaybetmesi o kadar da önemli değil, önemli olan parti yönetimine gol olmasın!
İşte bu zihniyet; 80 yaşında ve hasta yatağındaki Deniz Baykal’ı bile milletvekili seçtirdi. Şimdi kara kara düşünüyorlar; en yaşlı üye olarak ilk gün nasıl Meclis Başkanlığı yaptırırız diye.
Ne başkanlığı kardeşim, sizin mecliste şimdiden bir sandalyeniz eksik…
Sayısız yenilgilere rağmen hep beraber koltuğa yapışıp kalsanız ne olur?
Size bir şey olmaz. Partinize oy verenler dizlerini dövmeye devam ederler.
Zira yüzde 20-25 bandına yerleşmiş partinin ağaları durumdan hiç rahatsız değil.
Muharrem İnce mi?
Kimse boşuna heveslenmesin. Mevcut örgütlenme modeli ile seçmenin değil delegenin dediği olur.
Bir şehir efsanesi de, bir kısım CHP’li seçmenin HDP’yi barajdan aşırdığıdır. Alakası yok. Ortada bir sol ve sosyalist cenah var. Bunlar eskiden kerhen CHP’ye oy veriyorlardı. Şimdi de son üç seçimde olduğu gibi baraj problemini çözüyorlar. Her iki tarafa da toplam katkıları 3 puandır.
Bunu dillendirenlerin değişik amaçları vardır. Birinci grup CHP’yi terörle yan yana göstermenin peşindedir. Diğer grup Kılıçdaroğlu’nu kurtarmanın peşindedir. Güya parti yönetimi, kaybedilen oyları ödünç olarak vermişler, bu bakımdan başarısız sayılmazlarmış.
İkisini de geçiniz!
Son zamanların düzen partisi CHP’nin, batı bölgelerindeki sol cenahtan oy devşirmesi artık mümkün değildir. İyi Partiye giden oylarının peşine düşseler ve sebeplerini araştırsalar daha gerçekçi olur.