Halk arasında çok bilinen bir söz var, “bütün renkleri boyadın, bir fıstıkî yeşil kaldı” denir. Durum bundan daha iyi anlatılamazdı. Kürt açılımı bitti, Alevî açılımı da tamam, Romanlar da öyle! Sıra “İnternet açılımı”na gelmiş demek ki! Açılımların en fıstıkî olanı, internet açılımı! Hem de 40’a yakın gazeteci hapisteyken, sansürün Google’a bile kelepçe vurulduğu sıralarda yapılıyor “açılım” konuşmaları.
Abdullah Gül bile Twitter’da “Türkiye’nin YouTube’u yasaklayan, Google’a erişimi engelleyen ülke olmasını tasvip etmem. Dünyayla bütünleşmeyi engelleyen bu yasaklar sakıncalı” diyerek özetliyor bu sansür konusundaki düşüncelerini.
İnternet haberciliği hızlı gelişimini AKP’ye borçludur!
Erdoğan, Türkiye’de İnternet haberciliğinin kısa sürede önemli değişiklikler kat ettiğini teslim ediyor ancak gerçek nedenlerini pek görmek istemiyor. İnternet gazeteciliğinin Türkiye’de gelişimi, dünyadan çok daha hızlı oldu. Doğrudur, bunu AKP’ye borçluyuz. Gazeteler, TV’ler ve neredeyse bütün basın kuruluşları o kadar hızla yeşil sermayenin eline geçti ki, Türkiye bu hızı üretimde, ekonomide yakalasaydı, bir süper devlet bile olabilirdi. Hemen hemen bütün gazeteler, TV’ler ele geçirildi ve “yandaş medya” olarak cemaat saflarında yerini aldı. Mesleğe yaşamını vermiş yılların gazetecilerinin payına da işsizlik düştü. Bu mesleğin çilekeşleri bilir, alışıktır işsizliğe. Özellikle de darbe dönemlerinde bile kalemini kıran ama asla satmayan gazetecilerin kaderidir bu. İşsizlik bu mesleğin kaderidir ama en büyük ceza yazmalarına engel olmaktır! Gazeteleri ele geçirdiler, TV’ler “sahibinin sesi” oldu, ama bu kez çaresiz kalmadı işsiz gazeteciler, artık İnternet vardı, bağımsız haber portalları vardı. Kendi gazetelerindeki grevi bile yazmayan gazeteleri alıp okumaktansa, internete sarıldı gazete okurları. Halkın haber alma özgürlüğü, bir tek internette engellenemiyor, en azından şimdilik. Yapmaya çalıştıkları yasal düzenlemelerin de İnternet haberciliğini kontrol altında tutmaktan, sansürlemekten başka bir amacı yok.
Erdoğan “Esas olan otosansürdür” diyor
Başbakan, esas olanın “otokontrol, otosansür” olduğunu ifade ederek, “Tıpkı diğer medyada olduğu gibi internette de sansürü kısıtlamayı biz kabul etmiyoruz. Ama otosansür, otokontrol noktasında internetin de artık kendisini daha sıkı denetlemesi gerektiğine inanıyoruz” diyor. Bu sözler, “köşe yazarının eline kalemi sen veriyorsun”un farklı bir ifadesi. Gazeteciyi sınırlayacak olan bunların hiçbiri değil! Gazetecinin mesleğinin gereklerini yerine getirirken uyacağı kurallara biz, “etik kurallar” diyoruz.
Kimlik?
İnternet haberciliği yapan meslektaşlarımızın hükümet onayıyla verilecek kimliklere hiç ihtiyaçları yok. Devletin verdiği “Sarı Basın Kartı” sahibi olan meslektaşlarımız, o kartla gazetecilik yapabiliyorlar mı ki İnternet habercileri için ayrı bir kimlik kartı işe yarasın? Başbakanlık için ayrı, Cumhurbaşkanlığı için ayrı akreditasyon. Anayasa Mahkemesi’nin yeni binası açılır, gazeteciler içeriye alınmaz. Ya Anadolu Ajansı foto muhabirlerine izin verilir, ya yalnızca TRT kameralarının görüntü alması caizdir. Eylemleri izleyen arkadaşlarımız polis tarafından gözaltına alınırlar, foto muhabirlerinin gözüne biber gazı sıkılır, kameramanların kameraları polis copuyla kırılır, polisin sırtı sıvazlanır! Hatta “Vurmayın! Basın! Ben gazeteciyim!” feryadınız, “basın indirimi” yerine fazladan birkaç cop daha yemenize yarar ancak.
İnternet haberciliği yapanları da “gazeteci” sayarlarsa, bir de kimlik kartı verirlerse, korkarım o kimliği taşıyacak arkadaşlarımız “kimliklerinden” şüpheye düşeceklerdir!
Açılım mı? Neden olmasın?
Mağdur olan bizleriz, güçlü olan devlet! İlk adımı devlet atmalı ki biz de olumlu bir şeyler yapılacağına inanalım. Örneğin, hapisteki gazeteciler salıverin. “Yargıya müdahale edin, beraat ettirin” demiyoruz. Tam tersine, yargıya müdahale etmeyin, bu ülkede yasalar var, yine yargılayın, ama tutuksuz yargılayın. Gazetecileri “neyle suçlandıklarını bile bilmeden” aylarca, yıllarca hapislerde çürütmeyin. Bu ülkede düşünce özgürlüğünün varlığını yaşama geçirin, biz de sizin açılım konusunda ne kadar samimi olduğunuzu görelim.