Türkiye’de olaylar, skandallar, siyasal hareketler öylesine hızlı gelişiyor ki, insan hangisini yazacağını bilemiyor.
Yani gazetecilerin günlük gelişmelere ayak uydurmaları, yetişmeleri zorlaşıyor.
Örnek: İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’nun memleketi olan doğup büyüdüğü Trabzon’daki baba evini “güya” ziyaret edişi.
Türkiye ekonomik tabloya bakınca alev alev…
Günlük gelişmelere bakınca yangın yeri…
Suriye ve Irak cephesinden şehitler geliyor…
Esat ile köprüler atılmış…
Suriyeli sığınmacılar konusunda tartışmalar doruğa çıkmış, nerdeyse sokak ortasında boğuşmalar başladı-başlayacak…
Zafer Partisi lideri ile İçişleri Bakanı düello etti, edecekler…
İmamoğlu, Belediyenin özel otobüsü ile babaevi ziyareti için yollarda…
Otobüsün içi gazeteci dolu…
Her telden gazeteci…
Muhalifi, muvafıkı…
Gezi çok iyi başlıyor.
CHP üst yönetimi bu geziden haberli ve mutlu…
Pek “babaevi” gezisi gibi görünmüyor bu Karadeniz turu, çünkü başkan otobüs üstünde eşi ile birlikte “siyaset” yapıyor.
Haklı da…
Kendisi siyasetçi…
Ama bir diğer önemli yanı, gelecekte Cumhurbaşkanı adaylığı için adı deşifre olmuş bir politikacı…
İşin rengi değişiyor bu noktada…
Saray ve şürekası “Altılı Masa”nın altında cumhurbaşkanı adayını bulamadı ya, “varmış” gibi davranıp İmamoğlu’nu “gözden düşürme” çabasından vazgeçmiş değil.
Bu gezi İmamoğlu’nu “yıpratma” fırsatı olabilir AKP kurmayları için…
Otobüsün içi karışık…
“Truva atı” sokulmuş sanki.
Her telden gazeteci var içerde…
Bir Genel Yayın Müdür eskisi, Erdoğan tarafından başbakanlığı döneminde dışlanmış bir köşe yazarı, halen Saray ve yönetimini savunan bayan gazeteciler vs. vs.
“Sen Saray yanlısı gazetecileri nasıl otobüse alırsın?” tartışması başlamaz mı?
Başlar…
CHP’nin önce fanatikleri harekete geçer…
Mimlenmiş Saray savunucusu kadın gazeteci hedef tahtasına konur:
“Bu kadının otobüste ne işi var?”
Buyurun yanıt verin.
(Devam edecek)