Son yıllarda değişen önemli durum; sadece geleneksel kanadın sürekli pazar payı kaybetmesi değil. Bir de bunun yanına organize perakende içindeki format paylarının değişimini ve e-ticaret gelişimini de ilave etmek gerekir.
Türkiye’de hâlâ organize perakendenin yüzde 55 seviyesinde paya sahip olduğu ve gelişmiş ülkelerdeki yüzde 90 paya bakarak daha alınacak çok yol olduğu ifade edilmektedir. Bana göre bu görüş temelden yanlıştır. Zira ülkemiz geniş bir coğrafyadır ve bir ortalama değere bakarak sektörün geleceği öngörülemez.
Aynen AVM yatırımlarında olduğu gibi; plansız şehirleşme ve gelişi güzel yerleştirilmiş projeler belli bölgelere yoğunlaşma getirmiştir. İndirim market büyümesinin, ‘bakkalın yerini alma’ şeklinde bir sonuç ürettiği ortadadır. Kentsel dönüşümün de rüzgarıyla hiçbir engele takılmadan apartman altlarında kolayca yer bulan bu format aşağıdaki rakamlardan da görüleceği üzere değişimi hızlandırmaktadır. Bu sebeple 3-4 büyük şehrimizde organize perakendenin payı yüzde 75-80’i bulmuştur.
Buna rağmen ne AVM yatırımlarında ne de indirim market yatırımlarında hız kesme yoktur. İşte bunun için gelişmiş batı ülkelerindeki planlı ve bölgeler arasındaki dengeli yatırımlarla oluşan organize kanal payı bizim için kıyaslama ölçüsü olamaz.
Karşılaştırmaya engel teşkil eden ikinci husus, geleneksel kanadı temsil eden küçük esnafımızın özel durumudur. Kişi başı gelirimizin ve işsizliğin gelişmiş ülkeler seviyesinde olmaması; dükkânı kapatıp yeni bir işletmenin çalışanı olabilme kolaylığını bizde geçersiz kılmaktadır. Yani bizim o küçük esnafı aileleriyle birlikte yaşatma mecburiyetimiz vardır. Oysa şu anda yerel market zincirlerimizin bile geleceği için riskler mevcuttur. Aşağıda rakamlarla anlatmaya çalışacağım. Kaynak olarak ‘Ortakalan Raporu’ nu dikkate aldım.
• Son 10 yılda (2011- 2021) toplam market sayısı; 12166’dan 43659’a yükselerek yüzde 259 artış kaydetmiş. Bu rakam içinde aslan payı indirim marketlerine ait olmuş, 34513’e yükselen şube sayıları ile yüzde 366 artış sağlamışlar. Toplam ulusal zincir mağaza sayısı yüzde 125 artışla 4705’e, toplam yerel zincir mağaza sayısı ise yüzde 65 artış göstererek 4441’e ulaşmış. Görüleceği üzere en düşük büyüme hızı yerel zincirlere aittir.
• 2021 yılının başına ve sonuna bakarsak, final etabındaki durumu da daha net görmüş oluruz. Toplam market sayısı yıl başında 38387 iken, yüzde 13,73 artışla yıl sonunda 43659’a yükselmiş, toplam indirim market sayısı yıl başında 30244 iken, yüzde 14,11 artışla yıl sonunda 34513’e, toplam ulusal zincir mağaza sayısı da yıl başında 3801 iken yüzde 23,78 artışla yıl sonunda 4705’e (Tarım Kredi Kooperatifleri’nin yeni 550 şubesi dahil) ulaşmış. Yerel zincir şube sayısı ise yılın başında 4342 iken, yılın sonunda yüzde 2,28 artışla 4441’i bulmuş.
• 2011 yılından 2021 yılı sonuna kadar satış veya kapanma şeklinde sektörden çıkan zincir sayısının 106 olduğunu öğreniyoruz. Bunun 91’i yerel, 8’i ulusal, 7’si discount zincir şirketi olarak açıklanmaktadır (Kaynak: Ortakalan).
Buradan çıkan sonuç; yerel zincirlerin yatırım konusunda iyice hız kesmiş olmalarıdır. Elbette sektör dışında kalan eski yerel şirket sayısının da yatırım cesaretini azalttığı ihtimal dışı tutulmamalıdır.
Şimdi hem bu verilere hem de piyasadaki diğer bilgilere dayanarak yorumlarımıza devam edelim.
• Ülkemizdeki plansız yatırımların ve yanlış yer seçiminin neticesini yukarda şirket sayısındaki azalma ile görmüş olduk. Bir taze bilgi daha vereyim. 2021 yılı başında 700 şubesi olan bir zincirimiz yıl içinde tam 70 şubesini kapatmıştır. Üstelik bunun bir defalık operasyon olmadığını, daha önceki 5 sene boyunca kapatılan 305 şubeyi de ekleyince, toplam 375 kapanma gerçekleştiğini de ekleyelim. Bunun sebebi, lokasyonu ve rekabet şartlarını fazla dikkate almadan verilen kararlardır. Elbette sınırsız serbestliğin de rolü vardır.
• Deloitte tarafından hazırlanan “Perakendenin Küresel Güçleri 2022” raporunda yer alan en büyük 250 perakende şirket listesinde 2020 sonuçlarına göre Türkiye’den 2 şirket yer aldı. Listede 15 sıra yükselerek 137. sırada yer alan BİM, gelirini yüzde 4,7 artırarak 7 milyar 891 milyon dolara yükseltti. Listedeki diğer Türk şirketi olan A 101 ise 4 milyar 536 milyon dolarlık geliriyle 13 sıra yükselerek 231. sırada yer aldı. Her iki şirket de 2015-2020 finansal yıllarında en yüksek birleşik büyüme oranına sahip şirketler listesinde ilk 50 içerisinde yer buldular.
Listeye giren şirketlerin asgari gelir seviyesi 4,1 milyar dolardır. Bunun anlamı; bu asgari ciro 2021 yılında artmasa bile (önceki senelerde arttı) karşılığı 51 milyar TL’dir. Listede kalmanın zorluğunu belirtmek için hatırlatmak istedim. Nitekim 2021 yılındaki yüksek kur farkını (yüzde 70) telafi edebilecek tek çözüm şube sayılarını büyük oranda artırmaktı. Buna rağmen belki de ikinci şirketimiz adına bu bile listede kalmak için yeterli olmayabilir.
Ülkemizde discount formatın alternatifsiz kaldığı ve pastadaki payını büyütmeye devam edeceği bir gerçektir. Elbette bunun karşılığı, geleneksel kanadın ve yerel perakende zincir payının kayba uğrayacak olmasıdır.
Sektör içinde benim de katıldığım hâkim görüş; sadece organize perakende payı önümüzdeki 5-6 sene boyunca artmakla kalmayacak, kendi içinde de indirim market payı yüzde 80’i geçecektir. Diğer bir tahminim; 5-6 senenin sonunda ciro bazında 3. sıranın bir indirim marketine ait olacağıdır.
Finansal tablolar incelendiğinde görülecektir ki; son yıllarda stok tutma sürelerinde ve ödeme vadelerinde artış söz konusudur. Sadece bir indirim marketimiz ortalama ödeme vadesini 11 gün düşürerek ticari fark ve fayda sağlamıştır. Bunun itici güç olarak kullanılacağı en doğru zamandır.
Maalesef istisnalar dışında enflasyon bu seviyelerde sürdükçe tahsili gecikmiş alacaklar artacaktır. Bu da tedarikçilerimizi ilgilendiren tarafıdır.
Böyle hassas dönemlerde en çok tüketici odaklı fedakarlığa ihtiyaç vardır. Ancak üzülerek belirtmeliyim ki; bunu geçmiş yıllardaki kadar gördüğümü söyleyemem.