“Ben sızlayan bir vicdanın harekete geçirici gücü olduğuna inanırım. Ne kadar sızlatırsak, ne kadar rahatsız edersek vicdanları, o kadar ayağa kaldırabiliriz toplumu. ‘Kalkışma Teorileri’yle harekete geçiremediğimiz insanlığı, vicdanlarını rahatsız ederek kımıldatabiliriz. Kullanılmadığı için hantallaşan bir vicdan, herkes için bir yüktür çünkü.” Mustafa Kemal Erdemol
Değerli meslektaşım Erdemol, yeni kitabı “Hanzala’ya Mektuplar”da vicdanları harekete geçirmeye çalışıyor. Yüreğinden öpüyorum… (15 Mayıs)
* * *
Aydınlık Kitap dergisinin başyazısını okurken bir hayli şaşırdım ve kimi satırların altını çizdim. Aşağıya aktardığım bu satırlarda açıkça “kapitalizm” ve “piyasa” övgüsü yapılıyor! Bankaların kültür ve yayın alanındaki tecimsel varlığı olumlanıyor. Dahası, artık çok gerilerde kalmış Fransız İhtilali’nin “Özgürlük-Eşitlik-Kardeşlik” belgisi, sanki burjuvazinin bugünkü istemiymiş gibi sunuluyor…
İşte bana çok ters gelen o değerlendirmeler: “Şiir kapitalizme düşman mı? Kitap, piyasanın karşısında mı? Tarihin ileri aşamalarına ilişkin özlemleri ve hedefleri bugüne uydurmaya çalışırsak, bu da yaptığımız işe bir yabancılaşma ve niteliksizleşme olmaz mı? Kapitalizm sayesindedir ki sanat kitleselleşebilmiştir. Bugün yine o kapitalizmin içinde bir şey olan modernizm ile postmodernizmin karşıtlığını piyasaya bağlamak, bir yanılgının dillendirilmesi değil midir? Birçok şaire göre şiir kapitalizme düşman. Hangi şiir hangi kapitalizme düşman?”
“Mesela bankaların yayınevlerinin hem de iyi bir yayınevinin zamanında telif ödemesi kötü bir şey mi? (…) Rekabet, şiir ya da sanatın başka bir alanı söz konusu olduğunda niteliğe olumlu bir katkı sunmuyor mu? Ya da ‘özgürlük-eşitlik-kardeşlik’, kapitalizmin değerleri değil midir?” Aydınlık Kitap, 30 Mayıs 2014, Sayı: 118).
* * *
Diktatör bugün yine esip gürlemiş. Açık açık halkı tehdit etmiş. Gezi’nin yıldönümünde ettiği laflara bakın:
“Eğer buraya (Taksim’e) gelirseniz, kusura bakmayın güvenlik güçleri kesin talimat almıştır, gereği neyse A’dan Z’ye yapılacaktır. Geçen Gezi olaylarında olduğu gibi oralara gelemeyeceksiniz. İstediğim yerde istediğim gibi yaparım yok, burası yolgeçen hanı değil. Gelirseniz, devlet, güvenlik için gereğini yapacaktır.”
Yahu, bu tehditlerle kimseyi yıldıramayacağını hâlâ anlamadın mı? İnsanlar korku duvarını çoktan aştı. Bu halk sana boyun eğmez! Toplantı ve gösteri hakkımızı kullanmak için senden izin almayacağımızı artık öğrenmen gerekiyor! (31 Mayıs)
* * *
Taksim Alanı ve Gezi Parkı yurttaşlara yine kapatıldı. Ama Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesini isteyen kalabalıklar, hiçbir engelle karşılaşmadan, sokak ortasında toplu namaz kıldılar. Aynı gün ÖSO adlı çetenin yandaşları da Beyoğlu’nda Suriye karşıtı yürüyüş düzenlediler…
Şimdi İstanbul Valisi’ne sorarsanız, Taksim ve Gezi Parkı “Gösteri alanı değildir.”
Ama Ayasofya Meydanı ve Beyoğlu her türlü gerici gösteriye açıktır! (31 Mayıs)
* * *
Ey polis üniformasıyla saldırganlık ve eylem kırıcılığı yapan aymazlar!
Bu halk sizi tokatçılık, tacizcilik yapasınız diye değil, insanları her türlü saldırıdan korumanız için besliyor! Eğer siz halkın değil de Tayyip Erdoğan’ın polisi iseniz, gidin maaşınızı da ondan alın! (1 Haziran)
* * *
Her aklına estiğinde Taksim’i halka kapatan, insanları gaza ve suya boğan İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, “Gezi’de Kuş Sesleri” cıvıldamasından sonra, şimdi de ölüm yıldönümünde Nâzım Hikmet’ten okuduğu şiirin videosunu paylaşmış!
Bu kadar pişkinliği de midemiz kaldırmıyor doğrusu… (3 Haziran)
* * *
AKP-Cemaat ayrışmasında hükümetten yana tutum alan Zaman gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, “Aykırı Sorular”da geçmişe dönük olarak şöyle bir özeleştiri yaptı: “Şu anda yazsam böyle yazmazdım diyeceğim çok yazım vardır.” Ardından, Cumhurbaşkanlığı seçiminde oyunu Tayyip Erdoğan’a vereceğini açıkladı…
Hiç kuşkum yok ki, bu “mahcup liberal”, yakın bir gelecekte, “Tayyip Erdoğan’a oy verdiğim için pişmanım!” yollu yeni bir özeleştiri ile karşımıza çıkacaktır. Kıvrak manevraları ve bilindik günah çıkarmalarıyla her devrin adamı olmayı başarır böyleleri… (4 Haziran)
* * *
soL gazetesi, 4 Haziran’da “Halka yalan söylemedik!” manşetiyle yayınına ara verdi.
“Veda” değil, zorunlu bir mola…
Yine de çok üzüldük muhalif bir sesin eksilmesine.
soL gazetesinin tüm çalışanlarına, bugüne kadarki özverili emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. (5 Haziran)
* * *
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin düzenlediği “Çocuklar İçin Şiir” konulu 4. Türkân Saylan Sanat Ödülü; “Alfabeden Kaçan Harfler” adlı çalışmasıyla, Trabzon’un yetiştirdiği değerli ozanlardan Çiğdem Sezer’e verildi. Sevgili arkadaşımızı yürekten kutluyorum. (6 Haziran)
* * *
Başbakan Erdoğan, Ortaköy Camisi’nin avlusunda “Ayasofya ibadete açılsın” diyenlere, “Önce Sultanahmet, Süleymaniye, buraların dolması lazım. Sultanahmet’i bir dolduralım, ondan sonra gerisi gelir…” karşılığını verdi. Sonra da, “Bu camilerimizi cemaatsiz bırakmayacağız” diye ekledi…
Anlayamadık, özel “cemaat timi” kurup insanları zorla mı camiye taşıyacaklar? (6 Haziran)
* * *
“İçişleri Bakanı Efkan Ala, iyi ki ‘paradigma’ diye bir sözcük bellemiş; her ağzını açışta bize bu jargonla hava atıyor…”
Ben bu satırları Facebook Günlüğü’me yazınca, değerli meslektaşım Saim Tokaçoğlu’ndan ilginç bir yorum geldi:
“İçinde ‘para’ geçiyor ya, başka bir anlam yüklemiş olsa gerek bu sözcüğe!” (6 Haziran)
* * *
Rize’nin İkizdere ilçesine bağlı Şimşirli köyünde HES’lere karşı çevreyi korudukları için, Dünya Çevre Günü’nde, önce jandarmadan dayak yiyen, sonra da yargılanan “Başörtülü Bacılarım” için diyecek bir sözü var mı bu iktidarın? (6 Haziran)