Bugünkü manşetlerimizden biri bu: Felaket büyüyor! Şimdi ne olacak?
BP’nin neden olduğu Meksika Körfezi’ndeki çevre felaketinin önüne geçilemiyor. Şaka değil, bir aydan beri her gün 5 bin varil petrol, denize sızıyor. Ardından Meksika sahillerini vuruyor. Denizde doğal yaşam BP sayesinde bitti. Meksika kıyıları da öyle. Doğal yaşamın, Meksika’nın zararının hangi boyutlara varacağını tartışmanın anlamı yok. Kazadan sonra ortaya çıkan başka bir gerçek var, o da ABD yönetiminin, Obama’nın bu kazadan önce gerekli önlemleri almayan BP’yi koruduğu.
Obama’nın ve BP yöneticilerinin ne doğal yaşamı ne bu kazadan olumsuz etkilenen insanları düşünmedikleri bir gerçek. BP, dünya devi bir petrol şirketi. Başkanlık seçimlerini etkileyebildikleri gibi, Türkiye gibi yöneticileri yabancı sermayenin kuklası olmuş ülkelerde çıkarılacak yasaları bile kendi çıkarlarına uygun çıkarttırdıkları bilinen bir gerçek. Onlar, zedelenen imajlarının ve uğradıkları milyonlarca dolarlık zararın derdinde. Hayvanlar ölmüş, denizde doğal yaşam bitmiş kimin umurunda.
BP denince, bu kazanın akla getirdiği bir başka gerçek daha var, ülkemizi yakından ilgilendiren.
Bakü – Tiflis – Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı, Azeri petrollerinin Gürcistan ve Türkiye üzerinden Akdeniz’de bulunan Ceyhan Terminali üzerinden dünya pazarlarına ulaştırmak üzere kurulmuş bir boru hattı. BTC, söz konusu boru hattı projesi için 2001 yılında kurulmuş bir şirket. Boru hattının inşaatından ve sonra da işletmesinden sorumlu. BP liderliğinde, 9 ülkeden 11 katılımcı şirket tarafından oluşturulmuş bir şirket. BP, BTC’yi oluşturan diğer ortaklar adına da BTC Projesi’nin hem inşaatından, hem işletiminden sorumlu ve yetkili.</p><p>Şu satırlar, BP’nin kendi web sayfalarında, “BTC Toplumsal ve Çevresel Yatırım Programları” başlığı altında yer almaktadır ve adeta doğayı nasıl katlettiklerinin, insanlığı ve doğal yaşamı nasıl yok ettiklerinin itirafı niteliğindedir.</p><p>“BTC Ham Petrol Boru Hattı 1.076 km yol alarak insanı, doğası ve kültürü ile çok etkileyici bir coğrafyadan geçerek Akdeniz’de Ceyhan Teminali’ne ulaşmaktadır. Böylesine etkili bir coğrafyada yol alırken boru hattının doğal çevresinin korunup geliştirilmesi ve yakın yerleşimlerde yaşayan toplulukların kalkınmasına katkı sağlanması, bölgede önemli bir yatırımcı kuruluş olarak BTC Şirketi’nin yürüttüğü ana faaliyetlerin de ayrılmaz bir parçasıdır.”
Evet, boru hattının nasıl bir coğrafyadan geçtiği çok güzel açıklanmış. Yine aynı sayfada, “BTC boru hattının geçtiği güzergâh üzerindeki 4 kilometrelik koridorda etkilenen yerleşim birimlerinde ‘sürdürülebilir toplumsal kalkınma’ya katkı sağlamak için ek yatırım programları geliştirilmiştir.” Satırları yer alıyor.
Bu 4 kilometrelik koridorda etkilenen yerleşim birimlerinin nasıl etkilendiğine gelince. Buna da biz açıklama getirelim. Boru hattının yapım aşamasında devasa iş makineleriyle toprağın altını üstüne getirdiler. Boru hattından akan petrol, akıl almaz bir uğultuya neden oluyor. Yakında insan yoksa ne var bunda diyebilirsiniz. Ancak bu uğultunun yarattığı etki yalnızca kulakları rahatsız etmekten ibaret değil. Toprakta çok daha tehlikeli ve kalıcı değişimlere neden oluyor.
Boru hattının geçtiği eşsiz topraklar, zengin tarım alanları. Boru hattının uğultusu, geçtiği koridordaki canlı yaşamı sona erdiriyor. Tarım alanlarında toprak altındaki tarıma yararlı canlılar, bu uğultuyla birlikte toprağı terk ediyor, yaşama koşulları kalmıyor. Çok detayına burada girmeyelim, toprak altında canlı yaşamın sona ermesi demek, o toprakta artık tarım yapılamayacağı anlamını taşıyor.
BP’de, önce yok edip, sonra da “sürdürülebilir toplumsal kalkınma”ya katkı sağlamak için yatırım programları geliştiriyor! Yok “Sulak Alanların Yönetimi”, yok “Orman Habitatını Güçlendirme” projesi falan filan!
Hepsi hikâye!
Gerçek olan şu; bütün doğal varlıklarımız, madenlerimiz, topraklarımız yabancı sermayeye ya da bu ülkeye en az onlar kadar yabancı olan “yandaş” sermayeye özelleştirme palavralarıyla peşkeş çekildi. Toplumsal yarar, bu ülkenin geleceği yok edildi. Yok ediciler, BTC petrol boru hattı projesinde olduğu gibi, önce yok edip, ondan sonra “çevreci” projelerle şirin gözükmeye çalışıyorlar.
Sırada Çaldağı var!
Turgutlu Çaldağı, Nikel madeni bakımından zengin bir bölgemiz. Sırada Çaldağı’nın yok edilmesi var. Burada bulunan Nikel madeninin çıkartılması hakkı, İngiliz Sardes Madencilik A.Ş.’ne verildi. Sardes, Nikel’i çıkartabilmek için bu bölgede öncelikle iki milyon ağaç kesecek! Ardından Nikel’i ayırabilmek için 15 milyon ton sülfürik asit dökecek toprağa. Toprağa dökülen 15 milyon ton sülfürik asit, normal olarak yer altı sularına karışacak, göllere, göletlere ulaşacak. Ulaştığı her yere ölüm taşıyacak.
Ölüm içme suyu olup akacak musluklarınızdan…
Ölüm, sulama suyu olup yediğiniz domatesle gelecek sofranıza…
Ölüm, yağmur olup yağacak çocuklarınızın üzerine…
TEMA Vakfı, Çaldağı’ndaki tehlikeye dikkat çekebilmek için bir protesto gösterisi düzenledi, bir kampanya başlattı.
Toprak Dede’nin öncülüğünde “Çaldağı Katliamı”nı durdurabilmek, TEMA’nın kampanyasına destek olmaktan geçiyor.
Kulaklar da sağır!
Petrol boru hattının uğultusunun neden olduğu bir “arıza” daha var! Bu ülkeyi yönetenlerin, daha doğrusu yönetemeyenlerin kulaklarını da sağır ediyor bu uğultu. O sağır kulaklara sesimizi duyurabilmenin yolu, daha güçlü haykırabilmekten geçiyor.
Şimdi, daha güçlü çıkması için, sesimizi TEMA’nın haykırışına katmamızın zamanı.
Yoksa olan olduktan sonra “Felaket büyüyor! Şimdi ne olacak?” diye dövünmenin anlamı yok!