Bu konuda çok yazı yazdık. Çünkü gerçek işsizlik oranlarının öne çıkması, reel sektörün her türlü planı hatasız yapması için gerekliydi. Nihayet bu konuda TÜİK gereken adımı atmıştır. Geriye ise başlıkta hangi tanımın işsizlik olarak öne çıkarılması konusu kalıyor ki, dileğim bunda da gerçeğe ulaşılmasıdır.
TÜİK’in AB’ye uyum amacıyla ilk kez geçen hafta yayımladığı ‘atıl iş gücü’ adı altındaki geniş tanımlı işsizlik oranına göre, Ocak ayında işsizlik yüzde 29,1 oldu. Eski hesaplamaların inandırıcılığı kalmayınca, ilgili kurumun metodu değiştirmesiyle aşağıdaki gerçek resim ortaya çıkmış bulunuyor. Başka bir değişiklik; işgücü istatistiklerinin üçer ayın ortalaması şeklinde değil, aylık hesaplanacak olmasıdır.
TÜİK’in yukardaki orana yer vermesi ile ‘gerçek işsizlik düzeyi’ üzerindeki tartışmalar şimdilik bitmiştir. Takdim şekli ise eskisi gibi devam etmektedir. İşsizlik olarak açıklanan “dar tanımlı işsizlik”, 2020 yılının Ocak ayında yüzde 12,8 iken, 2021’in aynı ayında yüzde 12,2’ye gerilemiş gözüküyor. Rakamları bir tarafa bıraksak bile işsizliğin gerilemediğini, tersine artış gösterdiğini sokaktaki her vatandaş çok iyi biliyor. Ancak bu açıklamayı duyduğunda da şaşırmaya devam ediyor. Oysa “geniş tanımlı işsizlik” Ocak 2020’de yüzde 21,2 iken, Ocak 2021’de yüzde 29,1’e yükselmiştir. İşte gerçek resim budur.
Aşağıdaki tabloda ; değişik renkteki eğriler çok kolay anlaşılır şekilde hakikati gözler önüne seriyor.
Grafiğin en altındaki eğriden başlayalım;
Kırmızı çizgi ile gösterilen eğri, dar tanımlı işsizliktir. Yani son 4 hafta içinde aktif iş arama kanallarından en az birine baş vurup, 2 hafta içinde işbaşı yapacak kişiler işsiz sayılıyor. Elbette bunun için de dar temsilin oranı yüzde 12,2 olarak çok düşük kalıyor.
Mavi çizgi ile gösterilen eğri, zamana bağlı eksik istihdamı gösteriyor. Yani referans haftada 40 saatten az çalışmış ama daha fazla çalışmak isteyen kişileri de kapsıyor. Bu kişiler de şüphesiz işsizdir. Günde 1 saat veya haftada 8-10 saat cep harçlığı için düzensiz çalışmak zorunluluktandır ama iş bulma ümidi hep canlı tutulmaktadır. Dolayısıyla işsiz sayılanlar ile zamana bağlı eksik istihdamın bütünleşik oranı yüzde 19,7’ye yükseliyor.
Sarı çizgi, potansiyel iş gücünü gösteriyor. İş aramaktan umudunu kaybetmiş ama çalışma isteği olanları da kapsıyor. Bunları da işgücü dışında saymanın anlamsızlığı ortadadır. Neticede ilk 2 aşamadaki işsizler ile potansiyel işgücünün bütünleşik oranını da yüzde 22,5 ifade ediyor.
Mor çizgi, atıl işgücünü temsil ediyor. İçeriğinde yukarda bahsettiğimiz dar tanımlı işsizler (kırmızı), zamana bağlı eksik istihdam (mavi) ve potansiyel iş gücü(sarı) vardır. Yani yüzde 29,1 hepsinin bütünleşik oranıdır ve ülke gerçeğidir.
Dar tanımlı işsizlik oranının düşüyor gözükmesinin temel sebebi, bu hesaplama yönteminin yukarda belirttiğim eksiklerinden kaynaklanıyor. Çünkü bu yöntem; zamana bağlı eksik istihdamı, ümitsiz işsizleri ve iş aramayıp çalışmaya hazır olanları kapsamıyor. Oysa geniş tanımlı işgücü bütün fiili işsizleri kapsıyor. Sonuçta bu ülke yüzde 12,2’ye değil, yüzde 29,1’e iş arıyor.
Kaldı ki, işçi çıkarma yasağı kalkınca bu tablonun yine değiştiğini göreceğiz.
Dolayısıyla geniş tanımlısı varken, daraltarak sunmak problemi eksik gösteriyordu. Olsa olsa bir alt başlık olarak kullanılacak ayrıntı gibi duruyordu. O da sadece iş bulmak için her gün kapı kapı dolaşanları ayrı görebilmek üzerine fayda sağlayabilirdi…
Ayrıca iş aramayan işsiz sayısı; açıklanan işsiz sayısından yüksek ise, en azından bunun ayrıntılı araştırılmasının bir değeri yok mudur ?
Araştırılınca görülecektir ki; iş aramayan işsiz yoktur. Sadece faydasına inanmadığı için aktif bir arama kanalına 4 haftada bir başvuru yapmayanlar vardır. Bunlar da eş, dost ve akraba kanalıyla iş aramanın daha iyi sonuç vereceğini düşünenlerdir. Peki haksızlar mı ?
Bu da bir başka tartışmanın konusudur.
Sonuçta bu değişiklik isabetli olmuştur. Nedenini basit bir örnekle açıklayayım…
ABD’de açıklanan Ocak ayı geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 11,1 çıkmıştır. Bu değişiklik olmasaydı; biz bunun karşısına işsizlik oranı olarak dar tanımlısını, yani yüzde 12’2’yi koyup kendimizi kandırmış olmayacak mıydık ?
Nitekim bir köşe yazarı; “ABD’de geniş tanımlı işsizlik hala yüzde 10 civarında” demiş ve bırakmış. Peki bizim yüzde 29,1’i yanına koymadan bu cümle kolay kıyaslanabilir ve anlaşılır olabilir mi ?
Neticede küresel standardın kabul görmesi gerçeğe yaklaşmamızı sağlamıştır.
İşsizlik, sadece işsizleri ilgilendiren bir sorun değildir. Gelir dağılımını bozan, yoksulluğu artıran, reel sektörün iş planlarını değiştiren ve de yaşamın her alanını ilgilendiren önemli bir problemdir. Dolayısıyla 1 puan hatayı bile affetmez. Aynen enflasyon hesabında olduğu gibi…